Dün, Ümraniye’de yaşanan acı bir olay hepimizi yasa boğdu. Bir Türk evladı, bir polis memurumuz, bir suç makinesi tarafından hayattan koparıldı.
Bu olayın ardından suçlu hızla yakalandı, ancak “Kasten yaralama, gasp, cinsel taciz, yağma, mala zarar verme gibi suçlardan poliste 26 kaydı olduğu öğrenilen 19 yaşındaki suç makinesi, nasıl oluyor da elini kolunu sallayarak sokaklarda dolaşabiliyor?” gibi sorular sorulmaya başlandı. Adli merciler bu duruma neden müdahale etmedi? Bu suç makinesini durdurmak için İlla ki bir Türk evladının canına kıyılması mı gerekiyordu? Yetkili merciler neredeydi?
Öfkemiz, yalnızca bu vahim kayıptan değil, aynı zamanda adaletin geç kalmasından da kaynaklanıyor. Bir can gitti, bir aile yıkıldı ve yetkililerin bu konuda etkinliği sorgulanır hale geldi. Şimdi, suçlu adliyeye götürülürken çöp poşeti giydirilmesiyle "güvenlik" sağlama çabalarını görmek, toplumun öfkesini dindirmek için yapılan geç kalmış bir hareket olarak algılıyorum! Bu tür hareketlerin, önlem alındığında değil, iş işten geçtikten sonra yapılması, acının daha da derinleşmesine neden oluyor!
Harekete geçmek için Türk evlatlarının ölmesi mi gerekiyor? Bir can gitmeden önce, hukukun üstünlüğünün sağlanması, suçluların hak ettikleri yere gönderilmesi gerekmez mi? Bu tür göstermelik eylemlerle toplumun öfkesi dindirilmekten ziyade, öfkenin kaynağını kurutmak esas olmalı. Bizim, toplum olarak adalet arayışımız, şehitlerimizin hatırasına sahip çıkmakla sınırlı olmamalı.
Biliyorum, hepimizin yüreğinde bir acı var. Genç yaşta hayatını kaybeden bir evladın kaybı, yalnızca ailesinin değil, hepimizin kaybı. Türk polisimize, askerimize ve bu topraklar için canını feda eden her evladımıza kıyan hainlere göz açtırılmaması dileğiyle, bir kez daha şehidimize Allah’tan rahmet diliyorum. Şehidimizin ailesine ve sevenlerine sabırlar diliyorum.
Başın sağ olsun Türkiyem...