Gönle tesir eden, tok ve gür bir ses yükselirdi; “Kapu camiinin muhterem cemaati” diye. Gönüllerin pası silinir, sözleri hedefini şaşmayan bir ok gibi yerine ulaşırdı. Tahir Hocamızla Konya da kısa bir görüşmemiz olmuştu. Kabartma Kur’an-ı Kerim okumak istiyordum. Henüz ülkemizde basılmazken, Tahir Hocamızın bulabileceğini söylemişlerdi. Dualarına mazhar olmuştuk. Televizyonlardan, bant kayıtlarından sohbetlerini dinliyor, sanki yanı başımızdaymış gibi bir heyecan duyuyorduk. Ailecek Tahir Hocamızı seviyor, ettiği dualara amin diyorduk.
Tahir BÜYÜKKÖRÜKÇÜ Hoca 1925 Konya’da doğmuştur. Soyu Muhammet Hadimi Hazretlerine dayanır. Babası, Körükçüler’den Marangoz Mehmed Efendi, annesi ise Dülgerzadeler’den Aliye Hanımdır. İlkokulu mahalle okulunda okur. Evin en büyüğü ve tek erkek çocuğu olan Tahir Hoca, ailesinin geçimine katkı sağlamak amacıyla Endazenin Mustafa Efendi adıyla tanınan ve ilmî yönü de olan bir kunduracının yanında çalışmaya başlar. Mustafa Efendi, ahilik anlayışının uygulaması olarak bir yandan küçük Tahir’e kunduracılık mesleğini diğer yandan da Kur’an-ı Kerim’i öğretir.
Günlerin birinde küçük Tahir’e bir sayfalık dua metni verir ve “Evladım! Bunu ezberle!” der. Küçük Tahir, dua metnini birkaç kez okur ve hocasına geri verir. Hocası, “Evladım! Ben onu sana ezberle diye verdim.” deyince küçük Tahir, “Hocam! Ben verdiğiniz kâğıttaki dua metnini ezberledim. İsterseniz size ezbere okuyayım” der ve başlar dua metnini okumaya. Bu da gösterir ki Tahir Hoca’nın hayatındaki Rahmani işaretler henüz çocukluk yaşlarında belirmeye başlamıştır.
Bir gün Kapu Camii’ne gider. Hacı İsa Ruhi Bolay Hoca güzel bir üslupla cemaate vaaz etmektedir. Vaazdan öylesine etkilenir ki, içinden 'Ben de böyle ilim sahibi ve güzel konuşan bir vaiz olsam' diye geçirir. Daha sonra okuduğu okulu bırakarak İsa Hoca’dan dersler almaya başlar. 1940 yılında hocasından icazet alıncaya kadar tek başına kararlı bir şekilde eğitimini tamamlar. Konya'nın Meşhur hoca efendilerinden Hacı Veyiszade Mustafa Kurucu Hocadan Hadis ilmini öğrenir. Ebû Said Muhammed Hâdimi Hazretlerinin Berika adlı eserini de, Kurucu Hoca'dan okur. Bu arada, o günün hafızlık merkezi olan Bulgur Tekkesinde hafızlık çalışmalarına devam eder. Fırsat buldukça da Hacı Hâki Efendiden Farsça dersleri alır. Hayran olduğu Mahmud Sami Ramazanoğlu Hazretlerinden de manevi ders alan Tahir Büyükkörükçü, kararlı ve titiz bir derviştir artık. Asker dönüşü, eski garaj civarındaki Boncuk Camii’nde imamlığa başlar, diğer yandan da yarım kalan hafızlığını tamamlar. Çeşitli camilerde verdiği vaazlara ilgi her geçen gün artar. Zamanın Diyanet İşleri Başkanı Ahmed Hamdi Akseki hoca bir vesile ile Konya'ya gelir ve Tahir Hoca'nın vaazını dinler, çok beğenir. Prosedür gereği yapılan bir imtihanla Tahir Hoca Konya merkez vaizliğine tayin edilir: Yıl 1951. 1960 İhtilaline kadar ateşli ve etkili vaazlarına devam eden Tahir Hoca, ihtilalin sıkıntılı günlerinde dahi vaaz vermeye korkmadan devam eder. İki yıl sonra mahkemeye verilerek vaizlik vesikası elinden alınır ve sekiz ay konuşturulmaz. 1964 yılında Burdur'a sürgün edilir. 1965'teki siyasi değişiklik sonrası, Konya'ya müftü olarak döner. Yedi yıla yakın devam eden müftülük döneminden sonra kendi arzusu ile tekrar kısa bir süre vaizlik yapar ve 1973 yılında emekliye ayrılır. Siyasetten hiç hoşlanmadığı hâlde büyüklerinin isteği ile 1977 yılında Millî Selamet Partisi’nden Konya milletvekili olarak Meclise girer. 12 Eylül ihtilalinde tutuklanır. 11 ay cezaevinde kalır; beş yıl devam eden mahkemelerden sonra 1985'te berat eder. Cezaevinden çıkınca tekrar Kapu Camii’ne döner ve vaazları 1999 yılına kadar sürer. 1965'de Burdur'da iken Denizli'de başlayan salon konuşmaları 1960-70'li yıllarda bütün Türkiye'ye yayılmıştır. Adana, Ceyhan, Kayseri, Malatya, Sivas, Diyarbakır, Erzurum, Nevşehir, Karaman, Niğde, Samsun, Eskişehir, Isparta, Ankara, Maraş, Bursa. Konuşmaları yurtta büyük coşku oluşturmuştur.
Misafiri çok sever ve kapısı herkese açıktı. Başta Mahmud Sami Ramazanoğlu Efendi hazretleri olmak üzere, Lâdikli Hacı Ahmed Efendi, Hacı Veyis Zade Mustafa Efendi, Muhammed Harrani Hazretleri, Musa Topbaş Efendi, Muhammed Zahid Kotku Efendi, Mekkeli Üstad Muhammed Alevi Maliki, Yahyalılı Hacı Hasan Efendi, üstad Ali Ulvi Kurucu, Havlucu Ahmed Efendi, Konyalı Dişçi Mehmed Efendi gibi nice büyükler, Necip Fazıl gibi nice üstadlar evlerini teşrif etmişlerdir. Hâlihazırda yaşayan birçok zevat da evlerinde misafir olmuştur. Basılmış eserleri Hakiki Vechesiyle Mevlâna ve Mesnevi, Mevlâna ve Mesnevi Gözüyle Peygamber Efendimiz İslam’da Edep’tir.
Tahir Büyükkörükçü hocamız sık sık evlatları Abdurrahman Büyükkörükçü’den de bahsederdi. Ve Lâdikli Hacı Ahmet ağa ile muhabbetlerini anılarını paylaşırdı. Oğlu Abdurrahman Hoca babasının Lâdikli Ahmet Ağa Hazretleriyle olan anısını şu şekilde anlatmıştır. “Bir gün bir ağabeyimiz babacığıma gelmiş; ‘Hocam ben yeni bir araba aldım, arzu ediyorum ki bununla Lâdikli Ahmet Amcamızı ziyaret edelim.’ Bunun üzerine ziyareti yapmış, hoş saatler geçirmişler. Tam çıkacakları zaman o ağabeyimiz cebinde arabanın anahtarı olmadığını fark etmiş. Bu abimiz, Lâdikli Ahmet Ağa’yı görmenin heyecanıyla olsa gerek, koltuğun üzerine düşürmüş anahtarı… Kapıyı da dışardan bilmeden kilitlemiş. Sohbetten sonra bakıyorlar ki anahtar arabanın içinde… O ağabeyimiz ‘eyvah’ diyor; ‘Şimdi açmak için kilidini bozacağız’… Uğraşıyorlar, açamıyorlar. ‘Acaba şu küçük camı mı kıralım’ falan diye düşünürken Lâdikli Ahmet Ağa yanlarına geliyor; ‘Hayırdır, nedir bu telaşınız?’ diyor. Meseleyi anlatıyorlar. ‘Dur bakalım canım, telaş etmeyin’ diyor ve kuşağından küçücük bir çakı çıkartıyor, babacığıma veriyor; ‘Tahir Hoca evladım, bununla aç kilidi’ diyor. Babacığım bıçağı kilide Lâdikli Ahmet Ağa takıyor, bismillah deyip tık diye çevirince kilit açılıyor. Daha sonra bu ağabeyimiz; ‘Benim arabam böyle kötü bir çakı ile açılıyor muymuş?’ diye düşünerek evdeki bütün bıçakları kapıda deniyor ama hiçbiri ile açamıyor. Anlıyor ki keramet Hacı babamızın bıçağı ile Allah’ın lütfundaymış. Müfettihu’l-ebvab olan Allah isteyince bütün kapılar açılıyormuş diye düşünmüş…”
Tahir BÜYÜKKÖRÜKÇÜ hoca sevenlerine önemli nasihatlerde bulunurdu. Bunlardan bazıları; “Gençler! Pardösünüzü satın kitap alın, zira pardösünün yenisini bulabilirsiniz ama önemli bir kitabı kaçırırsanız bir daha onu bulamayabilirsiniz”
“Bir gün İslâm hayata hâkim olursa, balkondan alkışlayanlardan olmayacağız. Bu güzel günlerde Allah’ın izniyle bizim de el emeğimiz, alın terimiz var diye bahtiyar olanlardan olacağız”
Ayrıca Oğlu Abdurrahman Hoca’nın naklettiğine göre hocamız; “Ölmeyeceğim! Aziz Konyalılar Allah’ın izniyle ölmeyeceğim.” diyormuş. Bugün televizyonlar ve radyolar vaazlarını halka fasılasız dinletiyorlarsa, bu tespitin ve duanın en bariz tezahürüdür.
Tahir hocamızın 12. vefat yıl dönümü. Rabbim rahmet eylesin. Tahir Hoca, Yahyalılı Hacı Hasan efendi, Lâdikli Ahmet Ağa Hazretleri, Hacı Veyiszade Hazretlerini tanıyamadık. Fakat onları çok seviyoruz, buna da Rabbimiz şahit. Duamız, onları sevdiğimiz için, kurtuluşa erenlerden oluruz inşallah.