Bir anlık tefekkür bin yıllık ibadetten evladır!

Şimdi bir anlık tefekkür etmenizi, geçmişinizi bir anlık kenara bırakmanızı istiyorum.

Gözlerinizi kamaştıran tüm ışıkları kapatıverin hele ...

Şanı yüce Rabbinizle aranızdaki tüm engelleri kaldırıverin bir an...

Ekranlardaki şaşkınlık veren dizilerden yüz çevirin bir anlık...

Vazgeçin bakalım dünyevi kaygılarınızdan...

Sahi bugünün doğum gününüz olmasını ister misiniz?

Ya da hayata yeniden sıfır kilometre başlamayı...

Yepyeni, berrak bir sayfa... İstemez misiniz?

Hazır hissediyor musunuz kendinizi?

Bugün doğsaydınız yine aynı mesleğe, anne babaya, çevreye, zevceye kavuşmak, aynı alışkanlıklara yönelmek ister miydiniz?

Ya da aynı sırça köşklere, sulu saraylara heveslenir miydiniz?

“Bugün ne dilersen dile!” deseler kavuştuğunuz şöhreti tekrar elde etmek ister miydiniz?

Dost kabul eder miydiniz yine dost bildiklerinizi?

Kucaklar mıydınız “Seni seviyorum!” diyerek tüm sevdiklerinizi?

Şimdi istediğiniz ne varsa onları sıralayın kafanızda. Katlar, yatlar, villalar, zenginlik, asillik, bilgiçlik, şan şöhret ne varsa emrinizde. Hayat ne kadar zevkli ve tadına doyulmaz bir hal alıyor değil mi? İnsan “Hiç bitmese bu rüya ne güzel olur!” diyor değil mi?

Şimdi gözlerinizi açın!

Ne kaldı geriye?

Göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir dünya.

İki kapılı bir han!.

Resul(sav)ün dediği gibi bir ağacın altında gölgelenip yoluna devam eden bir yolcunun durduğu kadar kısa bu dünya.

“Kim kazanmazsa bir ekmek parası,

Dostunun yüz karası düşmanının maskarası!”

Bir oyun ve oyalamadan ibaret bu dünya...

Hem bu dünyada hem öteki dünya da yüz aklığı şart.

Rabbimiz (cc)'e kulak vermenin tam zamanı;

“Sizden evvelkiler gibi ki kuvvetçe sizden daha çetin, mal ve evlatça sizden daha çok idiler de dünya hayatından kısmetleriyle zevk sürmeye bakmışlardı, o sizden evvelkiler nasıl zevk sürmek istedilerse siz de öyle kısmetinizle zevk sürmeğe baktınız. Sizde o batağa dalan gibi daldınız. İşte bunların Dünya ve Âhırette bütün amelleri heder oldu ve işte bunlar hep o hüsran içinde kalanlardır.” (Tövbe, 9/69)

Şimdi tüm sorumluluklarımızı kuşanmak vaktidir!

“Bu çorbada bizimde tuzumuz biberimiz olsun!” diyerek hayata müdahil olmak vaktidir.

Ve yine/yeniden dünyada olup bitenlere duyarsız kalmayarak şairin dediği gibi;

“Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!” diyerek haykırmak vaktidir!

Şimdi evet şimdi tam zamanı mı acaba?

İyiye, doğruya, güzele yönelmenin..

Yanlışı çirkini ve kötüyü ortadan kaldırmanın...

“Hakikat benim!” iddiasından vazgeçip hak ve hakikate talip olma erdemini ortaya koymanın...

Hayat olumluluk, anlamlılık ve ahlakilik temeli üzerine kurulmuş ise mutluluk kaçınılmaz olur. Bu dünyada adam gibi yaşamak, mutlu olmak ve başarılı olmak herkesin hakkıdır.

Bu bir anlık tefekkürünüz O’na vuslatınız için yol olsun, O’nun yolunda tüm engelleri kaldıran bir ab-ı hayat kılsın. O’nun nuru gözünüzü gönlünüzü aydınlatsın.

Selam ve dua ile.