YUNUS SURESİ-


10-Orada onların nidaları “Muhteşemsin ey Allah’ım!” olur ve kendilerine “Selam olsun size!..” diye mukabele edilir orada. Nihayet onların son nidası yankılanır: “el-hamdü lillahi Rabbi’l-‘Âlemin!”


Mustafa İslamoğlu Meali
Yûnus Suresi 10. Ayet Açıklaması

Bu bağlamda davanın, “dua, övgü, anış, duyuru, çığlık, çağırış” (Mekâyîs ve Lisan) gibi birden fazla olan çağrışımlarını yansıtabileceğimiz en uygun Türkçe karşılık budur. Bu nidanın her şeyden önce “teşekkürü” çağrıştıran bir “sevinç çığlığı” olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.

Manası: “Hamd, bütün âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur!” Fâtiha’nın ilk cümlesi, cennete nail olmuş bir bahtiyarın ağzından çıkan ilk cümledir. Bir mü’min bunu her vakit namazının tüm rekâtlarında söylemekle, özünde cennete olan özlemini dile getirmiş olmaktadır. Eğer bunu sadece bir dil alışkanlığı olarak söylemeyip yürekten söylüyorsa, bu cümleyi söylediği her seferinde cennet duası ediyor demektir. Zira hasret kalbin duasıdır.

12- (İnkârcı) insana bir sıkıntı dokunduğu zaman, yan yatarak, oturarak veya ayakta durarak bize dua eder. Fakat ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki kendisine dokunan bir sıkıntı yüzünden bize yalvarmamı؛ gibi geçip gider. İşte böylece yapmakta oldukları şeyler haddi aşanlara güzel gösterilmiştir.

Mehmet Okuyan Meali
Yûnus Suresi 12. Ayet Açıklaması
Kur’an’da pek çok ayette ele alındığı üzere nankör insana yönelik bir tahlile yer verilmekte, daha çok menfaatperestlik boyutuna vurgu yapılmaktadır. Benzer mesajlar: Nahl 16:54; İsra 17:67; ‘Ankebut 29:65; Rûm 30:33; Lokmân 31:32; Zümer 39:8, 49; Şûrâ 42:48.


14-Sonra da onların ardından, -bakalım nasıl hareket edeceksiniz diye- yeryüzüne sizleri yerleştirdik

Orhan Kuntman Meali
Yûnus Suresi 14. Ayet Açıklaması
(Ve size içinizden hepinizin güvendiği "emin" olarak çağırdığı Muhammed s.a.s.'i peygamber olarak gönderdiğimiz gibi onunla beraber- içinde hüküm, emir ve yasaklarımızın bulunduğu- Kur'an'ı da indirdik)

15-Onlara ayetlerimiz açık açık okunduğu zaman (öldükten sonra) bize kavuşmayı beklemeyenler: Ya bundan başka bir Kur’an getir veya bunu değiştir! dediler. De ki: Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak ؛ey değildir. Ben, bana vahyolunandan başkasına uymam. Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım.

Mustafa İslamoğlu Meali
Yûnus Suresi 15. Ayet Açıklaması


Kur’an’ın sözlük manası için bkz: 25:30, not 39. Burada belirsiz formda gelen Kur’an, isme değil vasfa yakın bir mastar olarak çevrilmelidir. Unutulmaması gereken nokta, “Kur’an” ifadesinin müşriklere atfen kullanılan bir cümle içerisinde geçmesidir. Bu ve buna benzer bir bağlamda “Kur’an” olarak çevirmek anlama problemine yol açacaktır. Çünkü, Hatip’in ve ilk muhatapların bu kelimeye yükledikleri anlamla modern muhatabın zihnindeki kavramlaşmış anlam bire bir örtüşmemektedir. Kelime kavramsal anlamını sonraki dönemlerde kazanmış, hatta tedvin asrından sonra “Mushaf” isminin yerine kullanılmaya başlanmıştır. Oysa Kur’an, hatip olan Allah’la muhatap olan insan arasında canlı, aktif ve yaşanan bir diyalogun eseri olarak sözlü bir “hitab”, Mushaf ise Allah Resul’ünden sonra vahiy metninin kaydedildiği yazılı bir “kitap”tır. Anlama faaliyetinin ilk ve zorunlu adımı, anlamın kaynağından hedefine taşınırken yolda uğradığı “anlam kaybını” asgariye indirmektir. İşte bu yüzden, kur ‘anin lafzı için yalnızca mantukunu değil mefhumunu da iyi yansıttığını düşündüğümüz “hitap” karşılığını kullandık.

Müşriklerin bu talebi açıkça gösteriyor ki, onlar mesajını, hedefini ve inşâ etmek istedikleri dünyayı çok iyi bildikleri bir Kur’an’a karşı çıktılar. İtirazları Kur’an’ın getirdiği öğretinin özüne, içeriğine yönelikti. Onlar esasen iyi ve kötüyü belirleme yetkisinin ellerinden çıkmasına itiraz ediyorlardı. “Değiştir” demekle, itirazlarının Hz. Muhammed’e değil vahyin kaynağına yönelik olduğunu itiraf ediyorlardı. Bununla zımnen “hayat tarzımıza dokunmayacak bir içeriğe razıyız” demiş oluyorlardı.


16-De ki: “Eğer Allah dileseydi, ben size onu okumazdım, Allah da size onu bildirmezdi. Ben (peygamber olmadan ve Kur'an inmeden) önceki yıllarımı sizin aranızda geçirdim. Siz yine de aklınızı kullanarak gerçeği görmeyecek misiniz?”

Cemal Külünkoğlu Meali
Yûnus Suresi 16. Ayet Açıklaması
“Ben önceki yıllarımı sizin aranızda geçirdim.” Yani nasıl bir insan olduğumu, yalan söyleyip söylemeyeceğimi çok iyi bilirsiniz, çünkü kendi ِz çocuklarınızı tanıdığınız gibi beni de tanırsınız. Beni tanıdığınız için bana dürüst ve erdemli ki؛i anlamına gelen “el Emin” lakabını takan da sizsiniz. Bugüne kadar herhangi ilahi bir kitap okumadığımı da bilirsiniz. Şimdi nasıl oluyor da Allah adına yalan uydurarak diğer ilahi kitaplara benzeyen bir kitap yazdığımı ya da uydurduğumu düşünebiliyorsunuz?

17-Uydurduğu yalanı Allah'a dayandıran veya O'nun ayetlerini yalan sayandan daha zalim kim olabilir? O, mücrimleri¹ kurtuluşa erdirmez.

Erhan Aktaş Meali
Yûnus Suresi 17. Ayet Açıklaması


1- “Suçlu/Hakikat ile bağını koparmış” demek olan bu sözcük, “basit suçlu” anlamında değil; “gerçeği yalanlayan nankör, müşrik, sapkın” anlamına gelmektedir.

2- Günümüzde de cemaatler, tarikatlar, dini ekoller ve din üzerinden siyasi, ticari, itibarî rant elde edenler; dini geçim kaynağı haline dönüştürenler, sünnet, hadis adı altında uydurdukları yalanları Allah'a dayandırmaya çalışıyorlar.