Zemahşeri
 Türk asıllı, ünlü Tefsir, fıkıh, kelam, edebiyat ve lügat alimi olan Zemahşeri, Selçuklu sultanlarından  Melikşah devrinde, Harezm kasabalarından Zemahşer’de , hicri 467 (miladi 1075) yılında dünyaya gelmiştir.
 Asıl  Ismi, “Kasım bin Ömer” olan Zemahşeri,  Çocukluğunda bir gün bindiği hayvandan düşerek yaralanır. Yapılan tedavilerden sonuç alınamaz,  bir ayağı kesilir ve hayatının kalan bölümünü tek ayağıyla sürdürür.
 Tek ayakla kaldığı halde, bunu hiçbir zaman kendisi için engel kabul etmeyerek, ömrünü ilim tahsil etmek üzere, diyardan diyara seyahatle geçirmiştir. İlk tahsilini kasabanın imamı olan babasından alır.  Okuma yazma öğrenip hafız olduktan sonra, ilim öğrenmek için o zaman büyük bir ilim ve medeniyet merkezi olan Buhara’ya gider. Burada muhtelif hocalardan, usûl-u fıkıh, fıkıh, hadis, tefsir, kelam, mantık, felsefe ve Arapça dersleri alır. Bu yetişme döneminde, Harzem ve Horasan bölgelerinde birçok şehre gitti ve buralarda çeşitli ders halkalarına katılarak bilgilerini artırdı.
 1109 yılında Mekke’ye giderek bir süre burada ikamet edip, zamanın ünlü edip ve alimlerinden  feyz  aldı. Bağdad’da ,  Ali bin Muzaffer en-Nişaburiden , Ebu’n-Nasr el Isbehani’den ve Ebu Mansur el-Cevaliki’den ilim oğrenmiştir . Fıkıh ilmini Şeyh Sedid-i Hayyati’den tahsil etti. Arabça’yı cok iyi bilen Zemahşeri, tefsir, fıkıh, lügat, belagat ilimlerinde derin bilgi sahibi oldu. Bilhassa belagat ilminde fevkalade ileri olan Zemahşeri’nin yazdığı Keşşaftefsiri , bu bakımdan çok beğenilmiş ve tanınmıştır.
 Zemahşeri, İslam bilginlerinin büyük çoğunluğu tarafından yanlış bir yol olarak kabul edilen mu’tezile mezhebine mensup olduğu halde, Ehli- sünnet alimleri belagatla  ilgili bilgilerde onun tefsirinden istifade etmişlerdir. Zemahşeri,  itikat noktasında mu’tezileyi benimsediği halde, fıkıh bakımından İslam alimlerinin hak mezhep olarak kabul ettikleri Hanefi mezhebine mensuptur.
 Ölürken mu’teziliden dönüp tevbe ettiği söylenmektedir. Ancak tefsirinde açık ve kapalı olarak mu’tezile itikadına yer verdiği görülür. Keşşaf Tefsiri, belagat yani  söz sanatı ve derinliği  hususunda büyük bir değer taşıyan ve Kuran-i Kerim’in belagatini gösteren bir şaheserdir.
 Zemahşeri, Arap yarımadasındaki bazı yerleri ve Yemen şehrini gezdi ve Arapçasını kuvvetlendirme fırsatı buldu. Hatta bu konudaEbu kubeys dağına çıkarak, “ey Araplar, gelin atalarınızın dilini  benden öğrenin” diyerek  Araplara meydan okuduğu rivayet edilir. Dil üzerindeki hakimiyeti yazdığı eserlerde ve söylediği şiirlerde, kasidelerde, methiyelerde açıkça görülmektedir.
 Zemahşeri, Bu gezilerden sonra,    memleketine dönmüş ise de, 1124 yılında,  tekrar Mekke’ye giderek, uzun süre burada kalmış ve eserlerinden birçoğunu, bu arada meşhur “tefsir”ini de burada kaleme almıştır. Daha sonra yetişmiş bir alim olarak tekrar memleketine dönüp, 1143 yılında Seyhan nehri kenarındaki Cüreaniye de vefat etmiştir.
 Zemahşeri, itikatta ateşli bir mu’tezile , fıkıhta ise Hanefi’dir. Mu’tezile olmasından dolayı çok tenkit edilmiştir. Hatta bu yüzden, ilimde ulaştığı mertebeye rağmen Selçuklu sultan ve vezirleri nezdinde itibar görmemiştir.   Arap dili ve grameri üzerine yazmış olduğu “el-mufassal”, arap atazözleri üzerine yazdığı “ el-müstaksa fi Emsali’l-arab”, Harzemşahlardan emir Bahaeddin , Alaüddevle, ebul-muzaffer atsız’a ithaf ettiği gramer ve lügat kitabı “ mukaddemitü’l-edeb ”, başlıca eserlerindendir.
 Engelliler olarak, Asıl  Ismi, “Kasım bin Ömer” olan Zemahşeri’yi rahmetle ve minnetle anıyoruz. Mekanı cennet olsun.