Ayetlerle yolculuğumuz devam ediyor.

         Uykularımızı kaçıran, derin derin düşündüren ayetler!

         Bazen derin bir “Oh!” çekersiniz. Bazende hayretinizi gizleyemezsiniz. Bazen diyar diyar gezersiniz bazen de olduğunuz yerde mıh gibi saplanır kalırsınız.

         Acabalar, nedenler, niyeler, niçinleriniz arttıkça artar.

         “Halimi kime arzetsem?” dersiniz ama yine de sizi sonuca götürecek olanın size şah damarınızdan daha yakın olan Rabbimizin olduğunun idrakine varmazsınız.

         Bir dal ararsınız tutunacak, bir yol ararsınız kurtulacak.

         Allah(cc) bize şah damarımızdan daha yakın değil mi?

         O(cc) değil mi bizi yaratan, yaşatan, bizi vahiyle/Kur'an'la tanıştıran, bize akıl, fıtrat, vicdan ve merhamet gibi yetileri halkeden ve Resuller, Nebiler, kitaplar ve sahifeler gönderen?

         O (cc) değil mi bize geçmiş kavimlerden haberler aktaran?

         İçerisinde şek ve şüphe bulunmayan Kur'an'ı bizler ne zaman ki tozlu raflarda saklar olduk, hayat kitabı muamelesi yapamaz olduk, manasını lüzumsuz gördük işte o zamandan beri Allah(cc)'ı gereği gibi takdir edemez olduk.

         İşte tam burada bir ayet beynimizde şimşekler gibi çakmaya başladı:

         “Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü?” Furkan Sur, 25/43

         Bir insan düşünün hayatının her evresinde kendi egoları, heva hevesleri ve ihtirasları ön planda Allah(cc) ve resulünün getirdikleri ise geri planda.

         “Bu devirde ha! Kur'an bu çağa  hitap edecek kitap olamaz ki canım!”

         “Geç bunları bana dinden bahsetme!”

         “Allah(cc)'ı bu işe karıştırma!”

         “Ben ayet mayet tanımam!”

         “Bırak Allah(cc)'ın rızasını da benim cebime burdan kaç kuruş girecek onu söyle?”

         Kişinin kaygısı ne ise dini de odur. Bir kimse şöhret, servet yada şehvet uğruna her tür ilke/doğrulardan vazgeçmişse kendi eliyle kendisini tehlikeye atmıştır.

         İnsan Allah(cc)'lı, anlamlı, amaçlı ve ahlaklı olana yatırım yapmalıdır. Yatırımını bu şekilde yapanların Allah(cc) adına aldanmaları da aldatmaları da mümkün olmayacaktır.

         Bugün bütün bunlardan çok daha büyük bir tehlike ile karşıyayız.

         Kendi indi/keyfi/zanni/süfli emellerini hakikat addederek dayatanlar var. Allah(cc) adına aldatılmış olan yığınlar, toplumlar ve milletler var.

         Hakikat hiç kimsenin tekelinde değildir. Hiç kimse hiç kimsenin aklına ipotek koyma yetkisine sahip değildir.

         Adetler değil ayetlerdir esas olan..

         Ayetlerle yolculuğumuz sürerken Furkan 43'ün ardından bir ayet zihni algımızı yerle bir etmek yerine yerli yerine oturttuğuna şahid oluyoruz.

         “Kendi arzu ve özlemlerini tanrı edinen ve (bunun üzerine) Allah'ın, (zihninin hidayete kapalı olduğunu) bilerek saptırdığı, kulaklarını ve kalbini mühürlediği ve gözlerinin üzerine bir perde çektiği (insan)ı, hiç düşündün mü? Allah(ın onu terk etmesin)den sonra kim ona doğru yolu gösterebilir? O halde, hiç düşünüp ders çıkarmaz mısınız?” Casiye, 45/23

         Umarım benim uykularımı kaçırdığı gibi sizinde uykularınızı kaçıracak, beni sarstığı gibi sizi de sarsacak ayetlerle muhatap olursunuz.

         Umarım kendi ellerimizle yapıp ettiklerimiz yüzünden zihnimizde, gönlümüzde, ruh dünyamızda oluşturduğumuz bir çok putlar tuzla buz olmaya yer ile yeksan olmaya devam edecektir.

         Selam ve dua ile!