En yalın anlatımla trafiğin tarifini yapmak gerekirse, dünya genelinde şehir içi ve şehirler arası yollar üzerindeki taşıtların hareketi ve yönlendirmesi ile ilgili bir kavram olduğunu söylemek mümkün. Trafik, insanların günlük yaşamlarında karşılaştığı ve etkilendiği son derece önemli bir konu olmakla beraber,  “Devletle insanın, zaman mefhumu olmaksızın  birlikte olduğu bir olgudur.” Siyasal- sosyal- ekonomik yaşamın gündemi belirlediği günümüz yaşantısında, kuşkusuz ki en ön sırayı alması  gerektiği halde  yeteri kadar dile getirilemediğini söylemek yanlış  olmasa gerek. Bakınız, TUİK verilerine göre sadece geçtiğimiz 2022 yılında, meydana gelen 197 bin 261 kazada, 2 bin 282 si olay yerinde olmak üzere, toplamda 5229 kişi (Maalesef)  yaşamını yitirmiş. Bu korkunç tablonun sebeplerinin başında “bilinçsiz ve umursamaz sürücüler” olduğunun altını çizmekler beraber, mevcut kanun ve yönetmeliklerin eksik ve yetersiz kısımlarının da bir gerçek olarak karşımızda durduğunu  belirtmek durumundayız. En azından hangi acil önlemler ile “kısmen de olsa” acılar en aza nasıl indirilebilir, o anlamda çare ve çözümler üretmek lazım gelir diye düşünmemek elde değil.!  Rahmetli Hıncal ağabeyin (Uluç) 60 yılı aşkın gazetecilik yaşamında, (Bıkmadan-usanmadan) onlarca defa kaleme aldığı “Kırık camlar teorisi’ni”  uygulamak (Sinyal kolunun yerini bilmeyen, araçların bırakın arka camı ön camının nerdeyse tamamına yedi sülalesinin adını yazan, şehir içinde 120 km hıza ulaşan(!)  ve daha neler neler...) sürücüler için tek çıkar yol gibi durmaktadır. Kısaca tarif etmek gerekirse:

"Kırık Camlar Teorisi" ilk kez James Q. Wilson ve George L. Kelling tarafından 1982 yılında ortaya atılmış bir sosyal teoridir. Bu teori, suç ve düzensizliğin nasıl yayıldığı ve arttığı konusunu açıklamaya çalışır. Teorinin adı, temel fikrini açıklamak için kullanılan bir metafordur.  Metafora göre, bir binanın penceresi kırık ise ve bu kırık pencere onarılmazsa, insanlar bu binanın bakımsız olduğunu ve üzerine düşülmediğini düşünebilirler. Bu nedenle, binanın diğer pencereleri de kırık hale gelme eğilimi gösterebilir. Aynı mantıkla, küçük ihlaller ve düzensizlikler (örneğin, grafiti, cam kırıkları, çöp birikintileri) toplumun genel düzen ve güvenlik algısını bozarak suçun artmasına zemin hazırlar.

Kırık Camlar Teorisi, toplumun düzeni ve güvenliği konusundaki algısının, suçun yayılması ve artması üzerinde önemli bir etkisi olduğunu savunur. Küçük suçlar ve düzensizlikler tolere edildiğinde veya ihmal edildiğinde, suçun daha ciddi biçimlere evrilebileceği ve suçluluğun yayılacağı tezini öne sürer. Sürücülerin işlediği suçlardan bahsettik, kırık camlar teorisini anlattık. Konunun  öznesi aslında şu; Bu  teoriyi kullanarak sürücüler nasıl “hale-yola getirilir” güvenlik ve düzen algısı nasıl oluşturulabilir, buna odaklanmak gerekir. Yani kısaca  konu (salt) eğitim/eğitimsizlik  değil, aksine “Devlet ve otorite” konusudur…

Genelden yerele gidecek olursak, (o muhitte ikamet eden birisi olarak) “Halil Rıfat Paşa Köprülü Kavşağına” değinmenin elzem olacağını düşünüyorum! Faaliyete geçmesinden bu yana, henüz yirmi yıl bile olmadan ve de böylesine (geniş anlamda) tadil ve ilaveler  gerektiği!  hususunu bir tarafa bırakacak olursak, (mevcut) çalışma hızıyla (Bir bölümünün 29 Ekim de bitirileceği duyuruldu) her gün katlanarak yaşanan bu çilenin  (maalesef) uzun bir zaman süreceğini söylemek, sanırım çok  iddialı ve abartılı olmaz. Umarız ve dileriz (ki) yanılmış olalım…

Sivas Kongresi

 Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerindeki çöküş ve Birinci dünya savaşı sonrası dönemde ülkenin kurtuluşunu ve bağımsızlığını sağlama amacı güden Türk ulusal hareketinin önemli bir adımı olan bu kongre, işgal altındaki Türk topraklarında bir ulusal hükümetin oluşturulması ve ulusal kurtuluş mücadelesinin koordinasyonunu hedefliyordu. Ülkemizin tüm fertleri gibi, biz  Sivaslı’lar son derece haklı olarak bu  gururu doyasıya yaşıyoruz.

Kongre de alınan tarihi (Başta Misak-ı milli olmak üzere) kararlar Dünyanın en haklı “Kurtuluş Savaşı’nın” başlangıcını oluştururken,  “Türkiye Cumhuriyeti’nin de” doğuşunu müjdeliyordu adeta. Başta milli mücadele meşalesini yakan Gazi Mustafa Kemal olmak üzere, tüm unvan ve makamlarını bırakarak Kongreye katılan Rauf (Orbay ) bey, Refet (Bele), Mazhar Müfit (Kansu), Bekir Sami (Kunduh), Kara Vasıf (Karakol) dan, kendi çabalarıyla kongreye Sivas delegesi olarak katılan Rasim bey ,Tıbbiyeli Hikmet (Boran) dan diğer delegelere kadar  ve elbette ki Sivas halkı… Sizleri rahmet, minnet ve saygıyla anıyoruz. Mekanınız cennet, ruhunuz şad olsun…

Not: Heyet-i Temsiliyenin  Sivas günleri ve kongre sonrası olaylara, bazı bilgi ve belgeler ışığında sonraki zamanlarda ayrıntılı olarak değinmeye çalışacağız. Buradan bir de mesajımız var; Acaba, heyet üyelerinin (tamamının) isimlerinin bir yerlere verilmesi mümkün olabilir mi …?

-FİLM:                   Ölü ozanlar derneği

-ROMAN:            Çalıkuşu/ Gazi Mustafa Kemal Paşa, Büyük taarruz’un iki gün öncesinde okuyup bitiriyor, çok güzel olduğunu söyleyip  takdirlerini bildiriyor. Binbaşı Mahmut (Soydan)  Bey anılarından

-ŞİİR:                     Kuva-yi Milliye destanı

YANLIŞ: Müderris Sokak

DOĞRU:              Müderris Sokağı

-GÜNÜN SÖZÜ: “Görev büyük şey yapmak değil, gerekeni yapmaktır.” (Dr. Alexis  Carrel)

-TEBESSÜM: Deliye sormuşlar saat kaç!?  Beş geçiyor demiş, iyi de kaçı beş geçiyor!? Bilemem demiş deli, benim saatimde akrep yok!