Gönül bazen inciniyor, kalp daralıp bir ah çekiveriyoruz.
Çevremizde fark ettiğimiz acılar, kendimize karşı vuku bulan istenmeyen davranışlar, bizleri dünyada uzlete çekilmeye itebiliyor. Hâlbuki sıkıntılara sabredilebilinse, Rabbimin vaadinin gerçekleştiğini, zulüm yapanların, sizi üzenlerin de bir gün üzüldüğünü müşahede edeceğiz. Yaratıcının hükmü er veya geç tecelli ediyor. Allah bazen kuluna mühlet veriyor. Yazımı yaşanmış hikâyelerle süslemek istiyorum.
Kamus mütercimi Asım Efendi kendisini tahrik eden bir bela ve musibetin önünden ne türlü bir sabırla kurtulduğunu bakın nasıl anlatıyor;
“Tahsil devremde medreseme yakın fırından ekmek alırdım. Bir sabah yine ekmek almak için gittiğim fırında tezgâhtaki adamın haksızlığına maruz kaldım. Adam herkese sırası gelince istediği ekmeği veriyor, bana sıra geldiği hâlde, geriye çekilip sakince görmez gibi yapıp, tanıdığı ötekilere yöneliyor, beni sanki tahrik ediyordu. İkaz edip sıra bendedir falan dediysem de, duymazlıktan gelerek hep yanımdaki tanıdıklarına yöneliyordu. Bu sırada öfkem kararıyor, adamı yakasından tutup, yana savurmayı bile içimden geçiriyordum. İşte bu anda düşündüm ki: - Bu adam bir belaya müstahak hâle gelmişse, neden müstahak olduğu belayı benim elimle bulsun. Ben de onun hak ettiği belanın sebebi olayım, en iyisi onu Rabbime havale edeyim. Mutlaka bu haksızlığın içinde bir hikmet vardır, sabır imtihanına tabi tutuluyor olabilirim diye beklemeyi tercih ettim. Nihayet herkes ekmeğini alıp herkes gittikten sonra bana da yönelerek ekmeğimi vermek zorunda kaldı. Geç de olsa ekmeğimi alıp medreseme döndüm. Bir zaman sonra bu adamın bana kastı neydi acaba diye merak ederek, yine fırına ekmek almaya gittiğimde, baktım o adam yok. Sordum. Dediler ki o gün senden sonra kavga ettiği bir adamdan aldığı ağır yumruk darbeleriyle yaralandı, perişan hâlde yatağında yatıyor. Şimdi! Anladım ki o böyle bir musibete müstahak olmuş, başına böyle bir bela gelecekmiş, beni de gelecek olan musibetin müsebbibi yapacakmış. Gösterdiğim sabır sayesinde onun başına gelecek belanın sebebi olmaktan kurtulmuşum. Başka bir sabırsız adam sebep olmuş onun uğrayacağı sıkıntılara” diyor Asım Efendi. Günümüze düşündüren bir örnek bırakıyor.
Hazreti Ali Efendimize bir gün sormuşlar; “Gökten ağır, zemheriden soğuk ve zehirden acı olan nedir” diye? Hazreti Ali soruya şu cevabı verir; “Dürüst insana iftira atmak gökten ağırdır, namerde muhtaç olmak zemheriden soğuktur, sabretmek ise zehirden acıdır”.
Atalarımızda demiştir ki; “Sabır zehirden acıdır ama meyvesi tatlıdır.”