Din kelimesi Arapça deyn kökünden türer. Çeşitli alimlere göre dinin bir terim olarak bir çok anlamı vardır; Ceza ve karşılık, İslâm, örf ve âdet, zül ve inkıyad, hesap, hâkimiyet ve galibiyet, saltanat ve mülkiyet, hüküm ve ferman, makbul ibadet, millet, şeriat, itaat.
Din nedir, nelerin önünü açar, nelere teşvik eder, ne imkanlar sağlar, neye fayda eder? Bu soruların cevabını aramakta fayda var sanırım. Birkaç madde halinde sıralayım;
- Din, insanın Allah’la, hemcinsleriyle ve varlıkla ilişkilerini düzenleyen ilahi kaynaklı öğretiler/değerler manzumesidir.
- Din, kişinin kendi çabasıyla öğrenemediği, sadece vahiy kanalıyla elde edebildiği gerçekler bütünüdür.
- Din, bizi Allah’la, dış dünyayla, toplumla ve kendimizle barış içinde olmaya yöneltir. Esenliğin, barışın ve huzurun kaynağı olan din şiddetin, öldürmenin ve yıkıcılığın kaynağıolamaz.
- Din, insanların zihinlerindeki tortularından ve üzerlerindeki ağırlıklardan özgürleştirmek üzere gelmiştir. Ve bunu yapmaya, indiği ortamın dogmalarını eleştirerek başladığını düşündüğümüzde dinin en temel iki özelliği ile karşılaşırız; biri özgürleştirme diğeri ise eleştirinin/ sorgulamanın önünü açma.
- Din, kimseye anahtar teslimi bir kurtuluşu garanti etmez, bunu birey sağlayacaktır. Dahası din dünyada gelişmişliği, kalkınmayı, adaletli ve güvenli bir toplum olmayı, insanların barış içinde yaşamasını garanti etmez; insanı bunlara erişmesi için aydınlatır ve teşvik eder!
- Din, kendini insanlara sunarken onların arzu ettiklerini (Cennet) gerçekleştirme, korktuklarından (cehennem) da emin kılma iddiasını öne çıkarır!..
- Din, kendisini bütünüyle ahlak üzerine inşa eder. İnsana dünyadaki süreli hayatının ve maddi varlığının ötesinde çok daha kalıcı bir misyon/ anlam yükler ve onu özündeki temel insani ve ahlaki değerleri keşfetmeye, onları korumaya çağırır.
- Din, insan hayatına anlam kazandırmasının yanında, insanca yaşayabilmenin, insan olabilmenin temel kodlarını da insana sunmaktadır. - Din, adı ne olursa olsun, insan fıtratıyla, akılla ve hayatın gerçekleriyle uyumunu yitirdiği zaman ise gelenekle bütünleşmekte, insanı esir almakta; insan için esas olan hayat ve barış, yerini ölüme ve savaşa terk etmektedir. - Din, eğer dinamik boyutu insanlara kazandırılırsa, toplumu bütünleştirir, yaratıcılığı üst düzeyde teşvik eder; ahlakın ve adaletin içselleştirilmesini kolaylaştırır. Bunun tersi de doğrudur; sağlıksız bir din anlayışı ayrıştırır, uyuşturur; gerçeklerin görülmesini engeller; insanları çelişkilerle kucak kucağa yaşamaya mahkum eder.
- Din, bireyin iç dünyasında başlayıp niyetinden, sözünden ötekiyle ilişkisine kadar bütün davranışlarını güzelleştiren genel bir kaliteyi hedefler.
Özetle; Dinin en azından “sosyal bir realite” olduğu bilinmeli, dini dışlayarak, ya da görmezlikten gelerek hiçbir şey yapmanın mümkün olmayacağı kabul edilmelidir. İnsanoğlunun ürettiği bütün medeniyetlerin ekseninde “din” olgusu vardır. 21. Asra girerken din yine yükselen bir değer olmuştur. Din olgusunu dışlayarak, ya da görmezlikten gelerek bir yere varılamayacağını, tarih göstermiştir. Din, çift yönlü kesen bir kılıç gibidir; doğru anlaşılmadığı zaman, insanları olumsuz yönde etkileyebilir.
Kısaca; Doğru din anlayışı ise, ilerleme, gelişme, hatta uygarlık yaratma yolunda motor görevi görür.
Selam ve dua ile!