“Bugün öğretmenler günü… Bize parmaklarımızla saymayı siz öğrettiniz, benimkiler hep dokuz çıkardı… Asya’dan büyük göçü sizden dinledik... Anadolu’ya gelişi, yaylalara kurulan çadırları siz anlattınız… Mustafa Kemal’i, kağnıları, askerlere çarık diken kadınları… Büyük zaferi anlattığınızda, heyecandan küçük ellerimizi birbirinin içine geçirerek ağlamamak için dudaklarımızı ısırdık…
Öğrettiklerinizin çoğunun doğru olmadığını söylüyorlar şimdi: Mustafa Kemal’in diktatör olduğunu, Cumhuriyetin cinayetler işlediğini, o dönemin yargılanması gerektiğini… Anayasadaki Türk kelimesinin yanlış olduğunu, Cumhuriyet devrimlerinin işe yaramadığını… Doğru mu öğretmenim?.. Doğru değilse çocuklara baştan anlatın… Çocuklar gerçeği öğrensinler, ancak çocuklara aktarılarak yaşar devrimler…
Sarı saçlı, mavi gözlü yiğidimizi gördüklerinde “O bizim önderimiz” desinler…Şimdi bize dağ başını duman almadığını, gümüş derenin akmadığını, güneşin ufuktan şimdi doğmadığını söylüyorlar, doğru mu öğretmenim?... Bugün öğretmenler günü, gününüz kutlu olsun…”
Yukardaki satırlar, saygıyla özlemle andığımız rahmetli Bekir Abi’nin (Coşkun) arşivinden. Eli öpülesi tüm öğretmenlerimizin günü kutlu olsun…
Ömer Fahrettin Türkkan; “Medine Müdafii”, çöllerde Bayrağımızı yere düşürmeyen bir büyük kahraman. Meşakkatli ve bir o kadar şan-şeref dolu yaşamındaki kahramanlıkları bir yana, Şerif Hüseyin isyanında kutsal emanetleri yurda ulaştırana kadar sayıca çok yetersiz birliğine rağmen “Medine Garnizonu’nu” kanı-canı pahasına savunmuş bir büyük komutan. 22 Kasım 76. Vefat yıldönümünde saygıyla, özlemle anıyoruz. Ruhu şâd, mekânı cennet olsun...
FİLM: Ölü Ozanlar Derneği (DEAD POEST SOCIETY ) Senaryo: Tom Schulman. Yönetmen: Peter Weir. Başrollerde: Robin Williams, Ethan Hawke, Robert Sean Leonard, Josh Charles. Yapım yılı: 1989. Her öğretmenler gününde izleme tavsiyesinde bulunduğumuz bir beyazperde klasiği. “John Keating” öğretmenin nezdinde tüm öğretmenlerimizin ellerinden…
ROMAN: Anna Karenina – Tolstoy (20 Kasım 114. vefat yıldönümü anısına saygıyla)
Esas (uzun) adı Lev Nikolayeviç Tolstoy. Devrim öncesi Rusya’sının “soylu sınıfına” mensup bir ailenin çocuğu olmasına rağmen, “Hacı Murat” eserinden de anlaşılacağı üzere, “Dağlıların” Çarlık düzenine karşı çıkışlarını açıkça desteklemiş bir adam. Hepsi birbirinden değerli muhteşem hazinesinden, kendi ifadesi ile “mürekkep hokkasının içine vücudundan etler bırakarak” yazdığı Anna Karenina’yı seçtik! Atlayanlara, bir daha okumak isteyenlere…
ATASÖZLERİMİZ: “Akıl olmayınca ne yapsın sakal.” Kişi yaşlandığında, olgunlaşmayıp akılsız kalmışsa, çocukça işler yapar. Türk Atasözleri Sözlüğü
YANLIŞ: Pardesü
DOĞRU: Pardösü
GÜNÜN SÖZÜ: “Bilgisizlik bir hastalıktır, ilacı da kitaptır.” Thoreau
OYUN: “Çocukların, üzerinde iz bırakan her şeyi oyunlarında yineledikleri, böylece izlenimin şiddetine tepkilerini boşaltıp kendilerini duruma bir tür egemen kıldıkları görülüyor. Ama öte yanda çocukların bütün oyunlarının, onlara hep egemen olan bir dileğin, büyük olmak ve büyükler gibi yapabilmek dileğinin etkisi altında bulunduğu da yeterince açıktır. Yaşantının hoşnutsuzluk niteliğinin onu her zaman oyunda kullanılamaz hale getirmediği de gözlenmektedir. Doktor küçüğün boğazına baktığında ya da ona küçük bir ameliyat uyguladığında bu korku veren deneyim kesinlikle bir sonraki oyunun içeriğini oluşturacaktır.” Sigmund Freud/Haz İlkesinin Ötesinde
ARZUHAL: “Zihinsel gibi bir kavramı sevmek için iyi nedenlerimiz var, çünkü zihinlerimizi fiziksel zorunluluğun sınırlamalarının üzerine koyuyor. Rahatlatıcı bir fikir bu. Bizler özeliz. Zihinsel yaşamlarımız var. Somut maddeden ayrı olarak. Ne yazık ki bu inancı haklı çıkaracak bilimsel bir gerekçemiz yok; bu inanç muhtemelen Freud’un insan narsizmi dediği şeyin tezahürü. Ama bilim doğanın bir olduğu ve bütün fenomenlerin aynı sisteme uyup aynı yasalara itaat etmek zorunda olduğu varsayımı üzerine kurulu.” Riccardo Manzotti/Tim Parka, Zihnin Ucu Bucağı
NORMAL-ANORMAL: “Çıplak gün ışığı şiirsel değilse hiçbir şey şiirsel değildir ve normal bir insan bizi hayrete düşürmüyorsa hiçbir canavar düşürmemelidir.” Gilbert Keith Chesterton
İNSAN ÜZERİNE: “Ne kadar zayıf insanın bedeni hayvan derisinden/ Kâğıt bile keser etini, bıçak kesmez iken tavuğun derisini/ Koyunlar bile direniyor, aptallaşmıyor boğazlanırken/ Ölümsüzdür ayrılık otu, devamlıdır söğüt ağacı bile.” Yücel Kayıran/Son Akşam Yemeği
ÜTOPYA: “Bahtsızın başına ütopyada yıldırım düşer.” Metis
RÜYA: “Rüya görmek sadece bir iletişim (ya da şifreli iletişim diyelim) edimi değildir; aynı zamanda estetik bir etkinlik, bir imgelem oyunu, kendi başına değeri olan bir oyundur. Rüyalarımız bize, düş kurmanın insanlığın en köklü gereksinmeleri arasında olduğunu kanıtlar. Tehlike buradadır işte. Rüyalar güzel olmasa, çarçabuk unutulurlardı.” Milan Kundera /Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği
YALAN: “Hakikatin yerini sessizlik aldığı zaman, sessizlik bir yalandır. ” Yevgeni Yevtuşenko
DELİ: “Delilik, tek tek insanlarda pek seyrektir; ama gruplarda, partilerde, halk arasında, çağlarda kural olarak bulunur.” Friedrich Nietzsche/İyinin ve Kötünün Ötesinde
HAYAT-MEMAT: “Silgi kullanmadan resim çizme sanatına hayat denir.” John Christian
ÖMER HAYYAM:
Sırtından vurana kızma, ona güvenip arkanı dönen sensin.
Arkandan konuşana da darılma, onu insan yerine koyan yine sensin!..
SADî-İ ŞİRAZİ’DEN: Ne kadar okursan oku, bilgine yakışır şekilde davranmazsan, cahilsin demektir.
TEBESSÜM: Şairin birisi, bulunduğu yörenin beyine övgü dolu bir kaside yazmış, birkaç kuruş hediye almak için sunmaya gitmiş. Yolda bir Bektaşi dervişi ile karşılaşmış, ikisi birlikte arkadaş olarak beyin huzuruna çıkmışlar. Şair, bey için yazdığı kasidesini takdim etmiş, Bektaşi dervişi, eli boş olmamak için o da cebinden bir kâğıt çıkarmış, bir şeyler yazarak beye vermiş. Bektaşi’nin yazdığı şey, beyin çok hoşuna gitmiş, şairden daha fazla ona bağışta bulunmuş. Şair bu işi merak etmiş, beyin yanından ayrıldıktan sonra Bektaşi dervişine sormuş: “Baba erenler, nasıl bir övgü yazdınız ki, benden çok hediye aldınız?” Baba erenler cevap vermiş: “Benim aklım öyle pek övgüye, riyaya ermez. Kısaca yazdım ki: Eğer bana bir şey lütfedeceksen veren Hak’tır sen memursun. Eğer bir şey vermeyecek olursan, vermeyene Hak’tır sen mazursun”… Orhan Güzel/En Güzel Bektaşi Fıkraları