Gerçekdir. Hikayeyi ilk televizyonda duymuştum, trt arşivinde. Ozamanlar araştırma imkanımız olmadığından, aklımda kalmıştı. Teknoloji görme engellilere uygun hale gelince, ilk araştırdığım konu bu olmuştu. Şu anda notlarım da ve arşivinde mevcut.
Erzurum’da 1962 kışında yaşanan korkunç cinayet, geçen 45 Yıla rağmen halen dile dile dolaşıyor. Gençler bunu efsane sansa da olayın kayıtları Erzurum Ağır Ceza arşivinde halen saklı. Üç Kuruş parası için çiftçiyi demir çubukla öldüren kızakçının baltayı vurduğu yorganın altında Aslında kim vardı? Savcının ağzından öğrenelim ... Erzurum, 1962; Oltu’da çiftçilik yaparak geçinen Hasan Uygun’un en büyük gurur kaynağı biricik oğlu Mehmet’ti. Mehmet Erzurum Lisesi’ne başlamıştı o sene. Zordu o zamanlarda evlat okutmak. Hele lisede okutmak, Oltu’lu bir çiftçinin kolay altından kalkacağı bir yük hiç değildi. Çocuk da Yatılı üstelik. Kış, kıyamet gibidir Erzurum’da. Aylarca Kar Yağar. Bir köyden diğerine ulaşmak, 80 günde devr-i alem kadar meşakkatli bir iştir o günlerde. Neyse sözü uzatmayalım. Kurban Bayramı arifesinde, çiftçi Hasan Oltu’dan kalkar, Erzurum’a iner. Hem Kışlık erzak alacak, hem de bayram iznine çıkacak oğlunu köye götürecektir. Oğluyla konuşur o gün dersi olduğu için sabah yola çıkmaya karar verilir. Baba kendilerini köye götürecek bir kızakçı bulmak için Pelit Meydanı’na gider. Av. Necdet Öztürk (Davanın Savcısı): Erzurum’da kızakçılar var o dönem. Hasan Uygun, tavsiye üzerine yakın bir köyden kızakçıyı bulup parada anlaşıyor ve bir miktar para veriyor. Hasan Ağa, Handa bir geceyi uykusuz geçirir. Kimisi içine doğmuştu diye yorumlar bu uykusuzluğu, kimisi de üzerinde çok parası vardı çaldırmaktan korktu derler . Sabah olduğunda Hasan Ağa, kızakçıyla buluşur. Oğlu da gelir. Dondurucu soğukta, 100 kilometrelik Oltu yolu çaresiz battaniye altında geçecektir. Mehmet ile Hasan Ağa atların Çektiği kızakta battaniyelerin altında uyuyakalırlar. Bir vadiden geçiyorlardı. Vadi değil sanki beyaz bir cehennemdi. Av. Necdet Öztürk: Çiftçinin cebinde bir hayli para vardı. Bunların ikisi arkada uyuyorlar. Kızakçı aklından kötü fikirler geçiyor. Bir demir çıkarıyor, “Ben bunun kafasına vurup bunu öldürsem bu parayı da elde ederim. Çocuğu da gerekirse öldürürüm.Omzunda duyduğu derin acı, çiftçiyi uykusundan sıçratmıştı. Kızakçının demir çubukla saldırdığı Hasan Ağa omzundan yaralanmıştı. Asıl hedefi başına vurmaktı. Hasan Ağa kızakçıyı ikinci darbeye hazırlanırken gördü Av. Necdet Öztürk: Adam fırlayıp, “ne oluyor” diye bağırınca çocuk da battaniyenin altından çıkıyor. Çocuk dehşete kapılıyor Kızaktan atlayan Mehmet, karanlığa doğru kaçıyor. Koca ıssızlıkta saatlerce yürüyüp donmak üzereyken gördüğü küçük cılız ışığa yöneliyor. Kapıyı çalıyor. Açan kadın bitkin haldeki çocuğu içeri alıyor. Mehmet, bütün olan biteni anlatınca kadının içi sızlıyor. Mehmet, bir önce jandarmaya gitmek istese de kadın, sabah gitmesi konusunda ikna ediyor bir. Çünkü babasının çoktan cennetlik olduğunu düşünüyor ve bir saat uzaklıktaki jandarmaya gitmesini tehlikeli buluyor. Kendi oğluyla Mehmet’e aynı odada Döşek serip yatırıyor. Ama Mehmet’in gözüne uyku girer mi? “Allah’ım sen babamı bana bağışla!” Diye dua ediyor. Tam bu sırada yumruklar dövüyor kapıyı. Mehmet ürkerek yorganı başına çekiyor.Av. Necdet Öztürk: Hanım gelip kapıyı açıyor. Sorma hiç başıma bir hal geldi diyor Kapıdaki. Mehmet sesi tanıyor. Kızakçı. Mehmet kızakçının evine gelmiş. Yaşlı kadın da dehşet içindeydi. Kocasının anlattıklarına inanamıyordu. Ama bitkin hali, üzerindeki kan lekesi, çocuğun hikayesini doğruluyorduAv. Necdet Öztürk: “babasını Öldürdüm oğlu kaçtı, nereye gitti bilmiyorum. Işte üstümün başımın perişanlığı da bu yüzden “diyor kadına. ‘O bize geldi’ diyor kadın. ‘Içeride çiçekli yorganın altında çocuk yatıyor. Kızakçı diyor ki, ‘hanım baltayı getir bileyeyim. Onu ortadan kaldırmamız lazım. Balta geliyor. Keskin hale getirip, çocuğu bir hamlede öldürmeyi tasarlıyor. Mehmet Kadından ‘çiçekli yorganın altında yatıyor’ lafını duyunca kendi yorganını kızakçının uyuyan oğlunun üstüne atıp, onun üzerindeki yorganı kendi üzerine çekiyor.ACABA bu basit plan işe yarayacak mıydı? Mehmet nefesi tutmuş bekliyordu. Beş on dakika geçince kızakçı içeri giriyor. Gördüğü çiçekli yorganın üzerine hiç düşünmeden bilediği baltayı çiçekli yorganın üzerine vurup kendi öz oğlunu bir darbede öldürüyor. Karı-koca hiç açmadan sarıyorlar yorganı. Dereye doğru iniyorlar. Onlar çıktıktan sonra evden ters yöne Koşan Mehmet köy bekçisine ulaşıp durumu anlatıyor. Bekçi muhtar ve azayı kaldırıyor. Köylüler Mehmet’in hikayesine inansalar mı, inanmasalar mı bilememişlerdi. Gerçi çocuk çok korkmuştu belli. Ya doğruysa anlattıkları. Dayanamamış, Mehmet’i de yanlarına alıp dere boyuna inmişlerdi. Kızakçı ve karısı hala mezar kazıyordu. Av. Öztürk: Savcılığımıza ihbar geldi. Karakoldan Malumat aldık. Hemen olay yerine intikal ettik. Ve ortada iki ceset vardı. Muhtarın ve bekçinin anlattığına göre kızakçı ölenin kendi çocuğu olduğunu görünce büyük bir şaşkınlık geçiriyor . Gidip bakıyor gerçekten kendi çocuğu. Dönemin Oltu Savcısı Necdet Öztürk’ün anlattığı gibi kızakçı ve karısı, kendi oğullarının cesedini gömmeye çalışırken tutuklandı. Ertesi gün çiftçinin cesedi de gömüldüğü yerde bulundu. Kızakçı, ilk sorgusunda suçunu itiraf etti. Savcı Necdet Öztürk dava sürecine iliþkin şunları anlattı: “İfade Alırken kızakçının olay hakkında söyleyecek bir şeyi yoktu. Demir çubuk bir delildi, elde edildi. Adamın kafasına ve sol tarafına gelen darbeler sonucu olduğu tespit edildi. Adamın kendi çocuğunu yorgana sararak götürüp münasip bir gömmeye uğraşırken yakalandığı sabit. Sadece ‘şeytana uydum yaptım’ dediğini hatırlıyorum. Kadınsa, ‘kocam zorladı, benim olayda herhangi bir sucum yoktur “dedi.”Yargılama Erzurum Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Kızakçı idam cezasına çarptırıldı. Karısı ise, cinayete yardım etmek suçuyla birkaç yıl hapis yattı. Erzurum Oltu ve çevresinde kızakçının hikayesi hâlâ anlatılıyor. Ama gençler bu hikayeyi masal zannediyor. Oysa Mehmet’in kaydı hâlâ Erzurum Lisesi’nin arşivinde. Anlattığımız hikayeye belge isteyenler için kanıtlar da Erzurum Ağır Ceza Mahkemesi arşivinde. Bizim için aslında çok ibret verici bir hikaye. Yapılan iyilik ve kötülük, dönüp dolaşıp, yine insanın kendisini buluyor.