HAYAT, İNSANI İNSANA SEVDİRENLERLE YAŞANIR!


Geçtiğimiz günlerde vefat etmiş olan ve ardında "Teknolojinin Ötesi", "Kültür ve Sanayileşme", "Hicaz'dan Endülüs'e", "Zamanı Aşan Şehirler", “Görünmeyen Üniversite” gibi birçok eser bırakan İktisat profesörü, fikir adamı, yazar Ersin Nazif GÜRDOĞAN’ı rahmet ve minnetle anıyorum.

"Hayat bütün alanlarıyla, insanı insandan nefret ettirenlerle değil, insanı insana sevdirenlerle yaşanır kılınır!" Bu söz Ersin Nazif GÜRDOĞAN’a aittir.

İnsanı insana sevdiren insanların en belirgin özelliklerinden birisi de empati kültürü gelişmiş olmasıdır.

Peki empati nedir?

Empati, diğer insanların ne hissettiğini duygusal olarak anlama, olayları onların bakış açısından görme ve kendinizi onların yerinde hayal etme yeteneğidir. Esasen kendini bir başkasının yerine koymak ve onun hissettiklerini hissetmektir.

Başka birinin acı çektiğini gördüğünde, örneğin karşındaki kişi sevdiği birini kaybetmişse, o an aynı deneyimi yaşadığını hayal edebilmen ve onun neler yaşadığını hissedebilmen empati kurmaktır.

Empati kültürü gelişmiş olan insanların sosyal becerilerinin gelişmiş, insanlar ile iletişimlerinin kuvvetli, başkalarının ihtiyaçlarını anlama konusunda daha iyi olduklarına şahit oluyoruz.

Ayrıca bu insanların öne çıkan özellikleri arasında öncelikli olarak kendileri ile barışık, aileleri ile barışık, yaşadıkları toplum ile barışık bir hayat yaşadıklarını gözlemlemekteyiz.

“İnsan acı duyabiliyorsa canlıdır, başkasının acısını duyabiliyorsa insandır!” der Rus yazar Tolstoy

İnsan, insanın derdi ile dertlenmelidir. İnsan insana iyi gelmelidir. Acılarını paylaşmalıdır. Yükünü hafifletmelidir. İhtiyacını gidermelidir. Zira sevinçler paylaşıldıkça büyür, kederler paylaşıldıkça küçülür.

Düşünsenize etrafınızda “İyiki varsın!” diyebileceğiniz insanların sayısı çoğunlukta. Bu ne büyük bir nimettir. Ne büyük bir güzelliktir. Bunun kıymetini bilmek gerekir.

Bizler insanız. Öncelikli olarak kendi nefsimize, ailemize, çevremize, içinde yaşadığımız topluma karşı sorumluluklarımız vardır. Bu sorumluluklarımızın bilincinde bir birey olarak hareket ettiğimizde yaşam kalitemizin arttığını, yaşadığımız toplumun medeniyet seviyesinin yükseldiğini gözlemleriz. Bananecilik, bireyselcilik ve bencillik duyguları tavan yapmış olan bireylerin çoğunluğu teşkil ettiği toplumlarda medeniyetten söz etmek imkansızdır. Bedevice yaklaşımlar toplumları huzursuz eder, rahatsız eder ya da yaşanmaz kılar. Bunun önüne geçmek adına da sorumluluk bilinci üst seviyeye çıkmış kimselerin etkinliğini artırması gerekmektedir.

Empati kültürü gelişmiş olan ve bu kültürü üst seviyeye çekmek çabası içerisinde olan insanda medenilik emaraleri çok fazla olur. Nedir bu emareler?

Gücü elinde bulundursa bile güç zehirlenmesi yaşamaz. Dünyevi kazanımları çok fazla olsa bile bütün bu kazanımlarını ahlak ile taçlandırmasını bilir.

Tüm etki ve yetki kendi elinde olsa bile gazap yönü değil merhamet yönü hep ön plandadır.

Fırsat eline geçmiş olsa bile gün bugün mantığı gütmez, fırsatçılık yapmaz, bencillikten uzak durur, 'banane'yi kendi literatüründen çıkarır, 'önce biz' mantığını geliştirir.

Empati kültürü bu denli gelişmiş, ileri seviyeye ulaşmış bir kimsenin kalitesi tartışılmaz. Bu kimse ile değil pazara, mezara kadar gidilir!..

Bu kimselere rast gelmek duası ile!