“Yetişmiş insan” olduysan evlen!

Yetişmediysen evlenme, olmuyor olduramıyorsun…

Peki “yetişmiş insan” olduğunu nasıl anlayacaksın?

Özetle açıklayayım;

Kendini bilmen gerek.

Kendini bildiğinde, o ilişki içinde olan bitenin kiminle ilgili olduğunu ayırabilirsin. Kendinden kaynaklanan durumların farkında olup kendiliğinden sorumluluk alabilirsin. Kendini bilmeyen diğerini bilemiyor…

İnandıklarını bilmen gerek.

İnandıklarını bildiğinde, davranışlarının anlamının da farkında olursun. Kendi kendine oluşturduğun inançlarına göre hareket ettiğinde yaşamın anlam kazanır. İnandıklarına göre yaşamayan, robot ya da kukla gibi oluyor.

Değerlerini bilmen gerek.

Değerlerini bildiğinde, seçimlerini değerlerine göre yaparsın. Yaptığın seçimlerin sonucunda gelişen durumlarla ilgili hesabını kendi gözlerine verirsin. Değerlerini bilmeyen ve değerlerine göre yaşamayan hoşuna gitmeyen yaşantılarında diğerlerini suçluyor.

Hissettiklerinin farkında olman gerek.

Hissettiğin duyguların ve nedenlerinin farkında olduğunda yaşadığın duygulara sahip çıkarsın.  Bu duygular benimle ilgili, benim anlam vermelerim sonucunda oluşuyor dersin. Yaşadığın ve/veya değişmesini istediğin duygular konusunda diğerlerini sorumlu tutmazsın, kendin harekete geçersin.

Yaşamanın anlamını bilmen gerek.

Yaşamanın anlamını bildiğinde yaşamına aldığın insanların senin değer ve inançlarına uygun özellikte olmasına dikkat edersin. Yaşamanın anlamını bilmeyen içinde olan biteni içinden geldiği şekilde yaşayamıyor. Diğerlerinin yaşamasını da kabul edemiyor.

Evlilik kararını tüm farkındalığınla ve getireceği belirsizliklere hazır olarak vermiş olman gerek. 

Kendin, tüm farkındalığınla ve getireceği belirsizliklere hazır olarak karar verdiysen, evli olmanın sorumluluğunu, kendiliğinden alırsın. Belirsizlikleri de hoş karşılar hoş görürsün. Hazır olmadığında eline yüzüne bulaşıp, ayağına dolaşıyor.

            Gerçek yaşamın, anda gerçekleştiğini, anda olan bitenin, bir şimdi bir de gelecek oluşturduğunu bilmen gerek.

Anda olduğunda, anın farkında olarak yaşadığında mutluluğun, neşenin, coşkunun da acının kederin, hüznün de keyfini dibine kadar yaşarsın. Yaşamında tüm duygulara yer vardır ve hepsinin de hakkını verirsin. Anda olmadığında, hayatı geçiştirdiğinde, göz ardı edip yok saydığında yaşamın üstüne yıkılıyor ve altında eziliyorsun.

            Evlilik kararı ve nikahla beraber kendi kök ailen, akrabaların ve eş adayının kök ailesi, akrabaları ve devletin sürecin içine gireceğini bilmen gerek.

Yaşamınızda yeniden bir yapılanma ve denge oluşur. Güçler birleştirildiğinde, niyetler iyi olduğunda ve bu içerikte davranıldığında sağlam ve sağlıklı bir temel atılır. Temel sağlam olduğunda üzerine inşa da sağlam olur. Aksi şekilde bakılıp davranıldığında yaralar açılıyor, kanıyor ve bir türlü iyileşemiyor. 

            Kendinle ilgili olanların tümünün eşin için de geçerli olduğunu bilmen gerek.

Kendin için geçerli gördüklerini eş adayın için de geçerli kıldığında evlilik ilişkiniz ahenkle dans eder. Her şey kendinin hakkıymış gibi davrandığında, eşin çiçek gibi soluyor, ilişkinin içi boşalıyor ve o evlilik kâğıt üzerinde kalmaya başlıyor.

Demem o ki;

“Önce yetişin, sonra evlenin”