Vefa İstanbul'da sadece bir semtin adı olarak kalmamalı!
İnsan insan olmalı helede "Ben Müslümanım!" diyorsa erdemli olmaya, dürüst kalmaya, kazanımlarını ahlak ile taçlandırmaya, adaletli olmaya, merhametli olmaya, iyiliklerle yüreklere yürümeye, aldatmamaya vefa göstermelidir!..
"İnsan nisyan ile malul bir varlıktır!" Eyvallah! Ama aynı insan bile bile aldatan olamaz, bile bile kişisel menfaati uğruna temel değerleri ayaklar altına alamaz, bile bile insanlıktan çıkamaz ve çıkmamalıdır da!..
Bir kimse hem Müslüman olsun hemde bir pazarlığın bittiği yerde tekrar pazarlık yaparak o pazarlığı bozma gayretinde olsun. Nerede alışveriş hassasiyetleri? Nerede dürüstlüğe vefa?..
Bir kimse hem hak hukuktan, hem komşu haklarından, hem insan haklarından, arkadaşlık hukukundan bahsetsin hemde ufacık menfaat gördüğünde tüm doğrularından çark etsin. Ve hatta ballandıra ballandıra insanlığa dürüstlük/ vefa dersi versin. Bu mudur imanın gereğini yapmak?
Hani bizim dostluğa, komşuluğa, arkadaşlığa, alışverişe, dürüstlüğe, helale, meşruya, doğruya, hak ve adalete, merhamete, meşru olana, ilkeli olana, omurgalı olana, dik durana vefamız?
En ufak bir menfaat uğruna her tür değerlerden vaz geçecek isek dinimiz, imanımız, Kur'anımız, peygamberimiz'e, davamıza, inancımıza, değerlerimize olan vefamız/sadakatimiz nerede kaldı?
Bakara Suresi. 93. Ayette Rabbimiz(cc) buzağıya tapan kavme seslenerek şöyle sesleniyor; “Ne kötü (şu) inancınızın sizi yönelttiği şey. Eğer gerçekten bir şeylere inanıyorsanız!”
Mü’min olan kulun imanı onu iyiye, doğruya, güzele, faydalıya, yararlıya, adil olana, hakkaniyetli olana, dürüst olana sevk etmesi gerekmez mi?
Mü’min olan kul nefsani arzu ve isteklerinin, çıkar ve menfaatlerinin kulu/kurbanı/kölesi değil de Allah(cc)’ın kulu/kölesi olması gerekmez mi?
Keşke "Ey iman edenler! Yeniden iman ediniz!" ayeti Müslümanlıktan dem vuran vefa/sız yüreklere yeniden nazil olabilse. Keşke!..