TALAK SURESİ-
1-
Cemal Külünkoğlu Meali
Ey Nebi! (Son çare olarak) kadınları boşamak zorunda kaldığınız zaman, onları boşamadan sonraki iddet (bekleme süre)lerini (âdet halinden temizlenmelerini) dikkate alarak boşayın ve bu süreyi iyi hesaplayın (üç defa adet görmelerine kadar bekleyin). Rabbiniz olan Allah'a karşı gelmekten sakının! Boşanmış eşleri (zina gibi) açık bir edepsizlik yapmadıkça, iddet süresince (o ana kadar kocalarıyla birlikte paylaştıkları) evlerinden çıkarmayın, kendileri de (izinsiz) çıkıp gitmesinler. Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, kendisine yazık etmiş olur! Bilemezsin, olur ki Allah, bundan sonra (iddet süresi içinde) yeni bir durum ortaya çıkarır (gönülleri uzlaştırıp birleşme ortamı yaratır).

Cemal Külünkoğlu Meali
Talâk Suresi 1. Ayet Açıklaması

Bkz. 2/226, 232
Evlenmek zor olduğu kadar evliliği sürdürmek de zordur. Şiddetli anlaşmazlıklar yüzünden hayatları çekilmez hale gelen iki insanı yaşamlarına birlikte sürdürmeye zorlamak doğru değildir. Allah kullarının mutluluğu için kapılar açar ve onların sürekli azap görmesini istemez. Kötü bir evlilik hayatın tamamının azaba dönüşmesi demektir. Allah bu anlamda hayatı kolaylaştırmak için bazı sühulet yolları göstermiş ve bu yollarla her iki tarafı koruma altına alarak hakkın ve adaletin yerine gelmesini sağlamıştır. Câhiliye döneminde kadının pek bir hakkı olmadığı için boşanma tamamen kadına zarar verecek cinsiyetçi şekilde uygulanırdı. Onun için evlenmeler kadar boşanmalar da çok sık görülürdü. Böyle bir dönemde nâzil olan Talâk sûresiyle ve Bakara suresi 2/226-232 ayetleriyle kadın hakları koruma altına alınmış, boşanmaya karar vermiş olan eşlerin adil olması gerektiği bildirilmiş ve Allah’ın belirlediği sınırların aşılmamasına dikkat edilmesi istenmiştir.
“Bilemezsin, olur ki Allah yeni bir durum ortaya çıkarır” ifadesi, eşleri uzlaştıracak ve yeniden bir araya gelmelerini sağlayacak sebeplerin oluşabileceği anlamına gelmektedir. Onun için Allah boşanmayı üç temizlenme/adet müddetine yani üç aya bağlamıştır. Eğer üç ay içerisinde hiçbir yumuşama olmaz ve eşleri uzlaşmaya yaklaştıracak bir işaret görülmezse bu evlilik bitmiş demektir.

2-
Mustafa İslamoğlu Meali
İmdi, sürelerinin sonuna yaklaştıklarında ya onları meşru bir biçimde tutun, ya da meşru bir biçimde ayırın; ve siz(in toplumunuz)dan adaletli iki kişiyi de şahit olarak bulundurun;[⁵¹⁵⁴] ve (hepiniz) şahitliği Allah için dürüstçe yapın! Bakın, bütün bunlar, Allah’a ve Âhiret Günü’ne iman edenlere verilen bir öğüttür. Ve her kim Allah’a karşı sorumlu olduğunu bilirse, O onun için bir kapı aralar

Mustafa İslamoğlu Meali
Talâk Suresi 2. Ayet Açıklaması

Zımnen: Tarafların haklarının zayi olmaması için hukuki bir bağlayıcılığa kavuşturun. Şahidi olmayan talak mağdur doğuracağı için ilâhî emre aykırıdır. Bazıları Bakara 282’deki ticaret şahitliğiyle kıyaslayarak vacip olmadığı sonucuna varmışlardır. Oysa nikâh akdiyle alım-satım akdi arasında insan ile mal arasındaki fark kadar fark vardır. “Şahit bulundurun” emrinin “boşama” ile mi, yoksa hemen önündeki cümlede yer alan “ayırın” ya da “tutun” ile mi alâkalı olduğu tartışılmıştır. “Tutmak” ya da “ayırmak” boşanma işleminin doğal bir uzantısı olduğu için buradaki şahitlik her halükârda boşanmayla ilgilidir. Doğaldır ki, şahitler huzurunda akdedilen nikâha yine şahitler huzurunda son verilmesi istenmektedir. Aksi halde birtakım mahzurlar ve mağduriyetler doğabilir.

3-
Muhammed Esed Meali
ve ona bütün beklentilerin ötesinde ⁹ bir rızık verir: Allah’a güvenen herkese O [tek başına] yeter. Gerçek şu ki, Allah, irade ettiği işi sonucuna ulaştırır: [ve] Allah her şey için bir [vade ve] ölçü belirlemiştir

Muhammed Esed Meali
Talâk Suresi 3. Ayet Açıklaması

9 Lafzen, “beklemediği yerden”. Buradaki men ilgi zamirinin (“her kim” veya “herkes ki”) -gramatik olarak ilgili olduğu fiillerin veya zamirlerin eril (müzekker) halde kullanılması gerektiği halde- Kur’an’ın birçok pasajında görüleceği gibi, her iki cinsteki kişileri kapsadığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, arkasından gelen cümleyi de kapsayan bu pasaj, hem erkekler, hem de kadınlarla ilgili bulunmaktadır. Aynı şey aşağıdaki 5 ve 11. ayetler için de geçerlidir.

4-
Mehmet Okuyan Meali
Kadınlarınızdan âdet halinden ümit kesenlerin (durumundan) şüphe ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. (Bir sebeple) âdet göremeyenler (için de durum böyledir). [*] Hamile olanların (bekleme) süresi ise yüklerini bırakmaları (doğuma kadar)dır. Kim Allah’a karşı [takvâ]lı (duyarlı) olursa, (Allah) ona işinde kolaylık verir.


Mehmet Okuyan Meali
Talâk Suresi 4. Ayet Açıklaması

Bu cümle regl olup olmadığı net bir şekilde belli olmayan, durumu net olarak düzenli gitmeyen, regl zamanı bilinemeyen, muhtemelen bunu gizleyen kadınların durumundan şüphe edilince bekleme süresinin üç ay olduğu hükme bağlanmaktadır. Ayette ikinci cümlede ise henüz hiç regl (ay hâli) olmamış çocukların değil, bir sebeple ve mazeretle regl olamayan kadınlarla ilgili bekleme süresinin de üç ay olduğundan söz edilmektedir. [Lem yehıdne] fiilindeki [lem] edatı bu yaklaşımımızın gerekçesidir.

5-
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Bu (Kur’an ve kadın hakları) Allah’ın size indirdiği emri (ve kurallarıdır). Kim Allah’tan korkup (kadın haklarına tecavüzden) sakınırsa, Allah kötülüklerini örter ve onun ecrini büyültüp-çoğaltır.

6-
Mustafa İslamoğlu Meali
(İddet bekleyen kadınlarınızı), imkânlarınız nisbetinde barındığınız şartlara uygun olarak barındırın; onlar üzerinde baskı kurup hayatlarını çekilmez hale getirmeyin; eğer hamileyseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını üstlenin; eğe

Mustafa İslamoğlu Meali
Talâk Suresi 6. Ayet Açıklaması

Lafzen: “yerde”. Min haysu’nun bu bağlamdaki vurgusuna dayanarak.

Lafzen: “birbirinize ma’rufu emredin!” Maruf: Aklen mümkin, şer’an meşru, kalben tatminkâr, örfen münasip olandır.

Ayrıntılarla örülü bu âyet muhatabın dikkatini bir hususa çeker: Boşanmış eşler ve özellikle baba, müşterek meyveleri olan bebeğe karşı sorumludur. Annenin hamilelikle yaptığı fedakârlığa, baba doğum sonrasının külfetini üstlenerek katılmalıdır. Bebeğin hayatını idame ettirmek için, “ortak akıl” (ma’ruf) etrafında herkes üstüne düşeni yapmalıdır.

7-
Cemal Külünkoğlu Meali
Geniş imkânları olan, nafakayı genişliğine göre versin. Rızkı kısıtlı tutulan da artık Allah'ın kendisine verdiği kadarıyla versin. Allah, hiç kimseyi, ona verdiği imkândan fazlasıyla yükümlü kılmaz. Allah, her güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.

Cemal Külünkoğlu Meali
Talâk Suresi 7. Ayet Açıklaması

Bkz. 2/185, 94/5-6
Bu âyet sadece boşanmada değil bütün alanlarda infak konusunda düsturdur. Yani infak ile mükellef bulunan kimse imkânına ve ihtiyacına göre infak etmelidir. “… Sana hangi şeyden ne kadar infak edeceklerini soruyorlar. De ki: “İhtiyacınızdan geri kalanı (verin)…” (Bakara 2/219) İhtiyaçta kesin bir ölçü yoktur, ancak mü’min savurganca bir hayat yaşamayacağına göre ihtiyacını da kendisi belirlemelidir. İnfak edecek kişi ticaret yapıyorsa istihdamı ve büyümeyi de dikkate alarak bir bütçe oluşturmalı ona göre infak etmelidir. İnfakta esas olan rakam değil orandır. Elimizdekinin yüzde kaçını verebiliyoruz? Bu konuda kemiyete değil keyfiyete bakmalıyız. Ne kadar verdiğimize değil ne kadarını ve hangi oranda verdiğimize dikkat etmeliyiz. Yüz kilo altının on kilosunu verenden, on kilo altının ikisini veren daha değerlidir. Bu arada infakla zekâtı birbirine karıştırmamak gerekir. İnfak, farz olan zekâtı da diğer sadakaları da ihtiva eden ve gönüllü olarak yapılan aynî ve nakdî bütün yardımları kapsayan bir ibadettir.

10-
İsmail Yakıt
Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. Ey inanmış derin idrak/basiret sahibi olanlar! [ulî’l-elbâb]⁹ Allah’a karşı sorumluluk bilincinde olunuz. Andolsun Allah size zikri/Kur’an’ı indirdi.

İsmail Yakıt
Talâk Suresi 10. Ayet Açıklaması

9 “Ulû’l-elbâb” (gönül ehli) tabiri için bkz. Bakara, 2/179, 197, 269; Âl-i İmrân, 3/7, 190; Mâide, 5/100; Yûsuf, 12/111; Ra’d, 13/19; İbrâhim, 14/52; Sâd, 38/29; Zümer, 39/18, 21; Mü’min, 40/54.

11-
Mehmet Okuyan Meali
İman edip iyi işler yapanları, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size Allah’ın apaçık ayetlerini [tilavet] eden (okuyup aktaran) bir elçi (göndermiştir). Kim Allah’a inanır ve iyi iş(ler) yaparsa (Allah da) onu, içinde [ebedî] kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere yerleştirecektir. Elbette Allah o kimse için bir rızık lütfetmiş (olacak)tır

Mehmet Okuyan Meali
Talâk Suresi 11. Ayet Açıklaması

Benzer mesajlar: Bakara 2:257; Mâide 5:16; İbrâhîm 14:1; Ahzâb 33:43; Hadîd 57:9.,Bu ayette bir “sebep-sonuç” ilişkisi yer almaktadır. Yüce Allah öncelikle ödüllerin verilmesini sağlayacak “sebep”e dikkat çekmekte ve her şeyden önce iman edip sâlih ameller işlemenin gerekliliğini dile getirmektedir. İman ve salih ameller işlemek, biri diğerisiz olmayan en temel iki değerdir. Bir inanç eğer salih amel denen ve inanca yaraşır davranışlarla desteklenirse ona “iman” dendiği gibi, birtakım iyi davranışlar da imanlı olarak yapılırsa onlara “salih amel” denmektedir.