O Cumhuriyet’in ulu bir çınarı, Emre Hoca’nın (Kongar) ifadesi ile “Bir anıt adamdı”. Emre Hoca şöyle diyor onun için: “Derya gibi adamdı Hıfzı, benim ona katkım, o deryada tek bir damla bile değildir!”. İstanbul İstanbul Olalı, Bir Şehir Düşünün, Geleneksel Türk Evleri gibi değişim ve dönüşümün hayal kırıklıklarını anlatan eserleri bir yana, Meyyale, Paris’te Son Osmanlılar, Taif’te Ölüm gibi eserleri ile Türkiye’nin yakın tarihinin kırılma noktalarını, Abdülmecit, Vatanı Sattık Bir Pula ile imparatorluğun çöküşünü kendine has üslubuyla anlatan bir büyük yazar! Taif’te Ölüm, imparatorluğu kurtarmaya baş koymuş devasa bir şahsiyet olan Mithat Paşa’nın inanılmaz hikâyesini anlatır. Türk dilinin korunması ve Türk Edebiyatına yaptığı katkılarla yeri doldurulamaz bir aydınımızı kaybettik. Mekânı cennet, ruhu şad olsun…

KAZIM KANAT

Geçtiğimiz hafta 15. vefat yıldönümüydü yakından tanıma imkânı bulduğum Kazım Abi’nin. Beşiktaş taraftarı olmasını saklamazdı ama Anadolu kulüplerini kollayan bir yaklaşımı olmuştur daima. Ustası-selefi sayılabilecek rahmetli Yavuz Gökmen’le birlikte ve onun vefatından sonra Türk futbolcularının adlarının soyadları ile birlikte söylenmesi için büyük mücadele verdi. Daima şunu söylerdi Kazım Abi: “Benim futbolcularımın yabancıdan ne eksiği var ki soyadının yerine “büyük, küçük, 1-2-3” gibi takılar koyuyorsunuz! Bugün Türkiye’de tüm liglerde Türk futbolcuları ad ve soyadları ile telaffuz ediliyorsa eğer, bu devrimin başkahramanı kuşkusuz rahmetli Kazım Kanat’tır. Saygıyla, şükranla, hasretle, rahmetle anıyoruz…

GANİRE PAŞAYEVA’YA VEDA

Gayet tabii ki bütün ölümler erkendir, zamansızdır, aynı Ganire Paşayeva da olduğu gibi. Tıp doktorluğundan, uluslararası hukuk uzmanlığına, gazetecilikten, şairliğe ve yazarlığa kadar, 48 yıllık yaşama sığdırılmış tutkulu bir “Büyük Türkiye” sevdası… “Azerbaycan’dan Kerkük’e, Balkanlar’dan Kıbrıs’a” kadar Türk yurdu olduğunu ve bu uğurda bir bütün olarak hareket edilmesi gerektiğini her türlü uluslararası platformda mütemadiyen dile getiren, bu konuyu bir aşk gibi yaşayan Türk sevdalısı muhteşem bir insan… O bizim değerimizdi, değerlimizdi. Acımız ve kaybımız büyük, mekânı cennet, ruhu şad olsun…

BİR BOYAMA HİKAYESİ!..

Geçtiğimiz günlerde İstanbulspor-Galatasaray maçı oynandı Atatürk Olimpiyat Stadı’nda, sıradan, oynanması gereken maçlardan birisi. Konumuz ne futbol ne de maçın sonucu, konumuz stat zemininin boyanmış olması!  Yer seçimiyle, ulaşım zorlukları ile yapıldığı günden bu yana tartışmaların odağı olan bu stat, bahsi geçen maçla birlikte yeni bir skandala imza attı ki yenilir yutulur cinsten değil! Bozuk zemini güzel göstermek için çimlerin boyalı olduğunu futbolcuların formalarının, ellerinin, yüzlerinin yemyeşil olmasından anladık! Hiç şüphesiz, yetkililer muazzam bir gerekçe bularak durumu açıklayacaklardır, ancak bunun bir tesadüf olmadığı öylesine aşikar ki aslında bu boyanan, stadın zemini gibi görünse de ülkenin içinde bulunduğu durumun “vücut bulmuş hali!..”

NOT: Sahanın bakım ve onarımı ile ilgili firmanın sözleşmesinin feshedildiği açıklandı!..   

FİLM: Ayla - Can Ulkay/ Başrollerde: Çetin Tekindor, İsmail Hacıoğlu, Kim Seol.

Kore birliğinin İskenderun limanından hareketinin 73. Yıldönümü dolayısıyla atlayanlar için naçizane tavsiyemizdir…

ROMAN: Yorgun Savaşçı – Kemal Tahir.

Eski bir İttihatçı olan Cehennem Topçusu Yüzbaşı Cemil üzerinden mütareke sonrasının dramatik, duygusal ve trajik öyküsü. Her satırında boğazınıza cevizlerin takıldığı müthiş bir eser…

ŞİİR: Ceviz Ağacı - Nazım Hikmet Ran

YANLIŞ: Top auta çıktı, top taca çıktı, top kornere çıktı, top defanstan döndü.

DOĞRU: Top aut oldu, top taç oldu, top korner oldu, top defanstaki (x) oyuncudan döndü.

GÜNÜN SÖZÜ: “Büyük fikirler yüksek dağlara benzer, alışık olmayanları korkutur.” Cenap Şahabettin

TEBESSÜM: Baba erenler, eve şarap götürürken tebdil-i kıyafet gezen (devrin) padişah ile karşılaşır ve padişah sorar: “Bu elindeki nedir?”

Padişahı tanıyan Bektaşi hiç istifini bozmadan cevap verir: “Su.”

Padişah sorar: “Ama rengi kırmızı?”

Bektaşi: “Suydu padişahım, ama huzurunuza çıkınca kızardı!..”