TEVBE SURESİ-

6- Cemal Külünkoğlu Meali Eğer müşriklerden biri (ister savaş isterse barış halinde olsun) senden can güvenliği konusunda yardım isterse kendisine can güvenliği sağla (onu korumana al) ki, (senin yanına kaldığı müddetçe) Allah'ın kelamını işitme imkânı bulsun. Sonra da onu kendisinin güvende yaşayabileceği bir yere ulaştır. Çünkü onlar gerçekleri bilmeyen bir topluluktur.

Cemal Külünkoğlu Meali
Tevbe Suresi 6. Ayet Açıklaması
“Allah’ın kelâmını işitme imkânı bulsun” vurgusu, cihadın amacına işarettir. Nitekim İslâm’ın tek hedefi vardır o da insanı kazanmak ve onun hayatını yeniden inşa etmektir. İslam’da savaş zulme karşı gelişin, baskılara boyun eğmemenin, dik durmanın eyleme dönüşmüş halidir. Eğer hayatlar Allah’ın istediği şekilde inşa edilirse zulmün ve zorbalığın yerini adalet ve hakkaniyet, dayatmanın ve baskının yerini dayanışma ve özgürlük alır ve artık savaşa da gerek kalmaz.

9- (Bu karaktersizler) Allah’ın âyetlerini ucuza¹ sattılar ve Onun yolundan hemen dönüverdiler. Onların bu yaptıkları, gerçekten kendilerine ne kadar ağıra mâl oldu.

Mehmet Türk Meali
Tevbe Suresi 9. Ayet Açıklaması
Yani; Allah adına verdikleri sözü, dünyalıklara değiştiler. Zîrâ ahirete göre dünyanın tamamı ucuzdur.
2 Ebû Süfyan b. Harp Peygamberimizin müttefiklerini bırakıp, kendi müttefikleri olan bedevî Araplara bir ziyafet vermiş, onlar da bu ziyafet sebebiyle sözlerinden dönmüşlerdi. (Kurtubî-Taberî)


11- (Fakat) tevbe eder, namaz kılar ve zekât verirlerse artık onlar dinde kardeşlerinizdir. Bilen bir topluma ayetlerimizi ayrıntılı bir şekilde açıklıyoruz. 

Mehmet Okuyan Meali
Tevbe Suresi 11. Ayet Açıklaması
Ayetlerin açıkça ortaya konulmasıyla ilgili bkz. En‘âm 6:55, 97, 98, 114, 119, 126, 154; A‘râf 7:32, 52, 145, 174; Yûnus 10:5, 24, 37; Hûd 11:1; Yûsuf 12:111; Ra‘d 13:2; İsrâ 17:12; Rûm 30:28; Fussilet 41:3, 44.


16- Yoksa siz Allah’ın içinizden cihad edenleri ve Allah’tan, Peygamberinden ve Müslümanlardan başka kimseyi kendisine dost edinmeyenleri, bilip (ortaya) çıkarmadan, kendi halinize bırakılıvereceğinizi mi sandınız? Oysa Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.

Mehmet Türk Meali
Tevbe Suresi 16. Ayet Açıklaması
Yoksa siz kendi halinize bırakılacağınızı, cihad ile emrolunmayacağınızı, imtihanlara tâbi tutulmayacağınızı, bulunduğunuz hal üzere keyfinize terk olunacağınızı mı zannettiniz? Yani Allah içinizden cihad edenleri ve Allah’tan, Resulünden ve müminlerden başkasını dost tutmayanları hiç bilmeyecek, böyle ihlaslı mücahidlere sevap ve derece vermemiş olacak öyle mi? Heyhat! Hâlbuki Allah hepinizin bütün amellerinizden haberdardır. Binaenaleyh çalışan ile çalışmayanı, mücahit ile mücahit olmayanı, Allah’tan, Resulünden ve müminlerden başkalarını dost edinenleri ve bunların zıddını yapan münafıkları ve her birinin yaptıklarını Allah’ın bilmemesi ve ona göre ecir ve cezalarını ayırt etmeyip bırakıvermesi ne mümkün? Bu sebeple de bu müşriklerle münasebette bulunmaya lâyık hiçbir yönleri, hiçbir meziyetleri, ahlâkî, dinî hiçbir haysiyetleri yoktur. (Elmalılı)


17- HAKKI inkar ettiklerine (tutum ve davranışlarıyla) bizzat kendileri tanıklık edip dururken, Allah’ın mescitlerini ziyaret etmek yahut onarıp gözetmek, Allah’tan başkalarına tanrılık yakıştıran kimselerin üzerine vazife değil. Onlar, yapıp-ettikleri boşa gidecek olan kimselerdir; ateşte yerleşip kalacak olan kimseler! 

Muhammed Esed Meali
Tevbe Suresi 17. Ayet Açıklaması

Geçişli formuyla ‘amera fiili, bir yeri hem ziyaret etmek, hem de idame ettirmek yahut bakıp gözetmek anlamına geliyor; buna dayanarak biz de en ye‘muru ifadesini “ziyaret etmeleri yahut onarıp gözetmeleri” ifadesiyle aktarmayı daha uygun bulduk.

Müfessirlerden bazıları, bu ayetten, müşriklerin mescitlere (Allah’a düzenli ibadetlerin yapıldığı yerlere) girmesine izin verilmediği sonucunu çıkarmaktadırlar. Oysa, Hz. Peygamber’in, bizzat kendisinin, bu surenin vahyedilmesinden sonra yani H. 9. yıl içinde müşrik Benî Sakîf oymağına mensup bir heyeti Medine’deki Mescid’de kabul etmiş olduğuna bakılırsa, bu görüşün hiçbir şekilde savunulamayacağı söylenebilir (Râzî). Bu itibarla, yukarıdaki ayet, müşriklerin “Allah’ın mescidlerini ziyaret etmelerinin ya da bakıp gözetmelerinin” ancak kendileri açısından ahlakî bir uygunsuzluğa, ikiyüzlülüğe delalet edeceğini ifade etmek içindir. Onların, İslam’ın merkezî mâbedi durumundaki Mekke’deki Mescid-i Harâm’dan çıkarılmalarına gelince, bu konuda bkz. bu surenin 28. ayeti.


18- Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inanıp güvenen, namazı kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayanlar onarabilir. İşte böylelerinin doğru yolda olmaları umulur. 2/177- 285, 4/136, 3/72- 73, 6/153, 33/39, 49/15

Muhammed Esed Meali
Tevbe Suresi 18. Ayet Açıklaması

Lafzen, “olabilir ki, işte bunlar hidayete ulaşan kimseler arasında yer alırlar”. ‘Asâ sözcüğü hem (Râzî’nin kaydettiği üzere) Ebû Müslim’e hem de büyük nahivci Sîbeveyh’e (Menâr X, 253) göre çoğu zaman “olabilir ki/ola ki/olur ki” anlamlarına gelmekle birlikte, burada, yukarıda kendilerinden söz edilen müminlerin akılda tutabilecekleri ya da tutmaları istenen umudu dile getirmektedir.

23- Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi evliya¹ edinmeyin. Sizden kim onlara dönerse², işte onlar zalimlerin ta kendileridir.

Erhan Aktaş Meali
Tevbe Suresi 23. Ayet Açıklaması
1- Koruyucu, yardımcı, gözeten, destekleyici, yandaş. Çevirilerde “Veli” ve velinin çoğulu olan “evliya” sözcüğüne “dost” olarak anlam verilmektedir. Oysaki bu sözcük, etik anlamıyla dostluğu değil; siyasi bağlamda yönetme, koruma, gözetilme anlamına gelmektedir. Kur'an, “dost” deyimi için halil sözcüğünü kullanmaktadır. (Örneğin, 2:254; 4:125; 17:73; 25:28)
2- Onların yanında yer alırsa


24- De ki: “Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, mensubu bulunduğunuz topluluk, kazandığınız mallar, kötüye gitmesinden kaygı duyduğunuz ticaret ve pek hoşlandığınız konaklar; Allah’tan, O’nun Elçisi’nden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevimli geliyorsa, Allah’ın buyruğu gerçekleşinceye kadar bekleyin! Ne ki Allah, sorumsuzca davranan bir toplumu doğru yola yöneltmez.

Mustafa İslamoğlu Meali
Tevbe Suresi 24. Ayet Açıklaması
Lugavî açıdan âbâ’, sadece “babaları” değil, anneler, dedeler ve amcaları da kapsar. Bu nedenle bunlar ayrıca zikredilmemiştir (Krş: Râğıb).
Sevgide en büyük hak, En Büyük Olan’ın hakkıdır (Bkz: 2:165). Ölümsüz sevgi, ölümsüzün sevgisidir.
el-Fasikîn; bu bağlamda ve daha bir çok yerde “sorumlu davrananlar” anlamına gelen el-müttakinin karşıtı olarak “sorumsuz davrananlar” biçiminde çevrilmiştir.