Sunay Akın
Hafta içinde bir rüzgâr esti Sivas semalarından, başlığımızdan da anlaşılacağı üzere bu rüzgârın adı üstat Sunay Akın’dı. 4 EYLÜL etkinlikleri kapsamında, başta Sivas, Erzurum ve Amasya Ticaret ve Sanayi Odaları’nın (TSO) katkı ve emekleri ile şehrimize gelen Sunay Hocamız, Sivas Ticaret ve Sanayi Odası (STSO) konferans salonunda muhteşem bir sunum ile gönüllerimizi (bir kez daha) fethetmeyi başardı… Cumhuriyet’e giden yolu öylesine güzel anlattı ki, muhtevasında tarih (uzak-orta-yakın) var, sosyoloji var, felsefe var, edebiyat var, şiir var, mizah var ve “oyuncak “var… Oyuncak demişken; İstanbul/Göztepe’deki ailesinden kalan köşkü oyuncak müzesi yapmaya karar verdiği zaman, Müjdat Gezen’in, “Sunay kardeşim, bir yakada iki deliye ne gerek var dı” dediğini de hatırlamış olalım… En büyük ütopyasının, TBMM önüne eşeğe ters binmiş Nasrettin Hoca heykeli yapmak olduğunu da öğrenmiş olduk, o ters binmedeki felsefeyle birlikte. Zaten kendisi günümüzün filozofu, modern meddahı, Nasrettin Hocası değil mi? 16. yüzyılda dünyanın en büyük rasathanesini kuran, doksan tane kitap yazan Takiyüddin Efendi’yi anlatırken içimiz sızladı, nasıl da sudan nedenlerle yok edilmiş o muhteşem yapı! Hititleri, Etileri anlatırken büyük Atatürk’ün o kültürleri nasıl yakın incelediğine tanık olduk, Cumhuriyet düşüncesinin o araştırmalar ve o kültürleri anlamaktan geçtiğini öğrendik. 4 Eylül Kongresinin sembol ismi, “Manda ve Himaye kabul edilemez, kim bunu düşünürse yakasına yapışırım” diyen Tıbbiyeli Hikmet’ten (Boran) bahsederken, zaman durdu adeta. Dünyanın tartışmasız en güzel bayrağının, yani ay-yıldızlı bayrağımızın tarihçesini anlatırken, gözyaşlarımıza hâkim olamadık dersek yeridir. İki saat civarındaki sunumu öylesine dolu dolu idi ki, sürenin nasıl geçtiğini anlamadık bile. Daha önce müteaddit defalar tekrar ettiği Sivas ve Sivaslılar ile ilgili cümleleri şöyleydi; “Dünya’da çok ama çok arkadaşım ve dostluklarım var, ama Sivaslıların yeri öylesine başka ki anlatamam. Sivaslı demek dost demek, güven demek…” Ülkemizin aydınlık yüzü, “Modern Meddah” Sunay Hocamıza, 4 Eylül’ün ruhuna yakışır katkısı için müteşekkiriz. Başta STSO, Erzurum ve Amasya TSO’ları ve emeği geçen tüm kamu ve tüzel kuruluşlara teşekkür etmeyi bir borç addediyoruz. Sivas Kongresinin 105. Şeref yıldönümünde, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, ebediyete intikal etmiş tüm Kongre katılımcılarına şükranlarımızı arz ediyoruz. Ruhları şâd olsun. Heyet-i Temsiliye’yi 108 gün konuk eden, bağrına basan Sivas’ın ve Sivas halkının emeklerine sağlık, ruhları şâd olsun…
Okullar Açılırken!
Eylül; hüznün, sararan yaprakların, melankolinin zirve yaptığı, ama diğer yandan okulların açılmasıyla birlikte çocukların cıvıltılarının zil seslerine karıştığı, yeni başlangıçların, heyecanın, sevincin ayı… Hangi birisinden başlasak anlatmaya bilemiyoruz, dert ve sıkıntı öylesine çok, öylesine devasa ki! Okul kayıtlardan girecek olursak konuya; duyduklarımız aslında yeni olan şeyler değil. Bakanlığın her daim “kayıt parası alınmayacak” açıklamasına rağmen her nedense alınmaya devam edilen kayıt ücretleri, aldırılan 500’lü A4 kâğıdı, posta pulu vs. Hepsini anladık da yani bu posta pulu nedir? İletişimin akıllı telefonlarla anlık “WhatsApp” gruplarıyla yapıldığı bir dönemde, kime hangi mektubu yazıp göndereceksiniz yapmayın Allah aşkına ya! Devamsızlık gibi durumları bildirmek içinse, yıllardır aldırdığınız pulların hepsini kullandınız mı diye sorarlar adama? Bu kadar bayat olmayın ne olur. İlkokulların iki öğün olması meselesi, artık kangren haline gelmiş bir tuhaf uygulama. Bir öğrencinin peşinde, birden çok ebeveyn, durumu ancak idare edebiliyor. Saat 13 ila 14:30 arası verilen eğitimden nasıl büyük(!) randıman alınıyor ki, bu sistemden vazgeçilemiyor? İlkokul demişken, ne olur sayın okul müdürleri; hafta sonu, kapanış törenlerinde kendi kendinizi gaza getirip coştukça coşmayın lütfen. Attığınız (lüzumsuz) nutuklar, yedi yaşındaki çocuklar tarafından dinlenmiyor, karda, yağmurda, fırtınada bekleşen velilerin canına okuduğunuzla kalıyorsunuz.
Çiçeği burnundaki Cumhuriyet’in, TBMM’nin 3 Mart 1924 tarihinde çıkardığı “Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği)” kanunu ile dağınıklığına ve eşitsizliğine son verilen eğitim sisteminin yerinde (maalesef) yeller esmekte. Eğitimde eşitlik olmadığı gibi, özel okulların fiyatları dudak uçuklatan cinsten. Ortaokul ve liselerde nitelikten çok, nicelik hâkim olmuş, öğretmenlerin can güvenlikleri bile tehlikeli bir vaziyet almış. Daha geçtiğimiz sezon, öğretmenlere yapılan saldırılar orta yerdeyken, tekrar etmeyeceği yönünde bir kanaat oluşmuş değil. Mevcut üniversitelerimizin hali pür melal-i ise içler acısı. Eğitim kalitesini geçtik, özerklik ve özgürlüğü ne kadar var tartışılır. Uzun bir süredir dünyanın ilk 500 üniversitesinde yokuz, üniversite mezunu işsiz sıralamasında, iç açıcı rakamların olmadığı hepimizin malumu. Dönemin Maarif Nazırı Emrullah Efendi’ye atfedilen o meşhur cümle ile toparlayacak olursak; “Maarif Nazırlığı iyi iş ama şu mektepler olmasa.” Çetin Altan’la sonlandıralım; “Enseyi karartmadan…”
DİPNOT 1: Sivas Belediyesi’nin resmi internet sitesi ve sosyal medya hesaplarından günlerce evvel duyurusu yapılan, 3 Eylül günü yapılacak olan yüzme yarışmalarının “iptal edildiğini” insanlar, ancak yarışmaların yapılacağı Olimpik Yüzme Havuzuna gittiklerinde öğrenebildiler. Yer itibarı ile çok kolay gidilemeyen bir yere yüzlerce insanı gönderiyorsunuz ve bu insanları oradaki hiçbir yetki ve sorumluluğu olmayan “gariban” güvenlik görevlileri ile münakaşa ettiriyorsunuz. Bu iletişim çağında, en hafifi ile; halkı “hafife ve basite” almaktır bu yapılan…
DİPNOT 2: A Milli futbol takımımız, Avrupa Uluslar Kupası elemeleri ilk maçında, iyi oynamadığı maçta Galler’le 0-0 berabere kalarak turnuvaya puanla başladı. Kötü oyuna rağmen, deplasmanda alınan puan hiçte fena olmadı! Paralimpik 2024 de, sporcularımız, 6 altın, 10 gümüş ve 12 bronz, toplamda 28 madalya ile oyunlar tarihindeki rekorumuza imza atmış oldular...
NOT 1: Recep Yazıcıoğlu; Kendisini tanımayanların bile gönüllerinde yer edinebilmiş gerçek bir efsane. Sıra dışı bir vali, bir gönül adamı. Görev yaptığı illerde, validen öte halktan birisi, daima halkın mutluluğu yanında taraf olmuş bir devlet adamı. 8 Eylül 21. vefat yıldönümünde anıyoruz. Saygıyla, hasretle, özlemle. Ruhu şâd olsun…
NOT 2: 6-7 Eylül Olayları; Cumhuriyet tarihimizin acı hatıralarından birisi, “kontrollü gerilim stratejisinin” tipik bir örneği. Dönemin sözde bir gazetesi tarafından yapılan yalan bir haber sonrasında, yağma, talan, gayrimüslim vatandaşlara yönelik cebri hareketler. Sonucunda birkaç gün içinde değişen demografik yapı, bir gecede el değiştiren mallar-mülkler ve birdenbire ortaya çıkan “6-7 Eylül zenginleri” … Yakın tarihimizin bu acı günlerini teessürle anıyoruz…
SON DAKİKA: 18 gündür aranan 8 yaşındaki Narin kızımızın cansız bedenine ulaşıldığı haberini bizatihi İçişleri Bakanı Sn. Ali Yerlikaya açıkladı. Beklenmeyen bir son olmasa bile, milyonda bir umut beklentilerimiz böylece sona ermiş oldu. Olayla ilgili söylenebilecek ilk şey, feodal yapının varlığının (maalesef) devam ettiği gerçeğidir. Duyduğumuz acıyı ifade edecek kelime bulamıyoruz, melek yavrunun ruhu şâd olsun
FİLM: Rahibe Teresa (Mother Teresa). Yönetmen: Kevin Connor. Başrollerde: Geraldine Chaplin, Keene Curtis, Helena Carroll. Yapım yılı: 1997. Nobel Barış Ödülü sahibi, Osmanlı İmparatorluğu/Arnavut kökenli hayırsever Rahibe Teresa’nın yaşamının canlandırıldığı enfes bir beyazperde şaheseri.
ROMAN: Sivas Kongresi Belgeleri – Prof. Dr. Recep Toparlı.
Hemşehrimiz, değerli Toparlı hocamızın binbir zahmetle, günümüz Türkçesine çevirerek hazırladığı belgesel niteliğinde şahane bir eser. Hocamızın ellerine sağlık…
ŞİİR: Gazel- Muhibbi (Kanuni Sultan Süleyman)
Şiirlerinde Muhibbi mahlası kullanan 10. Osmanlı Padişahı, Kanuni Sultan Süleyman Han’ın, (7 Eylül) 458. vefat yıldönümünde anısına saygıyla…
Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi
Ko bu ayş u işreti çün kim fenâdur âkibet
Yâr-ı baki ister isen olmaya tâat gibi
Olsa kumlar sağışınca ömrüne hadd ü aded
Gelmeye bu şîşe-i çarh içre bir sâat gibi
Saltanat didükleri ancak cihân gavgâsıdur
Olmaya baht u saâdet âlem-i dünyada vahdet gibi
Ger huzûr itmek dilesen ey Muhibbî fâriğ ol
Varmıdur vahdet makâmı gûşe-i uzlet gibi
ATASÖZLERİMİZ: “Adın ne? Berber Ahmet. Sanatın? İkisini birden söyledik ya!” Algılaması zayıf olan insanların, söylenenleri doğru ve eksiksiz anlamaları zordur. /Türk Atasözleri Sözlüğü
YANLIŞ: Puan ya da puanlar! (Futbol sezonu ile birlikte başlayan Türkçe katliamına atfen)
DOĞRU: Puan zaten çoğul bir kelimedir…*
GÜNÜN SÖZÜ: “Bu güzel şehre bir şey olsaydı, çok üzülürdüm.” Gazi Mustafa Kemal Atatürk/Belkahve’den baktığı zaman önüne serilen İzmir’i ilk gördüğünde söylediği söz… 9 Eylül İzmir’in kurtuluşu anısına…
OYUN: “Gerçekten gülmek için acınızı alıp onunla oynayabilmeniz gerekir!” Charlie Chaplin
ARZUHAL: “Her aşk içinde kendi bıkkınlığını, her arzu kendi tokluğunu, her özlem kendi şişkinliğini barındırır.” Javier Marias
NORMAL-ANORMAL: “Normallik farklı olmaktır.” Alejandro Jodorowsky
İNSAN ÜZERİNE: “İnsanın zenginliği neye sahip olduğuyla değil, neyin tadını çıkarabildiğiyle ölçülür.” Epikür
ÜTOPYA: “Senin davanın gidişi fena, biliyor musun?” diye sordu Rahip. “Bana da öyle geliyor” diye cevapladı K… Önceleri diyordum ki, iyi olacak. Şimdi kimi vakit kendim de bundan kuşku duyuyorum. Bilmiyorum, nereye varacak sonu. Sen biliyor musun?” “Hayır” diye cevapladı Rahip. “Ama korkarım, kötüye varacak. Seni suçlu görüyorlar… Hiç değilse şimdilik suçuna kanıtlanmış gözüyle bakıyorlar. “Ama ben suçlu değilim” dedi K. “Bir yanlışlık olacak. Bir insan, insan olur da nasıl suçlu olabilir. Biz bu dünyada, birimiz ötekimiz gibi hep insan değil miyiz?” “Orası öyle” dedi Rahip. “Ama suçlular böyle konuşur hep.” Franz Kafka/Dava
RÜYA: “Bilincin aydınlığından rüyaya geçiş diye bir şey yoktur, rüyada da aynı hayat sürer, çıplak kalır ama yüzü.” Andrey Platonov
YALAN: “Bugün çağımızın özelliği, tarihi doğru bir şekilde yazmanın mümkün olduğu fikrinin terk edilmiş olmasıdır.” George Orwell
DELİ: “İnsanların saadet anlayışları da gariptir. Kitaplara bakarsanız, kendilerini dinlerseniz, insanoğlunun esas vasfı akıldır. Onun sayesinde diğer hayvanlardan ayrılır. Beylik sözüyle, hayata hükmeder. Fakat kendi hayatlarına teker teker bakarsanız bu yapıcı unsurun zerre kadar müdahalesini göremezsiniz. Bütün telakkileri, hususi bağlanışları hep bu aklın varlığını yalanlar.” Ahmet Hamdi Tanpınar/Saatleri Ayarlama Enstitüsü
HAYAT-MEMAT: “Hayat şeylere yüklediğin anlamlarla sınırlıdır.” Sema Kaygusuz
SADî-İ ŞİRAZİ’DEN: Zahide para gerekmez. Zahit bunları alırsa almayanını ara bul! Gerçek zahit, vakıf ekmeğini yemez ve dilenmez. Gerçek güzelin, elinde firuze yüzük ve kulağında küpe olmasa da güzeldir. Ona firuze yerine güzel parmak ve küpe yerine güzel kulak yeter. Gerçek abidin içi ve düşüncesi güzel olmalı. Onun varsın tekke lokması veya saray ekmeği olmasın
TEBESSÜM: Adam oto yola tersten girmiş, helikopterdeki otoban polisi, durumu görür görmez FM kanalından uyarı anonsu yapıyor: “Tüm sürücülerin dikkatine, manyak tersten geliyor.” Bizim sürücünün umurunda mı, kendi kendine söyleniyor! “Hangi birisi hemşerim hangi birisi, hepisiii hepisiii”