Futboldaki kriz kaosa mı dönüşüyor, yoksa sarmal haline mi geliyor? Henüz Ankaragücü – Ç. Rizespor maçı sonrasının yankıları sürerken, alınan kararların göstermelikten öteye gitmeyeceğini, olsa olsa “Zevahiri kurtarmak” adına atılan birkaç adım olabileceğini naçizane belirtmiştik. Zira; radikal, kalıcı, emsal teşkil eden kararlar almadığınız/alamadığınız zaman yaranın üstüne birazcık pansuman yapmış olursunuz, alttaki kangren ise son hızla devam eder, ta ki bulunduğu uzuv kesilene kadar!  İstanbulspor kulüp başkanı Ecmel Faik Sarıalioğlu’nun, 74. dakikasında takımını sahadan çektiği İstanbulspor- Trabzonspor maçından bahsediyoruz anlaşılacağı üzere!  Bugüne kadar defalarca örneğini gördüğümüz/göreceğimiz bir pozisyon sonrası, tüm vazgeçirme girişimlerine rağmen ısrarla takımının sahadan çekilmesini isteyen ve bunu gerçekleştiren İstanbulspor başkanı, belli ki bu eylemi kafasında kurgulamış! Bir kulübün, asırlık bir camianın böylesine radikal bir kararla sahadan çekilebilmesi, belki de küme düşmesine gidebilecek yolun açılması o başkanın yetkileri arasında mıdır değil midir?! Yetkisi dâhilinde bile olsa, her şey bir yana Ecmel beyin elini tutup, dizlerinin üstünde gözyaşlarıyla adeta yalvaran Simon Deli’nin tarihe yazılan, hafızalara kazınan bu hareketinin hiç mi kıymeti yoktur?!

Keyiflerimizi, zevklerimizi, eğlencemizi kaybediyoruz. Sonunun nereye varacağını bilmediğimiz/bilemediğimiz bir sarmalın içindeyiz, nasıl çıkacağımızı bilemiyoruz! Yıllar evvel ülkemizde Teknik Direktörlük yapan Tomislav  İviç şöyle demişti: “Futbol basit bir oyundur, lütfen felsefe haline getirmeyelim.” Futbol özelinde toplumun çürümesi, lümpenleşmesi, ayrışmasıdır işin öznesi. “Şapkayı önümüze koymanın” zamanı geldi de, umarız geçmiş olmasın…

NOT: Otobüs deseniz pek benzemiyor, minibüsten hallice! Sivas’ta ki “Halk Otobüslerinden” bahsediyoruz. Hangi durakta binerseniz bininiz, daima ayaktasınız. Bütün yük ve sorumluluk (Cansiperane çalışan, her biri üstün sabır ödülüne aday) şoförlerin omuzlarına yüklenmiş bir büyük kaotik durum... Konunun ilgilileri arada bir “Tebdili-i kıyafet” bakarlar mı bilemeyiz, bildiğimiz şu ki; problem çok büyük…

 

FİLM: E.T. Başrollerde Henry Thomas, Dee Wallace, Robert Macnaughton. Yön: Steven Spielberg

Sinemanın dahi çocuğu- 18 Aralık 77.doğum günü anısına. 1982 yapımı bilimkurgu filmde, duygu, komedi, hayal dünyası hepsi bir arada…

 

ROMAN: Gazap Üzümleri- John Steinbeck (20 Aralık vefatının 55. Yıldönümü anısına)

Büyük buhran diye anılan 1929 dünya ekonomik krizi yıllarında, JOAD ailesi özelinden, toprakları elinden alınarak göç etmek zorunda kalan milyonlarca insanın dramını anlatan Pulitzer ödüllü muhteşem bir edebiyat klasiği…

 

ŞİİR: İstanbul – Cahit Külebi (Sivas Lisesi mezunu şairimizin 20 Aralık 106. Doğum günü anısına)

Kamyonlar kavun taşır ve ben

Boyuna onu düşünürdüm,

Kamyonlar kavun taşır ve ben

Boyuna onu düşünürdüm,

Niksar'da evimizdeyken

Küçük bir serçe kadar hürdüm.

 

Sonra âlem değişiverdi

Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.

Sonra âlem değişiverdi

Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.

Mevsimler ne çabuk geçiverdi

Unutmak, unutmak, unutmak.

 

Anladım bu şehir başkadır

Herkes beni aldattı gitti,

Anladım bu şehir başkadır

Herkes beni aldattı gitti,

Yine kamyonlar kavun taşır

Fakat içimde şarkı bitti.

 

YANLIŞ: Duraklama-Duraklamalar

DOĞRU: Kayıp zaman

GÜNÜN SÖZÜ: “Gerçeğin bir anda verdiği acı geçebilir, ama yalanın, ağır tüketici ıstırabı asla geçmez, açık bir yara olarak kalır.” John Steinbeck.

ÜTOPYA: Yeni bir yerleşimin kurucuları, başlangıçta insan erdem ve mutluluğuna dair nasıl bir ütopya tasavvur ederlerse etsinler, bakir toprağın bir kısmını mezarlık diğer bir kısmını da hapishane alanı olarak tahsis etmeyi öncelikli pratik ihtiyaçlarından biri saymışlardır. Nathaniel Hawthorne/Kızıl Damga

ŞADİ-İ ŞİRAZİ’DEN: “Bir makama ulaşan ve önemli, üzücü işleri bulunan kimse boş vakit bulup da dostlarıyla görüşmezler ve görüşemezler. Görevden alınıp da yalnız kaldıkları ve aciz kaldıkları zaman, dertlerini dökmek ve içlerinin acıması için dostlarını arar ve onlarla görüşmek isterler.

TEBESSÜM: Öğretmen, öğrencisine sorar…

-          Dünya yuvarlak mıdır?

-          Hayır!

-          Peki düz müdür?

-          Hayır!

-          Peki nasıldır evladım?

-          Babam, karmakarışık olduğunu söylüyor…