Geçtiğimiz hafta içi Avrupa’da kupa geceleriydi. Dünyanın en prestijli organizasyonu Şampiyonlar Ligi’nde enteresan sonuçlar alınırken, temsilcilerimiz çıktıkları UEFA ve Konfederasyon Kupası podyumunda aldıkları fena olmayan sonuçlarla yüz güldürdüler adeta… Temsilcimizin olmadığı Şampiyonlar Ligi’nde, daha birkaç ay önce bu kupayı müzesine götüren Real Madrid’in sahasında, Manchester City’nin ise rakip sahada aldıkları ağır yenilgiler gecenin büyük sürprizleri olup, futbolun her an her sonuca

         Takımlarımıza gelince; Galatasaray’a ayrı bir parantez açılması gereken bir gece yaşadık. Rakibi kuzey Londra ekibi Tottenham’ı adeta sürklase ettiği maçta tarihi bir farka gitmesi işten bile değildi. O Tottenham ki, Premier Ligin başat (eşitler arasında birinci) takımlarından birisi, daha geçtiğimiz hafta şampiyon City takımını darmadağın etmiş bir takım. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; elli yılı aşkındır futbol seyrederiz, bir Türk takımının, bir İngiliz takımına böylesine üstünlük kurduğu, böylesine sahayı dar ve perişan ettiği bir maç ne gördük ne de bir daha kolay kolay görebiliriz! Beşiktaş, bize her zaman ters gelen kuzeylilere karşı aldığı galibiyetle yoluna devam edip bu yolda bende varım derken, Başakşehir ilk puanını alarak ülkemize çok değerli puan katkısında bulunup, “çıkmayan candan ümidin kesilmeyeceği” atasözümüzü bir kez daha hatırlamamıza vesile oldu. Gecenin hoş olmayan sonucunu Fenerbahçe ile alırken şaşırmadık dersek yalan olur. Kadro kalitesi ve tecrübesi ile genç oyunculardan kurulu Hollandalı rakibi karşısında, favorisi olduğu maçtan mağlup ayrılması tam bir hayal kırıklığı oldu. Telafisi mümkün olan bu yenilgi, umarız kendileri ve ülkemiz adına çıkışa geçme anlamında milat olur. Hep söylediğimiz sözümüzü tekrar ederek sonuçlandıracak olursak; içerde tüm takımlar yaralarını sarabilir, her sonucu telafi edebilir. Önemli olan Edirne’nin ötesi, orda alınan her iyi sonuç ülke puanına katkı olarak döndüğü gibi, ülkem insanının unutmaya yüz tuttuğu birlikte sevinmek/üzülmek gibi hasletlerimize vesile oluyor…

                       

FİLM: Büyük Kaçış (The Great Escape). Eser: Paul Brickhill. Yönetmen: John Sturges. Başrollerde: Steve McQueen, James Garner, Richard Attenborough, James Donald. Yapım yılı: 1963.

Yaşanmış bir olaydan esinlenerek yazılan bir kitap ve ondan uyarlanan senaryoyla ortaya çıkan bir beyazperde klasiği. 7 Kasım’da 44. vefat yıldönümünde andığımız Steve McQueen’in anısına saygıyla…

 

ROMAN: Erkekler Dünyasında Bir Kadın Yazar – Cahit Uçuk (7 Kasım 20. vefat yıldönümü anısına saygıyla).

Cumhuriyetimizin ilk kadın yazarlarından, esas adıyla Cahide Üçok. Erkeklerin dünyasında, doğru bildiği yolda yürümek isteyen bir kadın yazarın çektiği sıkıntıların ve direnişinin öyküsü var bu kitapta. Evliliklerinden, hiç ummadığı kişilerden gördüğü tacizlerden tutun, hayal kırıklıklarına kadar… Biyografi niteliğinde enfes bir başyapıt…

 

ŞİİR: Çoban Çeşmesi - Faruk Nafiz Çamlıbel (8 Kasım 51. vefat yıldönümü anısına saygıyla…)

Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa 
çoban çeşmesi,
Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.

Göynünü Şirin’in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmağa çoban çeşmesi…

O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.

Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu,
Kerem’in sazına cevap veren bu,
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu…
Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.

Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
Ateşten kızaran bir gül arar da,
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,

Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar.
Beyhude seslenir, beyhude çağlar,
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi…

 


ATASÖZLERİMİZ:Akbabaya taş atan onmaz.” Yaşlı kimselere kötü davranan, yaptıklarının cezasını muhakkak görür. Türk Atasözleri Sözlüğü

 

YANLIŞ: Spikerlerimizin maşallahı var doğrusu, duraklama diye bas bas bağırıp kendilerini yırtıyorlar adeta!.

DOĞRU: Oynanmamış kabul edilen süre demek, çok zorlarına gidiyor olsa gerek!

GÜNÜN SÖZÜ: “Bana büyük hocasın diyorlar, ben bunu kabul etmiyorum. Büyük hoca yoktur, büyük başkan vardır…”  Helenio Herrera. Futbolda sistem icat eden (Catenaccio) ilk ve tek Teknik Direktör. 9 Kasım 27. vefat yıldönümünde anısına saygıyla…

OYUN: “Oyun, ustalığa giden yoldur.” Sara Genn

ARZUHAL: “Her arzu özgürlüğe yol açmaz, ama özgürlük bir arzunun tanınması, seçilmesi ve peşine düşülmesi yolunda bir deneyimdir.” John Berger

NORMAL-ANORMAL: Normal, bir çocuğun gözlerindeki güzel gülümsemedir. Ama aynı zamanda 1 milyon yetişkinin ölü bakışıdır. Hem hayatta tutar hem de öldürür, bir tanrı gibi. “Sıradan”ın güzel kılınmış halidir normal; aynı zamanda ortalamanın ölümcül kılınmış hali. Vazgeçilmez ve kanlı sağlık tanrısıdır normal, ben de onun rahibiyim. Kullandığım aletler son derece hassas ve nazik. Merhametim samimi. Bu odada çocuklara samimiyetle yardım ettim. Konuşarak dehşetleri uzaklaştırdım ve birçok ıstırabı dindirdim. Ama aynı zamanda, her iki veçhesiyle bu tanrının tiksindiği bireysellik parçalarını kesip attım, hiç şüphesiz daha ender görülen, daha fevkalade tanrıların kutsal bulduğu parçaları.” Peter Shaffer/Küheylan

İNSAN ÜZERİNE: “Bence barbarlığı, insan doğasının, şartlara göre çok ya da az baskın hale gelen ebedi ve evrensel durumu olarak kabul etmeliyiz.” Simone Weil

ÜTOPYA: Öğrencilerin okul yönetimine bilfiil katıldığı Terradilcium okulları bir ilke imza atarak, haftada bir gün öğretmenlerin öğrenciler tarafından eğitilmesini içeren bir uygulamaya geçti.” Metis

RÜYA: “On dokuzuncu yüzyıl, tıpkı bir fotoğraf gibi, hem bir zaman mekânı hem de bir zaman düşüdür. Düş uykusunun Avrupa’nın gözlerine düştüğü bir ânın adıdır. Ve bundan ötürü, her tarihsel dönem için geçerli olan bir şey söyler bize. Bu tür düş vizyonlarından oluşmayan, bir yanı düş olmayan bir çağ yoktur. Dolayısıyla tarih bir zaman düşüdür, her zamanın bir düş zamanı olduğunu teyit eden bir zaman düşü.” Eduardo Cadava/Işık Sözcükleri

YALAN: Sadece başkalarına değil, kendimize de yalan söylediğimiz için artık yalan söylediğimizi fark etmez oluruz.” Marcel Proust

DELİ: “Göksel cisimlerin hareketini hesaplayabilirim, ama insanların deliliğini hesaplayamam.” Isaac Newton*

Whatsapp Görsel 2024 11 11 Saat 12.08.12 C4744Ebb

HAYAT-MEMAT: “Yüzsüz kalanlar ya da yüzleri bize kötülüğün sembolleri olarak sunulanlar, yok ettiğimiz yaşamlar karşısında duyarsızlaşma yetkisini veriyorlar bize. Hayatın, tüm hayatların değerine dair daha keskin bir anlayışın yerleşebilmesi için kimi yüzlerin kamusal görüş alanına kabul edilmeleri, görülmeleri ve duyulmaları gerekir. Siyasetin hedefi yas tutmaktır demiyorum, yas tutma yetimiz olmadığında şiddete karşı çıkabilmek için gereken, hayata dair o keskin anlayışı kaybederiz diyorum.” Judith Butler/Kırılgan Hayat

SADî-İ ŞİRAZİ’DEN: Şerefli bir insan varını yoğunu kaybetse bile onun yüksek mevkii alçalır, öz ve değerli varlığı da küçülür sanma. Bir düşük insan evinin eşiğine gümüş döşeyip, oraya altın çivi çaktırsa o düşük ne ise yine odur, şereflenemez, haysiyeti ve şanı yükselmez.

TEBESSÜM: Temel, arkadaşı Dursun’a “İnan ki, bu enflasyon beni hiç korkutmuyor!” der. Dursun şaşkın; “Enflasyondan korkulmaz mı yahu? Hepimizi mahvediyor!” diye itiraz eder. Temel izah eder; “Bak arkadaşım, zaten yiyemiyoruz, içemiyoruz, giyinemiyoruz, barınamıyoruz, yaşamıyoruz! Enflasyondan neden korkayım ki?” Rahmi abimize (Turan) saygılarımızla…