Roger Garaudy, 1913-2012 yılları arasında yaşamış olan Fransız düşünür ve yazardır. Sorbonne Üniversitesi'nde edebiyat alanında tahsil gördü. 1940 yılında tutuklanarak Cezayir'de bir esir kampına gönderildi. Burada ayaklanmaya elebaşılık yaptığı gerekçesiyle kurşuna dizilmek istendi. Ancak askerlerin komutanın ateş emrine karşılık vermemesi sonucu üzerine hayatı kurtuldu. Bunun üzerine komutan birliğin çavuşuna “Niçin ateş etmediniz?” sorusunu sordu. Çavuş: “Bir Müslüman savaşçı için, silahsız birine ateş etmek şerefsizliktir!” cevabını verdi. Bu olay Garaudy’in İslam'a yönelmesinde büyük bir etken oldu.
Roger Garaudy, İslam’a giriş serüvenini şöyle anlatıyor. Kendi sözlerinden dinleyelim;
"Evet, bugün ben Müslümanım… “Niçin İslâm’ı seçtiniz?” diyorsunuz, İslam’ı seçmekle çağı seçtim.
İslamiyet'le öbür dinler arasındaki fark şudur: Bana göre İslam, çağları arkasından sürükleyen bir dindir… Diğer dinler ise çağların arkasında sürüklendi. Yani İslam dışındaki bütün dinler zamana uyduruldu ve reforma tabi tutuldu. Mukaddes kitaplar her zamana göre tahrif edildi. Kur’an ise, indirildiği günden beri hep zamana hükmetti. O zamanı değil, zaman onu izledi; işte aradaki fark budur… Bu çağlar üstü bir hadisedir.. Bugüne kadar bunca savaşların bıraktığı korkunç sosyal, siyasi ve ekonomik sarsıntılardan daha büyük bir hadisedir bu. İslâm, materyalizme de, pozitivistlerin görüşüne de, ekzistansiyalistlere de hâkimdir. Ama bunlardan hiçbiri İslam’a hâkim değildir…
Bana göre İslam şudur: Allah’ın Resulü, “Yarın ölecekmiş gibi ahirete, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya çalışın!” derken, her şeyi anlatmıştır. İslâm, anlaşılıyor ki hem maddeye ve hem de manaya hükmetmiştir. Öyle ise, bunların ikisi birbirinden ayrılamaz… Nasıl koparılamaz? “İlim Çin’de de olsa gidip bulunuz. İlim ve hikmet inanmışın kaybolmuş malıdır!“, “ara ve bul!” diyor İslâm. İlmin ve çalışmanın burada sınırı yoktur. İslâm, dünyayı sarsan bu iki hadiseye sınır koymadığına göre, dünyayı sarsmıştır. Nasıl sarsmıştır? Getirdiği sistemle.
İnsanı, yaratılmışların en olgunu ve en şereflisi olarak kabul ederken, onun sömürülemeyeceğini anlatmıştır. İslâm, israf, gösteriş ve lüksü bütünüyle yasaklayan ve gayrı meşru serveti bu kuralla imha eden bir sistemler manzumesidir. Halife ile kölenin eşit hakka sahip olması mecbur kılınmıştır. İşte, adalet ve hukukta aklın devrimidir bu.
Marksizm insanı devlete karşı esir eder…
Kapitalizm ise, sermayeye karşı...
Yani, Marksizm ile kapitalizmin ikisi de insanı sömüren bir sistemdir demek istiyorum…
Ama İslam bunlara karşı insana haysiyetini iade eden bir sistemdir."
Bu müthiş açıklamaları özümseyerek bir kez daha okumanızı tavsiye ediyorum.
İslam teslim olmaktır hakka, hakikate.
İslam yaymaktır hakkı ve hakikati.
İslam iyi, güzel, hak ve hakikat olandan yana tavır almaktır.
İslam güzel örnek olmak ve güzel örneklikler sergileyebilmektir.
Bu konuda hassasiyet gösterenlere, sözü ile özü bir olanlara, söylem eylem bütünlüğü içerisinde hareket edenlere selam olsun!