“Gerçek şu ki, Allah'ı ve Ahiret Günü'nü [korku ve umutla bekleyen] ve O'nu her daim anan kimseler için Allah'ın Elçisi güzel bir örnek teşkil eder!” Ahzap Sur, 33/21
Hz. Muhammed (sav);
*Hayatını imanına şahit kılan model bir şahsiyettir.
*Savaşta sebat gösteren, güçlüklere katlanabilen azim ve irâdeye sahiptir.
*En kritik insani durumlarda bile esas duruşunu bozmayan bir peygamberdir.
*İstikamet üzeredir, vahye tabidir, tevhid inancına çağırır, ölçüyü / dengeyi sağlar, adaletle davranır, kesinlikle kendi heva hevesinden konuşmayan bir elçidir.
*Etrafındaki insanlara şefkat ve merhametle yaklaşan, kendisine kötülük yapana güzellikle karşılık veren, severken ölçülü seven yererken ise ölçülü yeren, zalimlere meyletmeyen, umutsuzluğa düşmeyen, karamsarlığa kapılmayan bir peygamberdir.
Bizler O(sav)’nun hayatını çağa taşımakla, ahlakı ile ahlaklanmakla ve O(sav)’nun gibi güvenilir olmakla emrolunduk.
Bakınız ne buyuruyor Rabbimiz;
“İşte bu yüzden sen (durup dinlenmeden hakikate) çağır ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Onların keyfî taleplerine uyma ve de ki: “Ben Allah tarafından indirilen her tür vahye inandım; ben aranızda dengeyi sağlamakla emrolundum; Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir!...” Şura Sur, 12/15
Bize düşende tüm insanlığa model olmak, yaşadığımız çağa ışık tutmak ve O(sav)’nunla çağdaş olmak değil midir? Allah Resulü(sav)nasıl bir sorumluluk yüklenmek ve nasıl bir ahlak kuşanmak, nasıl bir rol üstlenmesi gerektiğinin bilincinde idi. Ve vahiyden bir milim dahi sapacak olsa Rabbimizin kendisini şah damarından yakalayıvereceğini de biliyordu. (Hakka, 69/44-46).
O yüzden de emrolunduğu gibi dosdoğru idi. (Hud Sur, 11/112)
Üstad Mehmet Akif’in dediği gibi; “Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta, Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!”
Böylesi bir günde gelen, bedevi bir toplumu medeni kılan, sefaletin hükümran olduğu, esaretin kasıp kavurduğu bir toplumun ezberlerini bozan ve onların kurulu düzenlerini altüst eden O(sav)’ndan başkası olamazdı.
Ya bugün? Bugün durum o günkü durumdan farklı mı? Dün diri diri toprağa gömülen kız çocukları vardı. Bugün yurdundan yuvasından edilen, renginden cinsinden dolayı hor görülen, vicdandan merhametten yoksun bir kitlenin her tarafı kasıp kavurduğu bir dünya. Sadece Suriye’de savaş başladığından bu yana ölen insanların sayısı 1,5 milyonu, yurdundan yuvasından edilen insanların sayısı 13 milyonu geçmişse bundan kim utanması gerekirdi?
“Biliyor musunuz? Ben bu çağdan nefret ettim.. Etimle, kemiğimle, hücrelerimle nefret ettim!” diyen şair Cahit ZARİFOĞLU haksız mıydı?
Biz ev ev merhamet şebekeleri kuramazsak, bu çağın vicdanı olamazsak kim olacak?
Biz yüreksel kuraklığın küresel kuraklıktan bin kat beter olduğunun farkına varamazsak kim varacak?
Rabbimiz bizden vasat, ifrat ve tefritten, her türlü aşırılıklardan uzak durmamızı ister. Vahye dayalı, dengeli, ölçülü, uyumlu, âdil, seçkin, iyiliksever ve orta yolu izleyen bir ümmet olmamızı ister. Tüm insanlığa karşı hakîkate şâhitlik eden güzel örneklikler oluşturmamızı ve âdil şâhitler olmamızı ister.
Kısaca; O(sav)’nun ahlakını yaşadığımız çağa taşımak, O(sav)’nun gibi yürüyen/yaşayan Kur’an olabilmek, insanlara örnek rol model oluşturabilmek gibi ulvi sorumluluklarımız var.
Zira Aliya’nın dediği gibi;
“Bizler insan olmaya ve insan kalmaya çalıştık ve başarılı olduk. Ancak bunu onlardan (Sırplardan) dolayı yapmadığımızın altını çizmeliyim. Kendimizden dolayı insan kalmaya çalıştık, onlardan dolayı değil. Onlara hiçbir şey borçlu değiliz. İnsan olmak ve insan kalmak, Allah’a ve kendimize karşı sorumluluğumuzdur. Onlara karşı değil!”