YUNUS SURESİ-
100-Mustafa İslamoğlu Meali Hem Allah’ın (akıl ve irade vermek sûretiyle gerçekle؛en) izni olmasaydı, hiçbir insan imana eremezdi! Ve O aklını kullanmayanları pisliğe mahkûm eder.
Mustafa İslamoğlu Meali
Yûnus Suresi 100. Ayet Açıklaması
Zımnen: Kokuşmuş ve çürümü؛ bir hayatı yaşamaya. Veya: “onur kırıcı iğrenç musibetlere..” (Ricsin “pislik” anlamı için bkz: 7:71, not 54. Ayrıca bkz: 6:125, not 108). Parantez içi açıklamamız âyetin son cümlesine dayanmaktadır. Aklını kullanmamak, tüm sapmaların çıkı؛ noktası olarak gِsteriliyor. Vahyin amacı insana aklını doğru kullanmayı ِğretmektir. Yani, insanın kendini pisliğe mahkûm etmesine mani olmaktır. İç dünyasını vahye in؛â ettirmeyenler, değdiği her şeyi ِnüne katıp sürükleyen bir sel gibi gürül gürül akan duyguların ve güdülerin dünyasına teslim olurlar. Akıl, kalbin duygu selini kontrol altına almak için verilmi؛tir. Bu yüzden akıl kalbin bağı hükmündedir. Kalbine akılla ferman dinletemeyen kimse, bir müddet sonra eline, ayağına, gِzüne, kulağına, diline, dudağına da sahip olamamaya ba؛lar. Nihayet kendine sahip olamaz hâle gelir ve kendini kaybeder. Can alıcı soru ؛udur: Kendini kaybeden neyi kazanabilir?
105- 105-106. Hanîf/Muvahhid olarak (her daim tevhid inancı üzere bulunarak), bütün benliğini/ِzünü (İslâm) din (in) de sabit kıl ve Allah’ı ilâh edinmekle birlikte, sana yararı ya da zararı dokunmayacak olan ؛eylere tapmak sûretiyle sakın Allah’a ortak ko؛anlardan olma! ھayet (emirlerimizin aksini) yaparsan, o takdirde sen kesinlikle zâlimlerden olursun.
Emrah Demiryent Meali
Yûnus Suresi 105. Ayet Açıklaması
Bu âyet-i kerîmelerdeki hitaplar, zâhiren her ne kadar Hz. Muhammed [sallallahu aleyhi vesellem] efendimize yِneltilmi؛ ise de mana bakımından diğer insanlara yapılmı؛tır. Zira peygamberler, ismet (günahsızlık) sıfatına sahiptirler. Hayatlarının hiçbir dِneminde (çocukluk, gençlik, peygamberlik ِncesi veya peygamberlik vazifesini yaparken) küçük-büyük, gizli-açık hiçbir günaha meyletmezler, her daim ilâhî koruma altındadırlar. Hitap, Peygamber üzerinden ümmete yapılmı؛tır. Allahu a’lem.
106- “Allah’ı bırakıp da, sana herhangi bir fayda veya zarar veremeyen varlıklara el açıp yalvarma! Eğer bِöyle bir şey yapacak olursan, o takdirde sen de zalimlerden olursun!” Allah’tan ba؛kasına nasıl el açıp yalvarırsın ki.
İhsan Aktaş Meali
Yûnus Suresi 106. Ayet Açıklaması
Not: 105 ve 106. ayetlerin muhatabı her insandır, yani Hz. Peygamber şahsında yapılan bu hitap aynı zamanda bütün insanlara da yapılmıştır. Ayrıca Allah’ın yanı sıra kişilerin, ruhbânların, azizlerin, putlaştırılmış şahısların vs. yarar ve zarar üzerinden cansız varlıkları totemleştirerek yaptıkları aldatmalar, devşirdikleri menfaatler birer zulüm aracı hâline geldiği âyette haber verilmektedir. Bu çarpıklıkları bırakıp hanîf olarak dinde kıyam etmek bu tür zulümlere maruz kalmaktan da mümini koruyacaktır.
107- Eğer Allah, sana bir sıkıntı verirse onu Kendisinden ba؛ka giderebilecek yoktur. Eğer senin için bir hayır dilerse, O'nun fazlını¹ geri çevirebilecek yoktur. O, onu kullarından dilediğine² nasip eder. O, اok Bağı؛layıcı ‘dır, Rahmeti Kesintisiz ‘dir.
Erhan Akta؛ Meali
Yûnus Suresi 107. Ayet Açıklaması
1- Üstünlük, fazilet, lütuf, ihsan, ikram, cِmertlik, hayır, iyilik.
2- Uygun gِrdüğünü. Hak edeni, dileyeni; elde etme çabasında olanı.
108- Ey Müslüman! ھimdi, her isteyen için açık ve anlaşılır bir çağrıda bulunarak de ki: “Ey insanlar! İ؛te size Rabbinizden, hakikatin ta kendisi olan Kur’an gelmi؛ bulunuyor! Artık her kim doğru yolu seçerse, ancak kendi iyiliği için doğru yolu seçmi؛ olur; kim de Kur’an dı؛ı yollara saparsa, o da ancak kendi kِtülüğü için sapmı؛ olur. Zira Allah, hepinize hakikati gِrme yeteneği bah؛etmi؛tir; tercih ve eylemlerinizden yalnızca kendiniz sorumlusunuz. Benim gِrevimse, yalnızca hakikati güzelce duyurmaktan ibarettir. Çünkü ben sizin davranışlarınızdan sorumlu değilim. Şu hâlde:
109- (Ey Muhammed!) Sana ne vahyolunduysa ona uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret! اünkü hüküm verenlerin en hayırlısı o'dur.
Cemal Külünkoğlu Meali
Yûnus Suresi 109. Ayet Açıklaması
Bu ayet gِöstermektedir ki; Hz. Peygamber kendisine ne vahyolunmuşsa ona uymuş ve onu tebliğ etmiştir. Hakkında vahiy olmayan konularda vahyin gelmesini beklemiş ama asla kafasına gِre hüküm vermemiştir. Bu konuda bu ayetle birlikte daha pek çok ayet bu gerçeği destekler niteliktedir:
“Hüküm yalnız Allah’ındır.” (12.40) “O, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez.” (18.26), “De ki “Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum.” (Enbiya 21/45) “Ey Elçi! Rabbinden sana ne indirildiyse onu tebliğ et.” (Maide 5/37) Gِrüldüğü gibi, Hz. Peygamberin vazifesi kendisine vahiy olarak gelen Kuran’ı insanlara tebliğ etmektir.
Nitekim Hz. Peygamber, Allah’ın, insan hayatı üzerindeki hükmünün ancak Allah’ın Kitabı olan Kuran’daki ِöğüt ve emirlerle sağlanacağını Kur’an’da yer alan bu ifadeleri ile onaylamıştır: “Allah size Kitabı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah’ın dışında bir hüküm koyucu mu arayayım?” (6.114)
Bu ayetlere rağmen Allah Resulünün din adına hüküm koyma yetkisinin olduğunu iddia edenler ve bu iddialarını bazı ayetlere dayandıranlar vardır. Örneğin “Allah’a ve Resulüne itaat edin!” (Ali İmran 3/32) Burada itaat vahyi getiren Allah’ın elçisinedir. Ona itaatsizlik vahye itaatsizlik demektir. اünkü itaati zorunlu kılan vahiydir. “Anlaşmazlığa düştüğünüz konuları Allah'a ve Peygamber'e gِtürün!” (Nisa 4/59) Yani Peygamber vahiy ile aranızı bulsun ve anlaşmazlıklarınızı Kur’an’daki ilahi hükümlerle çِözsün.
Yoksa Kur’an’ın ya da peygamberin kendi başına kimseye aracılık etmesi düşünülemez. “Rabbine Andolsun ki onlar, aralarında anla؛mazlığa düştükleri her konuda seni hakem yapmadıkça ve sonra da senin kararına kalplerinde hiçbir burukluk duymaksızın tam bir teslimiyetle tabi olmadıkça, gerçekten iman etmiş olmazlar.” (Nisa 4/65) Mü’minler elbette ki anlaşmazlığa düştükleri konularda Hz. Peygamberi hakem tayın edeceklerdi. Ve tayin ettikten sonra karara tabii ki uyacaklardı. Çünkü Necm suresi 53/4-3’de “O (Peygamber) keyfine gِre konuşmaz. O ancak kendisine vahyolunanı sِöyler (sِöylediği her şey vahye dayanır).” Demek ki Hz. Peygamberin, dini emir ve yasaklarda hüküm bildiren her söِzü vahiyledir