İnsan değerli bir varlıktır. Değerli olan insanın değerine değer katan ya da değerinden eden unsurlar vardır. Değerine değer katan unsurları hayatına katan insan yücelerin yücesi olur. Ama bu unsurları bertaraf ederse aşağıların aşağısı bir mahluk olup çıkıverir.

Ahmet Hamdi Tanpınar Mahur Beste isimli romanında şu sözlere yer verir;

“Cahilsin; okur öğrenirsin! Geride kalmışsın; ilerlersin! Yetişmiş adam yok; yetiştirirsin; günün birinde meydana çıkıverir! Paran yok; kazanırsın! Her şeyin bir çaresi vardır! Fakat insan bozuldu mu çaresi yoktur!”

İnsan ve toplumun bozulmaması için çare nedir? Ekonomisi güçlü bir toplum oluşturmak mıdır? Lüks zevki sefa peşinde koşan ‘vur patlasın çal oynasın!’ havasında bir hayat süren nesil oluşturmak mıdır? Ordusuyla etrafına korku salan bir askeri güce sahip olmak mıdır?

Bütün bunlar değer üretmek demek midir ya da bu mudur değer üretmek?

Makam mevki sahibi olmak, bir çok takipçisi olmak, taraftar sayısının çokluğu, reyting rekorları kırmak, albüm sayısını çoğaltmak, gişe rekorları kırmak, bolca beğeni toplamak, yüksek mertebeler edinmek, çok satışlar yapmak değer üretmek midir?
Yada değer üretmek sizce bol apoletli, şan şöhret sahibi olmak, kariyer sahibi olmak, etiket sahibi olmak, nam şan şöhret ünvan sahibi olmak mı değer üretmek?..
Zengin olmak, çok para kazanmak, peşinde yığınlar sürüklemek, adından sıkça söz ettirmek, gündem olmak, gündemde kalmakla eşdeğer bir şey midir değer üretmek?
Bir gönlü kır, insanı ötekileştir, herkesi kendi kalıbına sok, herkesi kendine kapıkulu et, bugünün düne eşit olsun. Değer midir bu? Değer üretemedikten sonra?..
Peki, nedir değer üretmek?
Allah’ın davasını dert edinmek, insana insan muamelesi yapmak, hiç kimseyi ötekileştirmemek, kitabına uydurmak değil kitaba uymak, haksızlıklar karşısında susmamak, haklıya hakkını vermektir.

Değer üretmek her sınıfa girdiğinde mabede girer gibi girmek, heyecan duymak, dertlenmek ve ilgilenmektedir muhatabınla. Tıpkı merhum Nurettin Topçu’nun yaptığı gibi..
Bosna savaşı sırasında Merhum Aliya İzzetbegoviç’e gelen askerler, Sırpların çocukları öldürdüklerini, kadınlara tecavüz ettiklerini, işkence yaptıklarını; buna misliyle karşılık vermek istediklerini söylerler. Begoviç, “Sırplar bizim öğretmenimiz değil!” diye cevap verir. Budur işte değer üretmek.
Sahi bizim öğretmenimiz kim?
Öyleyse nedir bu değersizleşme, duyarsızlaşma ve dünyevîleşme hastalığına tutulmalar?..
Nedir bu gündemimizden bir türlü çıkaramadığınız, vazgeçemediğimiz, adeta ilahlaştırdığımız, olmazsa olmaz gördüğünüz şeyler!..
Biz gündemimize Allah(cc)’ı almazsak Allah(cc) niye gündemine alsın ki bizleri?..
Değersizleşme hastalığına tutularak, insanları diğerleştirerek bir yere varamayacağımızı bilmeliyiz. Değerlerden yoksun bir hayat sürmek ve bunu meşrulaştırmak bir toplumun geleceği için büyük tehdit oluşturacak ve altını oyacaktır. Bundan emin olmalıyız.
Bu vebal hepimizi yakar bilesiniz!..
Sözlerim kime mi?
Zalimlere meyleden, mazluma kol kanat germeyen, hakikati kendinden menkul gören, tüm kazanımlarını ahlak ile taçlandırmayan, değer üretmeyi gerekli görmeyen, yan gelip yatan, hazırcı, insanların emeğini sömüren, garsona kaba davranan ama müşteriye iyi davranan, insanın bozulma sürecini hızlandıran projelerin altına imza atan kim varsa onlara!..
Vesselam!..