İnsanların bazıları iyi konuşur bazıları da iyi susar. İyi yazan iyi okuyan iyi araştıran insanlarda vardır. İyi sanatkarlar olduğu gibi iyi akademisyenler iyi siyasetçiler iyi iş adamları iyi bilim adamları iyi felsefeciler iyi kimyagerler iyi ilahiyatçılar ve iyi tarihçilerde vardır. Herkes kendi alanında iyidir. Eyvallah. İtirazımız yok. Herkesin kendi alanında bir yarış halinde olduğuda aşikar. Eyvallah. Buna da itirazımız yok. Ama birçoğu; 'Kendi alanımda sözsahibi benim!', Bu alanda otorite benim!', 'Bu konuda benim sözüm geçer!', 'Benim tedbirlerin üzerine başkasını tanımam!' vb bakış açıları ile hep bir üstünlük yarışı içerisindeler. 

     Onlara birinin şunu söylemesi lazım gelir;

"Hepiniz alanınızda iyi olabilirsiniz ama iyi insan olmak bambaşka bir şeydir. Bu sizi toptan iyi yapmaz. Toptan iyi/lik hamleleri geliştirmeli ve elbirliği etmelisiniz. Bu konudaki boşluğu doldurmak noktasındaki gayretiniz gelecek adına ve gençlik adına bizleri daha umutvar edecektir!.."

    Biliyoruz ki bu hayatta iyi insan olmak zordur.  Ama imkansızda değildir. Toptan iyi/lik nasıl olmalı. İyi insanlarla olmalı tabiki. Peki iyi insan kimdir?

     İyi insan, elindeki ile yetinmesini bilendir, sözü ile özü bir olandır, vicdanını diri tutan, fıtratını güçlü kılan, yaratıcısı ile bağını kuvvetli kılan, ne yaparsa yapsın hep hakkın rızasını gözeten, iyilik yaptığında başa kakmayan, hangi çağda olursa olsun bir iyilik hareketinin içinde bulunmayı kendisine vazife addeden, her daim evinin önünü temizleyen, elinde çöp varsa yolun ortasına değilde çöp kutusuna atmayı hedefleyen, söz verdiğinde sözünü yerine getiren, empati kültürü gelişmiş olan, sevdiğini Allah için seven buğz ettiğine de Allah için buğz eden, aşırı cimri ve aşırı savurgan olmayan, yetimi öksüzü yor yoksulu gözeten, yolda kalmışın darda kalmışın elinden tutan, doğayı korumayı vazife bilen, aile efradını koruyup kollayan, sılayı rahimi eksik etmeyen, nezaketi letafeti elden bırakmayan insandır.

    Aslında olması gereken şeylerdir bunlar. Bunların hayata geçecek olması demek bireysel, ailevi ve toplumsal bağlarımızın kendiliğinden kuvvetlenmesi demektir. 

    Bu tür bir gelişim elbette şeytani dürtüleri kabarık olan kişi, yapı ve kurumların işine gelmez. Onlar kötülükten beslenirler. Onların kötülük değirmeninin suyu kesilecektir. 

    İyi insanların çoğalması ile her türlü kötülük iktidarı bir bir buz gibi dağılacaktır. Kendilerine yaşama alanı bulamayacaktır. 

İyilikte bulaşıcıdır kötülükte. Yeryüzünde hangi kutup daha çok etkin rol alacaksa o galip gelecektir. 

    Niye kötülük var diyemeyiz. Hep iyilik olsun da diyemeyiz. İyilikte olacak kötülükte. Ama kötü/lüklerin akıbetini iyi/liklerin hamleleri belirleyecek. Kötü/lükler 7/24 mesaide olurda iyi/likler günde bir kaç kez olur ise yeryüzü elbette yaşanmaz hale gelir. 

     Öyle bir çağa denk geldi ki dijital egemenlik, dijital kölelik, dijital zorunluluk bizi zorlar oldu. Bu hayra alamet mi şerre alamet mi bilmiyoruz. Ama bildiğimiz tek bir bir şey var gücü elinde bulunduranlar Allah'lı, anlamlı, ahlaklı ve amaçlı bir gidişat sergilerse bizim bildiğimiz şerler hayra dönüşüverir. Dijitalliğin getirdiği kölelik biter dijitalleşmek mutluluğa dönüşür. 

    İyi insanlar, iyiliği kendisine prensip edinmiş insanlar elini daha çok taşın altına koymalıdır. Kendi menfaatleri için değil, insanlığın daha emin daha mutlu daha müreffeh bir hayat sürmesi için mesailerini harcamalıdır.

    Zira kötülüğün egemenliği için iş başında olan şer güçler hiç bir alanı boş bırakmıyorlar. Sanatta, sporda, sinemada, tiyatroda, siyasette, kültürde, felsefede, bilim ve teknolojide, tıpta, mühendislikte, gıdada, tarımda, harpte, silahta, uzayda, aşıda, ilaçta, bitkide, oyuncak sektöründe bile hep bir numara olma, en önde olma, ulaşılmaz olma yönünde çaba sarf ediyorlar. 

    Bizim iyi kimseler olarak bu durum karşısında duruşumuz ne olmalı siz düşünün?

    Bencillik mi, bananecilik mi, bireysellik mi?

Hep iyi konuştuğunu, hep iyi sustuğunu, hep iyi rol yaptığını, hep iyi yazdığını, hep iyi eleştirdiğini, hep iyi araştıran biri olduğunu zannederek kaprisleri ile gününü geçirmek mi?

    Yoksa topyekün bir güç birliği ederek çaba sarf etmek mi?

   Selam ve dua ile!..