Ve seçimde bitti. Ama yankıları hala sürüyor. Konuşulacak o kadar çok şey varki.

Necip miletimiz kadirşinar, vefakar, öngörüsü kuvvetli, basireti ve feraseti yüksek bir millettir. Herkes konuştu ve son sözü millet söyledi. Milletin kararına saygı duymak esastır.

Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır. Ülkemizi güzel günler beklemektedir. Umarım kazanan kaybeden bütün partiler bu sonuçlardan gereken dersi çıkaracaktır.

Yapılan bu seçimlerin ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

İşimiz vaktimizden çok. Ülkemiz insanı her şeyin en güzelini hak ediyor. Un, yağ, şeker var. Artık bu helvayı yapmak için hiç bir bahanemiz olmamalıdır. Her şeyi devletten beklemek vakti geçmiştir.

Bizler yepyeni bir medeniyetin inşası için kolları sıvamalıyız artık. Bu uğurda önümüze çıkacak engelleri elbirliği ile aşmalı ve önümüze çıkan  fırsatları değerlendirmesini bilmeliyiz.

Seçim sonrasında Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan İl başkanları toplantısında yöneticilere çeşitli uyarılarda bulundu. Ve şunları söyledi;

“….Değerli arkadaşlar bizi yükselten tevazumuz olmuştur. Biz tevazumuzu kaybettiysek, puan kaybına da açık net kaybımız olmuştur. En güçlü olduğumuz yerlerde puan kaybettiysek bunu kendimize soracağız. Çok iyi hizmetler yapmış olabiliriz ama bu yeterli değildir. Önemli olan gönüllere girmektir. Gönüllere girmiyorsak, vatandaşa tepeden gurur abidesi olarak bakıyorsak, kusura bakmayın bu millet şamar oğlanı değil. Bir oy verir, iki oy verir kenara koyar!…”

İnsanın insana tepeden bakması kişilik problemidir. Klinik bir vakıadır. Bu konuların çoktan aşılması gerekmektedir.

Bu necip milletin evlatlarına hizmet aşkıyla yola revan olmak ibadetlerin en büyüğüdür. Bu yükü kaldıramayan, bu yükün altında kalmaktan korkan bir kimse öne çıkmamalıdır.

Konu sadece idarecileri ilgilendiren bir mevzu değildir. Bizler burada konuyu ele alırken sadece idareciler üzerinden konuya yaklaşmayacağız.

“Ele verir telkini kendi yutar salkını!” derler ya..

Bize de çok iş düşmektedir. Hem müslüman olmakla övüneceğiz,  hem dünyaya kafa tutacağız, hem yepyeni bir medeniyet inşası için yollara koyulacağız hem de yan gelip yatacağız.

Böyle bir dünya yok dostlar!

Kurtarıcı devri çoktan geçti. Bize yeni bir kurtarıcı gelmeyecek bilesiniz.

Ne diyor Aliya; “Mehdi bizim tembelliğimizin adıdır!”

Bizi kurtaracak olan tek bir şey vardır: Çalışmak, çalışmak, çalışmak!..

Sefaletten, cehalletten, felaketten, rezaletten…

Bunu nasıl başaracağız?

Hepimiz insanız. İnsan olmanın ulvi sorumluluklarının hiç birisinden kaçamayız.

“Dünyada en zor şey insan kalabilmektir!”  diyor Cengiz AYTMATOV

İnsan doğan bizler insanca kalmayı ve insanca değer üretmeyi becerebilmeliyiz!..

Unutmayın;

 ‘Bu vatanda yaşanmaz!’ diyenler bu vatanı yaşanmaz kılanlardır!’

Bu çerçevede çeşitli tavsiyelerimiz olacaktır. Umarım sadra şifa niteliği taşır. Bilesiniz ki her tavsiye önce kendi nefsimedir.

Vurguladığımız her konu hayatiyet arz etmektedir. Bu konulara A’dan Z’ye toplumun her kesiminin eğilmesi ideal olanı yakalamak için bir parça neşter olacaktır.

İdeal olanı yakalamak için nitelikli ve erdemli olanı kovalamak şarttır!..

Gelelim tavsiyelere!..

Size uyar uymaz bilemem. Ama inanın temel sorunlarımız var onları aşmalıyız ki çağa söyleyebilecek sözümüz olsun!

1- Herşeyden önce kişi empati yapmalı, aynaya bakmalı ve her şeyden önce kendi evinin önünü temizlemelidir!..

2- Hiç kimse kendi önündeki hezanı bırakıp başkasının çöpüne saldırmamalıdır!..

3- Egosu tavan yapmış olan insanlara mezarlıkların dünyada iken “Vazgeçilmezim!” diyenlerle dolu bir yer olduğunu hatırlatmak lazımdır!..

4- “Alçak daĝları ben yarattım!” dercesine yürüyenlere “Gururlanma Padișahım senden büyük Allah(cc) var!” diyen birileri olmalıdır!..

5- Însanlara tepeden bakan, kendini vazgeçilmez sananlara “Allah(cc) var, ölüm var!” diye birilerinin hatırlatması lazımdır!..

6- Yeryüzünde böbürlenerek, kibirlenerek yürüyenlere bu durumun klinik bir vakıa, çözümünün ise Kur’an ve peygamber ahlakını kușanmak olduĝunu hatırlatmak lazımdır!

7- Bananecilik,. bahanecilik, boşvermişlik ve beleşcilik değerlerinden/ ilkelerinden kopanların savrulduğu bir hastalıktır biline!

8- Allah bilinci yerleșmemiș, Kur’an ve peygamber ahlakı kușanmamıș bir kimsenin Harunlașması deĝil Karunlașması, Habilleșmesi deĝil Kabilleșmesi normaldir biline!

9- Ben deĝil biz diyen, hesabi deĝil hasbi olan, millet ve memleket meselesini kendinden daha önceleyen kim varsa onları koruma altına almak lazımdır. Zira onların sayısı çok azdır!

10- Millete tepeden bakmak zavallılıktır. Hele bir kısım adamlar umutsuz vakıadır. Bu tip adamları tez elden Kur’an eczahanesiyle bulușturmak gerekir.

11- Zafer sarhoşluğu, zenginliğin verdiği şımarıklık, makama ermenin büyülenmişliği bizi insanlığımız ve Müslümanlığımızdan etmemelidir!

12- Fussilet Suresi. 34. Ayet bizim için ölçü olmalıdır:

“Güzellikle çirkinlik, iyilikle kötülük bir olmaz! Kötülüğü, en güzel tavırla sav! O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sımsıcak bir dost gibi oluvermiştir!”

Çünkü; Çirkinliği güzellikle, kötülüğü iyilikle savabilmek kariyeri yüksek olanların değil kalitesi / keyfiyeti tam olan insanların işidir!

Unutulmamalıdır ki;

Hak ve hakikati önceleyenler, Allah(cc)’ın davasını dert edinenler, rahatından vaz geçenler elbette bașarıyı yakalayacaktır!

(*) 25 Temmuz 2018'de bir genel seçim sonrasında kaleme aldığım bir yazıdır.