Öfke Sarmalı!..

Öfkeli insanlar topluluğu olduk, tahammülsüzlük son safhada. Çarşıda, pazarda, (semt pazarlarıyla ilgili geniş bir analizi bir başka yazıda ele alacağız) okullarda, kamu kurumlarında, spor sahalarında… Trafikteki öfke ve şiddeti ayrı bir parantezde açmak istedik; birbirini hiç tanımayan, asla bir daha yan yana gelmeyecek insanlar trafikte bir anda canavara dönüşebiliyorlar. Öfkesini alamayıp çarptığı motosikletlinin bir de üstünden geçen sürücüler mi dersiniz, yoksa yol verme meselesinden cinayete kadar giden tartışmalar mı? Hem sürücü hem de yayanın küfrettiği başka bir toplum var mıdır? Bizde âlâsı ile mevcut!  TBMM yeni yasama dönemine girdi; açılışta yeni takım elbiseleri ve kırmızı kravatları ile gülücükler dağıtan vekiller, liderler görüntüleri vardı! Allah bozmasın, inşallah bu ılıman hava devam eder, zira toplumun rol modeli olması gereken kişilerin başta milletvekilleri olmasından daha doğal ne olabilir ki? Aristo’nun dediği gibi “Sevdiklerinizle siyaset yapmayın, siyasetçiler yoluna devam eder, siz dostlarınızı kaybettiğinizle kalırsınız…” Merhabanın unutulduğu, günaydının angarya sayıldığı bir toplum olduk maalesef. Asansörde herkes yere bakıyor, bırakın gülmeyi, tebessüm dahi hak getire! Başta futbol olmak üzere, sporda şiddet vaka-i adiyeden olmuş, büyük büyük kulüplerimizin büyük büyük başkanlarının, yöneticilerinin ağzından çıkanı kulağı duymamakta! Neden bu şiddet, bu öfke birikimi, niçin bu artarak devam eden kavgalar? Aslında 16 tane nedeni var: Birincisi, toplumu ezen enflasyon canavarı ve ona bağlı ağır yaşam koşulları. Kalan 15 nedeni söylemeye gerek var mı? Rahmetli Hıncal Abi’den müteaddit defalar okuduğumuz/dinlediğimiz hikâye ile sonlandıralım; “General De Gaulle, 2. Dünya savaşı sonrasında, milli kahraman ilan edilir ve “kahir ekseriyetle” Fransa Cumhurbaşkanlığına seçilir. Her yeni seçilen Cumhurbaşkanı gibi yurt gezisine çıkar ve gittiği her şehirde top atışları ile karşılanır. Şehrin birisinde top atışı yapılmayınca sorar valiye, neden diye. Vali cevap verir; “Efendim bunun 16 tane nedeni var, birincisi barutumuz yoktu!”  De Gaulle, valinin sözünü bitirmesine meydan vermeden “Tamam evladım kalan 15 nedeni söylemene gerek yok!” diyerek tamamlar…

Whatsapp Image 2024 10 05 At 16.50.47 (1)

Güneri Cıvaoğlu

Tek kelimeyle, basınımızın son çınarlarından birisiydi. 3 dil bilen bir entelektüel, hukukçu tarafı bir yana, son derece zarif bir insan, bir centilmendi. Yıllarca yazılarını keyifle okuduğumuz gibi, “Şeffaf Oda” programı ile yaptığı muhteşem söyleşileri büyük zevkle dinlememizi sağlamış bir yayıncıydı. 12 Eylül sonrası, yeniden dizayn edilen “Bab-ı Ali’de” Güneş Gazetesi ile birlikte yaptığı reformlar, gazeteciliği meslek olarak seçenleri, tabiri yerindeyse  “simit-çaydan” kurtarmış, o insanların belirli bir yaşam standardına kavuşmalarında büyük emek harcamış bir isimdi. Geçtiğimiz 1 Ekim günü, 86 yaşında ebediyete uğurladık. “Makulü normalde ararken” hep seni hatırlayacağız, daima seni anacağız. Güle güle Güneri Abi, ruhun şâd, mekânın cennet olsun…

Whatsapp Image 2024 10 05 At 16.50.47

NOT: Refet Bele; Millî Mücadele kahramanı bir büyük komutan; aynı İsmet, Ali Fuat, Fevzi, Kazım, Kemalettin Sami, Rauf, Yakup Şevki, Selahattin, Fahrettin, Kazım Özalp Paşalar gibi… Peyami Safa, diğer paşalar gibi kahramanlığı ve cesareti en ön saflarda olan Refet Paşa’nın iki büyük kabiliyetine vurgu yapar; “Ordu’da metaneti (serinkanlılığı) ve sürat-i kararıyla (çabuk karar vermesiyle) meşhurdur; ikinci olarak da tahmin ve öngörüleri çok yüksektir. Vahim akıbetleri çok evvelden anlar.” Askeri dehası dışında, bir fikir adamı olarak da ön plana çıkan müstesna bir şahsiyet Refet Bele’yi, (3 Ekim) 61. vefat yıldönümünde özlemle, hasretle, minnetle, rahmetle, anıyoruz. Ruhu şad, mekânı cennet olsun…

FİLM: Avrupa Yakası: Bir Gülse Birsel şaheseri. Hakikaten bir “Burhan Altıntop kolay yetişmiyi”  Her bölümünde ayrı tat, ayrı keyif var. Herhangi bir bölümünü bile izlemek büyük keyif

ROMAN: Kızıl Ölümün Maskesi – Edgar Allan Poe (7 Ekim 175. vefat yıldönümü anısına saygıyla). İlk Yayımlanma Tarihi: 1842

Prens Prospero; zeki, korkusuz ve gözü pek bir adam. Yarım saat içinde öldüren bir salgından kurtarmak için, olağanüstü kalesini manastıra çevirir ve bakalım neler olur…

 

ATASÖZLERİMİZ: “Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar!” İnsanın sıkıntısını yürekten paylaşan yalnızca annesidir, diğerlerinin üzülmesi yüzeyseldir. Türk Atasözleri Sözlüğü

 

YANLIŞ: Ahçı

DOĞRU: Aşçı

GÜNÜN SÖZÜ: “Yaptığım yanlış şeyler için değil, yapamadığım doğru şeyler için utanç duyuyorum.”        Marcel Duschamp (2 Ekim 56. vefat yıldönümü anısına)

OYUN: “Çocuk veya yetişkin birey, oyun oynarken, ama sadece oyun oynarken yaratıcı olabilir ve tüm kişiliğini kullanabilir ve birey ancak yaratıcı olduğunda kendini keşfedebilecektir.” D.W Winnicott

ARZUHAL: “Arzu dolambaçtır.” Orhan Koçak

NORMAL-ANORMAL: Savaşın ne korkunç, ne kadar dehşet verici bir şey olduğunu hayal bile edemeyiz ve ne kadar normalleştiğini.” Susan Sontag

İNSAN ÜZERİNE: “Bir insan ancak başka insanlara öykünerek insan haline gelir.” Theodor W Adorno

ÜTOPYA: Terravenenum Sansür Bakanlığı, ülkede sansürlenecek kitap, gazete ve fikir kalmadığı için bakanlık binasını AVM’ye çevirdi. AVM’ye her gün on bin zorunlu ziyaretçi alınacağı bildirildi.

RÜYA: “Düşler de eylemler kadar etkilidir.” Stephane Mallarme

YALAN: Ey yüce gönüllü yalan! Gerçek hiç sana tercih edilecek kadar güzel olmuş mudur? ” Jean Jacques Rousseau

DELİ: “Delilikten mustarip değilim, her anın tadını çıkarıyorum.” Edgar Allan Poe

Whatsapp Image 2024 10 05 At 16.50.46

HAYAT-MEMAT: “Yaşamak, kendi başına bir değer yargısıdır.” Albert Camus

SADî-İ ŞİRAZİ’DEN: Aslan, mağarada açlıktan ölse bile, köpeğin artığını yemez. Zorluğa, açlığa dayan, göğüs ger, fakat bir alçağa avuç açma! Değersiz bir adam, Feridun gibi mal, mülk sahibi olsa da onu insan sayma ve ona kıymet verme…

TEBESSÜM: Malum olunduğu üzere, ülkemizin jeopolitik konumu, tarih boyunca hep büyük sıkıntılara göğüs germemizi gerektirmiştir. Ortadoğu’dan Balkanlar’a, Akdeniz’den, Karadeniz’e olup biten her şey mutlaka bizi yakinen ilgilendirmiştir. Hal böyle olunca rahmetli Demirel’den bir fıkrayı nakledelim istedik; “Tatbikat varmış, bir Mehmetçik elde tüfek, yerde yatıyormuş. Komutan gelip sormuş, ‘Düşman önden gelirse ne yaparsın?’ Mehmet söylemiş; ‘şu yandan, bu yandan’. ‘Arkadan gelirse ne yaparsın?’ Mehmet bunu da cevaplamış. ‘Ya düşman tependen gelirse ne yaparsın?’ Mehmet’ten cevap; ‘ya komutanım, memleketin tek askeri ben miyim!’