İyilik bulaşıcıdır diye bir sözün varlığının ve doğruluğunun kanıtı sanki Agop Kuyumcuoğlu. Hani çölde vaha bulursunuz ya, çamur deryasındaki dünyamızın bataklık çiçeği nilüferlerinden birisi kendisi
Suriye meselesi, asgari ücrette dağın fare doğurması, emekli maaşlarının ne olacağı ya da olmayacağı, düşüyor denilen enflasyon canavarının hala tüm gücüyle hükmettiği hayat pahalılığı, adalet ve hukuktaki yozlaşmalar arasında, bir fener gibi ışıldayarak çıktı karşımıza. Cumhuriyet Gazetesi’nden Figen Atalay’ın röportaj/haberi ile varlığından haberdar olduk; hem gurur duyduk insanlık adına, hem sevinç gözyaşları döktük. Kuyumcu ustası Agop Usta’nın yaklaşık 10 yıldır devam ettiği engelli hayvanlara yürüteç yapma projesine ve insanlık tarihine geçen hikâyesine kısaca bir değinelim istedik:
Agop Usta, yürüteç yapımına nasıl başladığını şöyle anlatıyor: “2014 yılında büyük bir grupla Beykoz’da 1000 tane köpeği besliyorduk. 24 durağımız vardı. Her pazar Kavacık’ta buluşur, hayvanları besler, hasta olanları alıp tedavilerini yaptırırdık. Orada bir grup vardı, insan yardımı olmaksızın hayata devam edemeyecek kör, sakat hayvanları sahiplendiriyorlardı. O gruptan Dilek Hanım’ın davetiyle Mecidiyeköy’de bir kafede yapılan kermese gittim. Masanın üstünde kutularının içinde üç kedi var. Birinin yanında da garip eski püskü bir aparat gördüm. Üç engelli kediye bir aparat. Yani sadece bir tanesi ayağa kalkabilecek. Buna çok üzüldüm, elime aldım çok basit bir şey. O sırada Türkiye’de hiç yok. ‘Bunu yaparsam faydam dokunur mu’ diye sordum. ‘Nasıl yapacaksınız’ deyince, ‘Mücevher ustasıyız değerli taşlardan sanat eseri yapıyoruz. Bunun daha da iyisini yaparım’ dedim. Atölyeme geldim ve çok güzel bir yürüteç yaptım. O sırada Türkiye’de hiç yok. İhtiyacı olan 25-30 kişi olursa yavaş yavaş yaparız dedim. İlk günden 100 kişi istedi. Çok büyük ihtiyaç varmış.”
Yürüteçlerin su borusundan yapıldığını söylüyor Agop Usta: “Yürüteç fiyatları çok yüksek. Kediler için olanları 11 bin TL’den, köpekler için olanlarsa 18 bin TL’den başlıyor.” Yürüteç yapmaya kedilerle başlayan sonra köpeklerle de devam eden Agop Usta, yapımda su boruları kullandığını anlatıyor. Bugüne kadar 730 yürüteç yapan Kuyumcuoğlu, kedi yürütecinin maliyetinin 800 TL, köpek aparatının ise 1500 TL olduğunu söyleyip devam ediyor; “Ülkemizde hayvansever çok. Sahiplenenlerin, karınlarını doyuranların, sevgi verenlerin sırtından bir yükü alayım istedim. 2 su borusu ve 2 tekerleğin, bir canın yaşamını nasıl etkilediğini gören bu işi bırakamaz. Kazancım mutluluk. Hayatta alınabilecek en büyük manevi haz bu.” diyor.
İyi ki varsın Agop Kuyumcuoğlu, bu gri/karanlık günlerimizde ışığımız oldun adeta. Haberi yapan Figen Atalay’ın da eline yüreğine sağlık…
İsmet İnönü: Büyük önder Gazi Mustafa Kemal’in en yakın arkadaşı ve yine onun ifadesi ile; “Milet’in makus talihini değiştiren” adam. 2. Cumhurbaşkanımız, eşi Mevhibe Hanımla Ziraat Bankası’nda sıraya girebilecek mütevazılıkta, siyasi hayatını yok etme pahasına ülkeyi 2. Dünya Savaşı felaketinden uzak tutmuş bir “Devlet Adamı…” 25 Aralık 51. vefat yıldönümünde anıyoruz. Saygıyla, hasretle, şükranla. Ruhu şâd, mekânı cennet olsun…
FİLM: Büyük Diktatör (The Great Dictator)- Yönetmen: Charlie Chaplin. Senaryo: Charlie Chaplin. Başrollerde: Charlie Chaplin, Paulette Goddard, Jack Oaike. Yapım yılı:1940. Hitlere olan olağanüstü benzerliği dolayısıyla, Hitler zannedilen bir er üzerinden faşizm ve otokrasinin sanat gücüyle eleştirisi. Charlie Chaplin’in aynı zamanda ilk sesli filmi olan ve gösterime girdiği tarihte Almanya’da yasaklanmış bir beyazperde klasiği…
ROMAN: Çengi – Ahmet Mithat Efendi (28 Aralık 112. vefat yıldönümü anısına saygıyla). İlk yayımlanma tarihi: 1877
Öncesi Tercüman-ı Hakikat Gazetesi’nde 4 bölüm olarak tefrika edilen, sonrasında roman olarak basılan enfes bir Ahmet Mithat Efendi klasiği. Sokağa çıkarılmadan büyüyen Melek Hanım ve babası Canberd Bey’den Cemal Bey’e, Cemal’in gerçek annesi çengi Sümbül Hanım’a kadar ilginç ve bir o kadar eğlenceli tiplerle bezeli bir eser ve büyük sürprizlerle gelen bir final. Okumayanlar ve atlayanlar için, edebiyat tarihimizden bir başyapıt…
ATASÖZLERİMİZ: “Âlemin ağzı torba değil ki büzesin.” Başkalarının ileri geri konuşmalarından etkilenmemek gerekir, çünkü aklına estiği gibi konuşan insanlara engel olunamaz. Türk Atasözleri Sözlüğü
YANLIŞ: Ritm
DOĞRU: Ritim
GÜNÜN SÖZÜ: “İnsan insana iyi gelmeli. Gelmeyecekse hiç gelmemeli.” Nazım Hikmet Ran
OYUN: “Bu üretim tarzı hala kapitalist midir yoksa daha da kötü bir şey mi? Hiçbir sınır yokmuş gibi ilerleyişini sürdürür de sürdürür. Sanki sermaye denen “gerçek” platonik biçim kendisini görüntülerden, gündelik hayatın elle tutulur maddesinden koparmış, bunların sahteliğini açığa çıkarmıştır. Bütün bu dünyevi şeyler, bütün bu dünya, sermayenin kendi oyun alanı olarak düşündüğü şey için yetersiz gelmektedir. Şimdiden, avans olarak bundan başka dünyaların da siparişini vermiştir sermaye.” McKenzie Wark/Molekül Kızıl
ARZUHAL: “Platon’un Phaidros’unda ortaya koyduğu insan davranışı modeline göre, beynin muhakemeden sorumlu bileşeni, iki atın dizginlerini elinde tutan bir arabacı gibi hareket ediyordu. Bu atlardan biri rasyonel, diğeri ise irrasyonel, aşağılık arzuları temsil ediyordu. İnsanın şu hayatta nasıl bir yol tutturacağı, arabacısının iki atı nasıl kontrol ettiğine bağlıydı. Hinduizmin Upanişad’larından da benzer bir fikirle karşılaşıyoruz. Rasyonel benlik için pek hoş bir metafor bu, fakat zihnin teorilerinin ortak bir probleminden muzdarip. Platon arabacıyı bir zihin olarak tahayyül eder, fakat bu durumda tek yaptığı zihnin başka bir zihin (arabacı) tarafından kontrol edildiğini söylemektir.” Michael Wooldrige/Bilinçli Makineler Giden Yol
NORMAL-ANORMAL: “Normal insanın ahmak olması gerekmediği ne malum?” Fyodor Dostoyevski
İNSAN ÜZERİNE: “İnsan hangi limana yelken açtığını bilmiyorsa, hiçbir rüzgâr işe yaramaz.” Seneca
ÜTOPYA: Toplu taşıma sisteminin bütün yurttaşların ihtiyacını rahatça karşıladığı Terradulcium’da kalan son araç Teknoloji Müzesi’ne armağan edildi. Metis
RÜYA: “Bir uçuruma düştüm. Çok acayip, çok tuhaf bir dünyada yaşıyorum. Hayat dediğim rüyadan bana kalan, bu korkunç kâbus.” Camille Claudel
YALAN: “Yalancının cezası, kimsenin ona inanmaması değil, asıl onun kimseye inanmamasıdır.” Bernard Shaw
DELİ: “Akıllılar, kendilerini türlü ikiyüzlülükle bağladıktan sonra hürriyetlerine engel olmak isteyerek zincirlerini, bukağılarını tımarhanedekiler için kullanırlar.” Hüseyin Rahmi Gürpınar/Ben Deli miyim?
HAYAT-MEMAT: “Bize değil hayata dairdir umut, hayatın kendisini savunmasıdır.” Julio Cortazar
SADî-İ ŞİRAZİ’DEN: Bir adam kötü bir işe devam ederdi. O işle meşgulken kazara köyün iyi huylu hocası ona uğradı. Onu o iş üzerinde gördü. Adam utandı, ter dökmeye başladı. –Yazık köyün büyüğü yanında rezil oldum. Parlak fikirli hoca bu sözü işitince ona kızdı: - Hey delikanlı, benden utanmışsın, bu sözünü hoş görmedim. Tanrıdan utanmayıp da benden utanmak, çok utanılacak bir harekettir. Bu hiç doğru değildir. Sen akrabandan, yabancılardan iyilik bekleme! Bilmiş ol ki Tanrıdan başka kimseden iyilik, rahat göremezsin. Öyle ise daima ondan utanmalı ve rızasını muhafaza etmelisin
TEBESSÜM: Ta ortaokul yıllarımızın esprisi geldi aklımıza: Öğretmen sorar çocuğa: “Söyle bakalım kurbağanın kafası kesilirse yaşar mı yaşamaz mı?” Çocuk, tembel bir öğrenci olmasına rağmen, belli ki zeki; “Yaşar yaşamasına da öğretmenim, öyle yaşamanın taaa içine!” Meğer doğru cevap vermiş çocuk!