Rabbimize sonsuz hamdu senalar olsun.Bizleri insan olarak yarattı,İslamla şereflendirdi,Hz.Muhammed Mustafa(s.a.v)ya ümmet kıldı,Kur'an'la yolumuzu aydınlattı,müslüman bir anadan bababadan vücuda getirdi,kulağımıza ezan-ı Muhammedi okundu,çoğumuzun sağlığı sıhhati yerinde.Bunlardan mahrumda olabilirdik.Onun için bu imtihan dünyasında,isyankar,nankör,gururlu,kibirli değil,yaratana iteatkar bir ömür geçiren,hayattan ders çıkaran,yaratılış gayesini unutmayan şuurlu müminlerden eylesin.Efendimizin(s.a.v):"Benim ashabım gökteki yıldızlar gibidir,hangisine tabi olursanız,doğru yolu bulursunuz."Buyurduğu,bu güzde,cennetlik insanları,sevmek,tanımak,onları takip etmek,müslümanları Hakka ulaştırır. Muâz bin Cebel (r.a), on sekiz yaşında iken müslüman oldu, bir ayağı sakattı (engelliydi). İkinci Akabe Biatı’na katıldı. Kendi kabilesinden İslâmiyet’i kabul eden arkadaşlarıyla birlikte geceleri Benî Selime oğullarından henüz müslüman olmayan bazı kimselerin putlarını kırdı ve putların âcizliğini ortaya koyacak eylemler yaptı. (İbn Hişâm, 2/95-96).Bedir Gazvesi başta olmak üzere Huneyn ve Tâif dışındaki bütün gazvelere katıldı ve bunlarda kabilesinin bayraktarı veya temsilcisi oldu. Mekke fethinin ardından Rasûlullah(s.a.v) Huneyn Gazvesi’ne giderken onu Mekke’ye önce emîr, ardından Kur’an ve dinî bilgiler muallimi tayin ettiği için Huneyn ve Tâif gazvelerine iştirak edemedi.
Peygamber (s.a.v)Efendimiz, hicretin 9. yılı Rebîülâhirinde (Ağustos 630) Muâz’(r.a)ı Ebû Mûsâ el-Eş‘arî(r.a) ile birlikte Yemen’e elçi, zekât memuru ve kadı sıfatıyla gönderdi. Muâz bin Cebel(r.a)'in,  Yemen’de kadılık yaparken nasıl hüküm vereceğiyle ilgili olarak Resûl-i Ekrem(s.a.v)Efendimizle  aralarında geçen konuşma meşhurdur. Rasûlullah(s.a.v)’ın sorularına cevap veren Muâz(r.a) önce Allah’ın kitabına göre hükmedeceğini, aradığı delili Kur’an’da bulamazsa Peygamber’in sünnetini dikkate alacağını, aradığını orada da bulamazsa kendi kanaatine göre hüküm vereceğini söyleyince, Peygamber (s.a.v)Efendimiz, memnun oldu ve Rasûlullah’ın elçisine Resûlullah’ı hoşnut edecek şekilde cevaplar verdiren Allah’a hamdetti. (Ebû Dâvûd, Aķżıye/11. Tirmizî, Aĥkâm/3).
Ayrıca halka kolaylık gösterip zorluk çıkarmamalarını, müjde verip nefret ettirmemelerini tembih etti. (Buhârî, Meġāzî/60. Müslim, Cihâd/7)
Yemen heyetini uğurlarken bir süre Muâz(r.a)’ın yanında yürüyen  Peygamber Efendimiz(s.a.v)’in ona ''belki bir daha görüşemeyeceklerini, Medine’ye döndüğünde sadece mescidini ve kabrini bulacağını'' söyleyince  Hz.Muâz(r.a) ağladı; Efendimiz de onu teselli etti (Müsned, 5/235). Yemen’deki Benî Bekre kabilesinin Sekûn kolundan bir hanımla evlenen Muâz b. Cebel(r.a), orada peygamberlik iddiasında bulunan ve kısa sürede Yemen’in birçok bölgesine hâkim olan Esved el-Ansî’nin üç ay içinde ortadan kaldırılmasında önemli rol oynadı.H. 11 M.(632) yılında görevini tamamladı ve Efendimizin(s.a.v) vefatından bir süre sonra Medine’ye döndü.             
Hz.Muâz(r.a), bir gün mahallesinde yatsı namazını kıldırırken Bakara sûresini okumuş, ziraatla uğraştıkları için yorgun düşen cemaatten bazıları onu Resulullaha(s.a.v) şikâyet edince Resûlullah ona, “Sen fitne mi çıkarmak istiyorsun?” demiş ve namazı daha kısa sûrelerle kıldırmasını istemiştir. (Buhârî, Eźân/60, Edeb/74. Müslim, Śalât/178-179. Ebû Dâvûd, Śalât/123, 124)
Asr-ı saâdet’te Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını ezbere bilen birkaç kişiden biri olan Muâz bin Cebel (r.a), Resûlullah’ın kendilerinden Kur’an öğrenilmesini tavsiye ettiği,onlardan Kur'an dinlediği, dört sahâbî arasında yer alıyordu. Yine o devirde fetva veren altı sahâbîden biri olan Muâz(r.a)’ı Resûl-i Ekrem(s.a v)Efendimiz helâl ve haramı en iyi bilen kişi olarak gösterir, kendisine “Muâz ne iyi adam!” diye iltifat eder, kıyamet gününde onun âlimlerin önünde yürüyeceğini söylerdi (Buhârî, “Feżâ'ilü’l-Ķur'ân”, 8, “Menâķıbü’l-enśâr”, 16; Müslim,Muâz b. Cebel, H.17 M.(638) yılında Ürdün’de Kusayru Hâlid’de Amvâs tâunu diye bilinen veba salgınında iki oğlu ve iki hanımıyla birlikte vefat etti. Bu tarih H.18 M.(639) olarak da zikredilmiştir. Bugün İrbid vilâyetine (muhâfaza) bağlı Ağvârüşşimâliye livâsında kendi adıyla anılan köyde bulunan kabri üzerine küçük bir mescid ve türbe yaptırılmıştır. Abdullah ibni Mes'ud (r.a.) Muaz bin Cebel(r.a) hakkında, ''Muaz Allah yolunda bir cemaat gibiydi. Biz onu hep Hz. İbrahim'e (a.s.) benzetirdik. O, insanlara hayrı, iyiliği öğretir, Allah'a ve Resulüne itaat ederdi'' diye şahadette bulunmuştur.                                  Mus'ab bin Umeyr'in (r.a.) delaletiyle 18 yaşlarında iken İslâm'la şereflenen Muaz bin Cebel (r.a.) genç, zekî, cesur ve çok cömertti. Az konuşur, çok dinlerdi.                  Tebük Gazvesi sırasında Resulullahın parlak bir mucizesini müşahede edenlerden birisi de Hz. Muaz(r.a) idi. Ordu ile birlikte bir çeşmeye rastlamışlardı. Su Güçlükle akıyordu. Bu çeşmenin suyunun orduya yetmesi imkânsızdı. Resulullah(s.a.v) sudan bir miktar getirmelerini emretti. O su ile elini ve yüzünü yıkadıktan sonra tekrar çeşmeye koydular. Çeşmenin menfezi öyle bir açıldı ki, gök gürültüsü gibi bir sesle su yeraltından gümbür gümbür akıyordu. Resulullah(s.a.v), yanında bulunan, Hz. Muâz(r.a)'a şöyle dedi:
"Eğer ömrün varsa, bu suyun böylece akıp giderek buraları bağa bahçeye çevireceğini göreceksin." Gerçekten de Muaz(r.a) yıllar sonra oraların öyle olduğunu görerek, Resulullahın(s a.v) mübârek su mucizesini bir daha tasdik etti.                          

KARDEŞLERİM! Rabbim şefaatlarına nail olan.Onların izinde gidenlerden eylesin.