Bugün görme engelli bir dostumuzun bizlere gönderdiği yüzünüzü gülümsetecek, sizleri tebessüm ettirecek bir yazı kaleme almak istiyorum
FIRINA GİDERKEN
Bir gün her sabah olduğu gibi ekmek almaya gidiyordum. Birisi arkamdan yürüyerek geliyordu ama burası sokak zaten diyerek aldırmıyordum. Baktım ben döndükçe benim yürüdüğüm yollardan o da yürüyor. Bir süre sonra kendi kendine, "Allah belanızı versin. Sizin gibi aileler olmaz olsun." gibi kelimelerle söylenip duruyor. Ben de, "Her hâlde birisiyle konuşuyordur." diyerek yoluma devam ettim. 1 gün, 2-3 gün derken her sabah aynı şeyleri yaşayınca, adamla da konuşmaya çekindiğimden yardıma ihtiyacım varmış gibi sağa sola yanlış gitmeye başladım. Amacım tamamen adamla diyalog kurmaktı. Adam, "yaaa, ben demedim mi bu adam bir gün şaşırır?" diyerek yanıma geldi. "Oğlum! Senin sahibin yok mu?" dedi. Ben de, "Abi neden öyle söylüyorsun?" dedim. O da, "Seni neden sokağa salıyorlar? Kendi ayakları gözleri yok mu da senin gibi kör bir adamı bırakıyorlar. İşte kendileri varken seni sokağa salanların Allah belasını versin diyorum." dayanamadım. "Abi, Allah seni de ıslah etsin. Senin sahibin yok mu diyerek beni farkında olmadan sokak köpeği yerine koyuyorsun. 
SEN DE BENİ
Her gün görüyorsun, ama bela okuyup kendi kendine söyleneceğine bir yardım edeyim diye düşünemiyorsun. 
Tanımadığın görmediğin insanlar hakkında, Allah belanızı versin diyorsun. Belki iyi niyetle söylüyor olabilirsin fakat senin iyi niyetin karşı tarafa yanlış anlaşılırsa bunun kötü niyetten ne farkı var? Ben körüm, eşim de ortopedik engelli. O nedenle her sabah ben ekmek almaya gidiyorum. Şimdi de beni sokağa salanların Allah belasını versin mi?" diye sordum. Adamın yüzünü görmedim ama ses tonundan anladığım, kızarıp bozardı. Eminim her sabah beni aynı yolda gördü ama bir daha da ne sesini duydum ne de başka bir şey.
2: KARŞIYA GEÇERKEN:
Daha 17-18 yaşlarımdayım. Normalde baston kullanırım ama ilk defa uzun bir yola gidiyorum. Yatılı bir lisede  okurken, tatil için evime geliyordum. Otobüs beni inmem gereken yerde bıraktı. Bir yandan caddede babamı bekliyorken bir yandan da yolu kafamda canlandırıyor, biraz da kendime güvenim sebebiyle yürümek ve eve daha fazla kendim yaklaşmak istiyordum. Caddede karşıya geçecek bir yol var ama arabaların çok sık geçtiği bir yer olduğundan ve de, ilk defa caddede yürüyor olduğumdan cesaret edemedim. Yanımda olduğunu hissettiğim bir adama: "Beni karşıya geçirir misin?" diye sorduğumda aldığım cevap harikaydı. "Kusura bakma kardeşim. Ben buranın yabancısıyım." İnanın böyle bir cevap karşısında nutkum tutuldu ve ne diyeceğimi bilemedim. Yıllar sonra, bunun tam değişik bir olayını da bu olayla benzer ama tam tersi olduğu için anlatmak isterim.
Yine her sabah olduğu gibi ekmek almaya gidiyordum. Evimin karşısındaki fırına gidebilmek için 4 yol var ve benim karşıya geçmem gerekiyor.  Yağmur biraz çiselerken arabalar acayip yoğun. Karşıya geçmeyi beklerken bir baktım bastonumun ucunda bir ağırlık ve bastonumun ileri doğru çekildiğini hissettim. Ben bastonumu çekmeye çalıştığımda bir inleme ve havlama sesi duydum. Köpek olduğunu anlayınca da korktum, ite dalanacağıma çalıyı dolanırım daha iyi diyerek bastonun gittiği yere gitmeye karar verdim. Bir baktım ki karşıya geçivermişim. Bastonumdaki ağırlık gitti ve bu kez ayağımın arkasında bir şey hissettim. Ne olsa beğenirsiniz? Beni karşıya geçiren köpek ve bu köpek beni ayağımdan dürterek kaldırıma çıkmamı işaret ediyor. Biliyor musunuz? O köpek hâlâ beni gördüğünde peşime takılıyor.
DİLENCİ SANILMAM VE VERDİĞİM İLGİNÇ TEPKİ:
Erzurum'dayım. İlk memuriyetim ve atamam oraya yapıldığı için orada çalışıyorum. Erzurumlu bir görme engelli arkadaşım, orada yaşamıyor ama oranın yollarını ezbere bildiğinden telefonda bana navigasyon gibi anlatıyor ben de, yaşadığım yere internet bağlattırmak üzere yola gidiyorum. Arkamdan iki kadın para şıkırdatarak konuşarak yürüyorlar. Biri diğerine, "Acaba 5 lira versek çok olur mu? 3 lira versek az olur mu?" diyerek konuşuyorlar. Ben, benimle ilgili konuştuklarını anladığımdan cebimden 200 lira çıkardım ve "para bozacaksanız benim için iyi olur." dedim.
Dilencilik olayını yaşayanlar sadece körler değil. Birçok engelli buna benzer birçok olayı yaşıyordur. Şimdi size bunun başka bir benzerini, ilginç gördüğüm için anlatmak istiyorum.
Yaşadığım yerde bir lokanta var. Çalıştığım iş yerinde öğle yemeği vermediklerinden o lokantaya gidiyor, orada yemekler yiyordum. Lokantanın sahibi arkadaşım, her zaman olduğu gibi o gün de bana yer gösterdi ben de oturdum yemeğimi yiyordum. O anda genç olduğunu tahmin ettiğim bir kadın geldi ve "Allah rızası için bir sadaka." demeye başladı. Oraya demek ki her gün geliyor olsa gerek, lokantanın sahibi ve bir iki müşteri kadını bir şey vermeden gönderdiler. Ben de, lokantacı arkadaşa takılmak için,  ulan benim yemek yediğim mekânda neden  bunlar geziyorlar ben varken?" dedim. Sonrasında oturduğum masada şıkırtılar tıkırtılar olmaya başladı. Ben aldırmıyor, belki kaşıklar falan yerleştiriyorlardır falan diye düşünüyordum. Yemeğimi bitirmiş kalkıp arkadaşıma parayı uzattığımda, "Borcun yok. Ayrıca şu paraları da al git." dedi. Ben ne olduğunu anlar anlamaz, "Abi. Bu para  da neyin nesi? Yemek yiyen benim, parayı da alan benim. Bu nasıl oluyor?" dedim. Arkadaşım, "Sen öyle deyince masaya parayı bırakan gitti. Ben başka müşterilerle ilgilenirken ne ara bırakmışlar bilemedim." dedi. Bunun üzerine ben, "Birçok esnafın ihtiyaç kutusu oluyor. Senin yok mu? Varsa bu paraları oraya at da, bir fakir gelir yemek yer." Bunun üzerine arkadaşım, böyle bir şeyinin  olmadığını söyledi ve paraları cebime doldurdu. Ne yapacağımı bilemiyordum. Çalıştığım iş yeri bir okul ve ben kütüphanede çalışıyorum. İş yerime gelip paraları saydım. Bundan 10 sene öncenin parası, 465 lira toplanmış ve bu tam 10 dakikanın içerisinde. Ne yapacağımı düşünürken, o an oradaki öğrencilerin kaç tane olduğunu öğrendim ve hepsine öğle yemeği ısmarlamaya karar verdim. Çalışırken bu parayı kendime kullanamazdım. Tam 14 öğrenci vardı ve hepsine yemeğini tatlısını ısmarlamış oldum.

DEVAMI YARIN