19.yy’ın ikinci yarısında, “Sanayi Devrimi” ile fabrikalaşan şehirlere göç eden ve fabrika işçisi sıfatını alan insanların “boş zamanlarını değerlendirmeleri” amacıyla ortaya çıkan bir spor dalı “Futbol”. İşverenlerin işçileri motive etmek ve onlardan daha fazla verim almak adına teşvik ettiği bu spor, tüm dünyayı bir anda “hegemonyası” altına almayı başarırken mucitleri nereden bilebilirler ki, aradan geçen 100 yılı aşkın zaman sonra futbol, “Fatih Terim Fonu” olarak gündemi sarsacak!..

Fatih Terim, Ayhan Akman, Emre Belözoğlu, Selçuk İnan, Arda Turan, Semih Kaya... Her biri yetenekleri, liderlik vasıfları ile çok önemli kariyerler yapan, çocuk denen yaşlarda ülke dışına çıkıp büyük başarılara imza atan insanlar. Adlarını binlerce kişinin hep bir ağızdan haykırdığı, rol model olmuş, birçok çocuğa isim babası olmuş kişiler… Başarılarının karşılığını bu ülke insanı onlara kat be kat verdi, helal olsun kimsenin onların kazancında gözü yok. Gönül isterdi ki, bu isimler memleketin sosyo- ekonomik, kültürel konularıyla konuşulsunlar. Ruhlarını ve zihinlerini “Kapalı Çarşı tefecilerine” değil, ülkenin meselelerine (az da olsa) açsınlar!.. Ama onlar ne yaptı; “Merd-i Kıpti şecaat arz ederken, şirkatin söylermiş” sözünün doğruluğunu teyit edercesine adeta,  kendi kendilerini ihbar ettiler! Belli ki bundan sonrası yargının işi; ancak gönüllerde çoktan cezalarının kesildiğini söylemek mümkün! Adı geçen kişilerin halen aktif olarak teknik direktörlük yapanlarının derhal o görevlerinden ayrılmaları için neyi beklediklerini merak etmiyor değiliz açıkçası!..

NOT: Eşler, damatlar, aile üyeleri bu kepazeliğin neresindeler onu da hiç bilemiyoruz…

DEVAMI YARIN..