“Kelebek etkisi, küçük bir başlangıç koşulundaki değişikliğin zamanla büyük ve öngörülemez sonuçlara yol açabileceğini ifade eden bir kavramdır. Bu terim, ilk kez meteorolog Edward Lorenz tarafından, kaos teorisi üzerine yaptığı çalışmalarda ortaya atılmıştır. Lorenz'in, hava tahminleriyle ilgili bir simülasyon çalışmasında, başlangıç değerlerini küçük bir farkla değiştirdiğinde tamamen farklı sonuçlar elde ettiğini fark etmesiyle ortaya çıkmıştır.
Kelebek etkisi, bir kelebeğin kanat çırpışının, dünyanın başka bir yerinde bir kasırganın oluşumuna yol açabilecek zincirleme etkilere neden olabileceği fikriyle açıklanır. Bu elbette bir metafordur; asıl vurgulanan nokta, karmaşık sistemlerin başlangıç koşullarına çok duyarlı olduğudur.
Kelebek etkisi, karmaşık ve dinamik sistemlerin öngörülemez davranışlarını inceler. Başlangıç koşullarındaki küçük bir değişiklik, zamanla büyük farklılıklar yaratır. Hava durumu tahmini, ekonomi, ekosistemler gibi karmaşık sistemler bu etkiye tabidir. Bu teori, doğanın ve evrenin öngörülemezliğini ve karmaşıklığını anlamada önemli bir rol oynar.”
Yapay zekâmız ChatGPT, Kelebek Etkisini kısaca böyle tarif etti. Etrafımızda olan biten olaylara örnek teşkil etmesi amacıyla böyle bir konu seçtik. Bilindiği üzere başta Suriye olmak üzere “cadı kazanı” gibi kaynayan bir yakın coğrafyamız var! Yakın derken; uzak-yakın kavramının bir hayli değiştiği günümüz dünyasında, ta Güney Kore’de yaşananlar bile bizi son derece ilgilendirir olmuş vaziyette. Kelebek etkisi işte böyle bir teori ve doğruluğu her alanda, özellikle uluslararası ilişkilerde kanıtlanmış durumda.
Son dönemde Suriye’de yeniden alevlenen ve büyük ihtimalle mevcut “Esat Rejimini” devirecek gibi görünen olaylara gelince; Büyük Ortadoğu Projesi’nin (B.O.P.) adımlarından biri olduğu aşikâr olup, soğuk savaş yıllarındaki “Yeşil Kuşak” ve Aralık 2010’da başlayan (ya da başlatılan) ve “Arap Baharı” adı altında sahneye konulan oyunların devamı olduğuna şüphe yok…
Görünen o ki; Suriye’de gelişen son dönem olayları büyüyerek devam edecek gibi olup, bölgeyi ve oradaki insanları yeni acıların beklediği açıkça ortadadır. Uluslararası ilişkilerde ülkelerin çıkarları ve avantajları her ne kadar ön planda olsa da bölgede oluşması muhtemel toplu katliamlar ve tahammül edilemez acılara meydan verilmeden, olabilecek en az hasarla bu badireden çıkabilmek en büyük dileğimiz ve umudumuz olsun… Bu arada şuna da değinmeden geçemeyeceğiz; bahsi geçen bu olayların alevlenmesi itibarı ile mantar gibi biten, “kerameti kendinden menkul” birtakım adamların istilasından bıkmış durumdayız. Ekranlarda arz-ı endam eden, ellerindeki sopalarla harita başlarında “allama-i cihan” kesilen bu kişiler kimdir, necidir bilinmez? Bilinen o ki, bu adamlardan “gına” geldiğidir…
FİLM: Ayla - (Hatırlatma) Yönetmen: Can Ulkay. Senaryo: Yiğit Güralp. Başrollerde: İsmail Hacıoğlu, Kim Seol, Çetin Tekindor. Yapım yılı: 2016. 7 Aralık 2017’de kaybettiğimiz, filmin başkahramanı, Kore Gazimiz Astsubay Süleyman Dilbirliği’nin aziz hatırasına bir kez daha ithaf ettiğimiz bir beyazperde şaheseri…
ROMAN: Akşam Güneşi – Reşat Nuri Güntekin (7 Aralık 68. vefat yıldönümü anısına saygıyla) İlk yayımlanma tarihi: 1926
Duygusal kişiliğini romanlarına da yansıtan üstat Reşat Nuri’den enfes bir klasik. Paris’te eğitim görmüş, uçarı- kaçarı, kısmen şımarık, oldukça yakışıklı kurmay subay Nazmi’nin, Sırp ve Bulgar çetecilere karşı bir vatansever ve cesaret timsaline dönüşümünün, gizli aşk fırtınalarının estiği muhteşem öyküsü. Atlayanlara ve yeniden okumak isteyenlere…
ŞİİR: Rubailerden- Ömer Hayyam (4 Aralık 893. vefat yıldönümü anısına, saygıyla…)
Felek ne cömert ne aşağılık insanlara!
Han hamam, dolap değirmen, hep onlara.
Kendini satmayan adama ekmek yok:
Sen gel de yuf çekme böylesi dünyaya!
ATASÖZLERİMİZ: “Akıntıya karşı kürek çekilmez.” Kendi yolunda güçlü olarak sürüp giden bir işi, ters yöne çevirmek, boşuna çaba harcamaktır. Türk Atasözleri Sözlüğü
YANLIŞ: Sarmısak
DOĞRU: Sarımsak
GÜNÜN SÖZÜ: “Kimseden daha iyi olmadığınızı anlayacak kadar mütevazı, herkesten farklı olduğunuzu kavrayacak kadar bilge olun.” İbn Rüşd (10 Aralık 826. vefat yıldönümü anısına, saygıyla…)
OYUN: “Gerçek olan sadece şimdide mevcuttur, geri kalan her şey düşünce oyunundan ibarettir.” Arthur Schopenhauer
ARZUHAL: “Arzulanan aşk olarak Eros, elinde olmayanı arzu eder. İnsanlar bilgeliği severler ve ona sahip olmadıkları için felsefe yaparlar.” Hannah Arent
NORMAL-ANORMAL: “Ölümü hep uzak mekânlara sürme ısrarının ardında, onu zamanın dışına sürme isteği var. Zaman duygusunun, gelip geçiyor olma duygusunun önemsiz olduğu bir dünyada herkes her zaman çocuktur, öyle de kalmalıdır. Bu yüzden önümüzde akıp giden bütün ölüm görüntülerini, bir çocuk çizgi filmlerde patlayan bombaları, yassılmış figürleri nasıl seyretsin istiyorsan öyle seyrederiz. Büyülenmeyle kayıtsızlık arasında gidip gelen bir tepkiyle, yabancının ölümünün hayatımızdan hiçbir şeyi çekip alamayacağından emin olmanın verdiği kayıtsızlıkla algılarız. Daha da önemlisi, artık bir skandaldan ibaret kalan ölümü seyrederken, öyle aşırı değil, böyle sıradan bir hayat sürmekten, öyle anormal değil, böyle normal bir vatandaş olmaktan huzur duyacağızdır.” Nurdan Gürbilek/lYabancının Ölümü
İNSAN ÜZERİNE: “Ne zaman doğdum, ne zaman öleceğim? Kim hatırlıyor doğduğu günü? Kim bilebilir öleceği anı? Yaşamak: İki soru arasında/ Unutarak her şeyi ve hiçbir şeyi bilmeyerek.” Ömer Hayyam/Bir Çöl Rüzgârı Ömrümüz
ÜTOPYA: “Terravenenum’da FSMM (Fikir Suçlarıyla Mücadele Merkezi) yetkilileri, sistem karşıtlarını yürüyüşlerinden tanımayı sağlayan bir yöntem geliştirildiğini açıkladı. ” Metis
RÜYA: “Rüyalarımızda yaptığımız şeyi uyanıkken de yaparız. Karşımızdaki kişiyi icat edip yaratırız ve yaptığımızı anında unuturuz.” Friedrich Nietzsche
YALAN: “Yalanın bacakları kısadır. ” Alman atasözü/Metis
DELİ: “Delilikten mustarip değilim, her anının tadını çıkarıyorum.” Edgar Allan Poe
HAYAT-MEMAT: “İnsanın ölümü kendisine aittir. Başka kimseye, hatta katiline bile ait değildir.” John Berger
ÖMER HAYYAM: Yalnızlık, cahil insanlarla oturmaktan daha iyidir.
SADî-İ ŞİRAZİ’DEN: Adamın biri mübarek birisine rastladı. Onu Çıfıt sandı, sonra da ensesine bir tokat attı. Mübarek adam darılmadığı gibi, çıkarıp ona gömleğini bağışladı. O kimse utandı ve dedi ki: “Beni affet, hata ettim, sen büyük adammışsın.” Cevap şöyleydi: “Ne kadar teşekkür etsem azdır, çünkü zannettiğin gibi değilim.”
TEBESSÜM: Dedesi, sık sık işten kaçıp çoğu zaman çalışmayan delikanlıya sorar: “Evladım, ben bu yaşta çalışıyorum, sen neden çalışmıyorsun?” Çocuk cevap verir: “Çalışınca ne olacak?” Dede devam eder: “Çok çalışıp para kazanacaksın!” Çocuktan cevap: “Para kazanıp ne yapacağım?” Dede: “Biriktireceksin.” “Peki biriktirip ne olacak?” “O paralarla ileride hiç çalışmadan yaşayacaksın be evladım…” Tembel delikanlı gülmüş: “Ben zaten şimdi de çalışmadan yaşıyorum dedeciğim!” Rahmi abimize (Turan) selam ve saygılarımızı gönderiyoruz…