“Ben kendimi kör olarak tanımlıyorum, görme engelli olarak değil. Niye böyle diyorum? Birincisi, ben körlüğün görmemek olduğuna inanmıyorum. Körlük göz organını kullanma yetisinin olmayışıdır, ama bu senin beynindeki görme merkezinin yok olduğu anlamına gelmez, bu da kimi zaman dokunmayla, kimi zaman da işitmeyle telafi edilebiliyor. İkinci ve en önemli şey, niye ben kendimi karşıtlık üzerinden tanımlayayım ki? Mesela bir ressam var karşınızda, şimdi bu ressamı şarkı söylemeyen bir ressam olarak tanımlar mısın? Şarkı söyleyemiyor olabilir, ama onu tanımlayan şey ressam olmasıdır. Ya da sarışın birini, esmer olmayan kişi olarak tanımlar mısın? O zaman sanki esmer olmak iyi, sarışın olmak kötü gibi algılanıyor.
Görme organının çalışmıyor olması bir yeti kaybı, ama bunu engel haline getiren örneğin kitapların yalnızca mürekkep baskıyla olması, web sayfalarındaki güvenlik kodlarının yalnızca resim olması, sınıfların kapılarında Braille etiket olmaması, asansörlerde sesli sistem olmaması, bunlar ve daha bir sürüsü engel haline getiriyor. Yoksa kimse ben engelliyim, körüm diye tüm hayatını üzüntü içinde geçirmiyor, insanlar öyle sanıyor, ama öyle bir şey yok. Mutlu da olmak zorunda değil, yani sen ne kadar sarışın veya esmer olmaktan mutlu veya mutsuzsan, ben de kör olup olmamaktan o kadar mutluyum, ama çevre bunu mutsuz olma kaynağıymış gibi görmemi sağlıyor, çünkü bunun kötü bir şey olduğunu bana öğretiyor. Hayır benim için bu bir durum, iyi bir şey de demiyorum, sadece durum, hayatımı öyle yaşadığım bir durum.
Biz ürettiğimiz şeyleri, yaptığımız düzenlemeleri farklı insanları kapsayacak şekilde yapamadığımız müddetçe, her zaman bir grup insan engelli kalacaktır. Körlük bunun daha çok görüneni olduğu için daha engelli olmuyor. Aslında her farklılık birileri tarafından bir engel haline getirtilebiliyor. Benim de farklılığım birileri tarafından engellendiğim zaman ortaya çıkıyor, yoksa doğal olarak kör olmak beni engelli yapmaz, kör olmam sebebiyle birilerinin benim önüme bir şey koyması engelli yapar. İnsanlar arabalarını kaldırımlara park ettiklerinde bir kişinin yola inmesine sebep oluyor, bu da ciddi kazalara yol açabiliyor. Yalnızca engelliler için değil, yaya yolunu da işgal ediyorlar. Bir de mesela, insanlar yardım etmek istiyorlar, bu güzel bir şey ama yolda yürürken kişinin isteği dışında pat diye koluna girip bir tarafa çekmeyin adamı mesela, ya da çayına şekeri atıp karıştırıp vermeyin. Yani o kişinin de bir birey olduğunu ve bazı şeyleri kendisinin yapmak isteyeceğini hatırda tutmak lazım. Yine yaşadığımız ortamda bir engelliyle karşılaştığınızda, onun ne isteyip istemediğini yanındaki arkadaşına sormayın, direkt ona sorun, ona üçüncü tekil şahıs muamelesi yapmayın, mesela çayına şeker alır mı, ya da neyi var, başı mı ağrıyor gibi. En çok yaşanan da o kişiyi hayatta görünmez kılmak, onu yapmayın.