Terörün Gölgesinde Futbol…

Hafta içi, takımlarımızın Avrupa yolculuğunun yeni bir durağıydı. Bir hafta önceki Avrupa maceramız çok da hoş olmayan sonuçlarla bitmişti, bizden çok ileride olmadığını düşündüğümüz rakiplerimize karşı istediğimiz ve beklediğimiz sonuçları alamamıştık açıkçası. Galatasaray’ın İsveçli rakibi Elfsborg takımını konuk edeceği maçı beklerken TUSAŞ baskını haberini aldık, yıkıldık. O dakikadan itibaren ne o maçın ne de diğer oynanacakların hiç de önemi kalmamıştı aslında. Terörün asıl hedefi olan, “toplumu infiale getirmek, kaos çıkarmak, insanları ümitsizliğe ve karamsarlığa düşürmek” gayesi an itibarıyla gerçekleşmişti. Her birinin ayrı ayrı hikâyesi olan şehitlerimiz, yaralılarımız, ülkemizin bağrına bir alev halinde düşmüştü adeta. Dediğimiz gibi, önem derecesi artık çok aşağıda kalan Avrupa randevularımızın sadece oynanması gerekiyordu; oynandı ve bitti! Ha sonuçlara gelince; önceki haftaya göre, biraz daha sertleşen rakiplere karşı umduğumuzdan fazlasını aldık diyebiliriz. Galatasaray beklenen galibiyetini fantastik bir sonuçla alırken, Fenerbahçe üstün oynadığı maçta rakibini elinden kaçırdı adeta, ama alınan beraberlik azımsanmayacak kadar değerli sayılmalı. Beşiktaş’ın sürpriz denebilecek galibiyeti, Perşembe gecesinin “kaymaklı kadayıfı” olurken, Başakşehir takımının gerek kadro, gerekse mental olarak Avrupa’ya hazır olmadığını gördük ne yazık ki! Hep söylediğimiz, düşüncemizi yineleyecek olursak; içerde tüm takımlar yaralarını bir şekilde sarabilir, ligde yoluna devam edebilir. Önemli olan “Edirne’nin ötesi”…  

TUSAŞ baskınında hayatını kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz, mekânları cennet ruhları şâd olsun. Acılarını hiç unutmayacağız, kalbimizde yaşayacaklar. Yaralılarımıza acil şifalar, ülkemize baş sağlığı diliyoruz…

Whatsapp Görsel 2024 10 27 Saat 11.40.32 Fa6199B6

NOT1: Fahrettin Altay; Millî Mücadele kahramanı bir büyük komutan; aynı İsmet, Ali Fuat, Fevzi, Kazım, Kemalettin Sami, Rauf, Yakup Şevki, Selahattin, Kazım Özalp Paşalar gibi… 25 Ekim 50. vefat yıldönümünde anıyoruz. Saygıyla, özlemle. Ruhu şâd, mekânı cennet olsun…

Whatsapp Görsel 2024 10 27 Saat 11.40.32 11839D8C

NOT2: Abebe Bikila; Önceki adı Habeşistan, sonrasında Etiyopya olan ülkesi adına,  2 defa Olimpiyat (Roma1960-Tokyo1964) şampiyonu olmuş (üstelik çıplak ayakla) maratonun gelmiş geçmiş tartışmasız en büyük ismi. 25 Ekim 51. Vefat yıldönümünde saygıyla anıyoruz…

Whatsapp Görsel 2024 10 27 Saat 11.40.32 26Fe69E2

FİLM: Dokuzuncu Hariciye Koğuşu. Eser: Peyami Safa. Yönetmen: Nejat Saydam (25 Ekim 24. vefat yıldönümü anısına saygıyla) Başrollerde: Hülya Koçyiğit, Kartal Tibet, Aliye Rona, Muzaffer Tema. Yapım yılı: 1967

Peyami Safa’nın aynı adlı eserinden sinemaya uyarlanan bir “Yeşilçam” klasiği. Romanını okurken hıçkırıklara boğulanlara, ağlamak için yeni bir fırsat!..

 

ROMAN: Türkçülüğün Esasları– Ziya Gökalp (25 Ekim 100. vefat yıldönümü anısına saygıyla). Türk tarihine sosyoloji bilimini getiren, Türkiye’nin ilk sosyoloğu sayılan, bu konuda Emile Durkheim’den (Fransız)  etkilendiği bilinen Mehmet Ziya Gökalp’e göre, milli edebiyat ve temiz Türkçe ülkemizin temel harcı, olmazsa olmazı. Günümüz Türkçesi ile yayına hazırlayan Halit Fesih Kalkan’ın da büyük emeği ile mutlaka okunası bir başyapıt…

 

ATASÖZLERİMİZ:Ağzı kana değen kurt daha çok azar.” Kimi insanlar kötülük edip kazanç sağladıkça, kötülük etmeye devam ederler. Türk Atasözleri Sözlüğü

 

YANLIŞ: Hükümet

DOĞRU: Hükumet

GÜNÜN SÖZÜ: “Geleceği görerek azmi bırakmak. Alçakça bir ölüm varsa, eminim budur ancak.”  Mehmet Akif Ersoy (27 Ekim 88. vefat yıldönümü anısına saygıyla…)

OYUN: “Sıkça getirilen bir yaşlı adam perdenin arkasına saklanmayı seviyordu. Orada saklambaç oynayan yaşlı bir çocuk gibi duruyordu, ama oyun uzamıştı, diğer çocuklar vazgeçmiş, evlerine gitmiş, yaşlanmıştı. Ve onu aramaya hiç kimse gelmiyordu. O ise orada perdenin arkasında duruyor ve neden geciktiklerini anlamak için ürkekçe başını çıkartıyordu. Bu saklambaç oyunun en korkunç tarafı seni artık kimsenin aramadığını anlamak. Sanırım o bunu anlamayacaktı, Allah’tan.” Georgi Gospodinov/Zaman Sığınağı

ARZUHAL: “Dünya küçük, insanlar küçük, insan hayatı küçük. Büyük olan tek şey arzu.” Willa Cather

NORMAL-ANORMAL: Normal bir insan olmaya zorladılar, bana boş yere vakit kaybettirdiler. Olmayınca da anormal dediler.” Oğuz Atay

İNSAN ÜZERİNE: “DNA’mızdaki nitrojen, dişimizdeki kalsiyum, kanımızdaki demir, elmalı turtalarımızdaki karbon, sönen yıldızların malzemesinden yapılmıştır. Hepimiz yıldız kumaşından biçilmişiz! ” Carl Sagan

ÜTOPYA: “Çocuğunu sıkma, pısırık olur; ütopyanı sıkma distopik olur.” Metis

RÜYA: “Kimi zaman kötü bir düşün bizi bir başka ülkeye götürdüğü olur; burada her şey bize işkence yapar, bizi alıkoyar, bunaltır; çünkü bu olay gençlik çağımıza kadar uzanmıştır ve dolayısıyla, bize göre çok eskidir, geride kalmıştır, çağdışıdır; böyle bir ülkeyle ilgili böyle bir düş görmek işkencelerin en kötüsüdür. İnsanın kurtulduğu bir şeye; eski, gençliğine ilişkin uzun süredir bırakılmış ya da örneğin masumluk sorunu gibi çözümlenmiş şeylere dönmesinden daha korkunç ne olabilir?” Witold Gombrowicz/Ferdydurke

YALAN: Yalan söylemenin en kurnazca yolu, gerçeği doğru zamanda ve doğru miktarda söyleyip ardından çeneni kapatmaktır.” Robert A. Heinlein

DELİ: “Delirmek bazen gerçekliğe verilen uygun bir tepkidir.” Philip K. Dick

Whatsapp Görsel 2024 10 27 Saat 11.40.33 948Af224

HAYAT-MEMAT: “Ölüme hazır olmak benim arzum, sadece aklımın ölümüne değil, yorgun kalbimin, incelen kemiklerimin de. Asıl korkum hep daha fazlasını isteyen bedenim, boğuşacak alevlerle bırakmayacak beni çıkayım zaten açık duran kapıdan.” Ursula K. Le Guin/Arzu ve Korku

SADî-İ ŞİRAZİ’DEN: İnsan dua zamanı duasını yapmalı, kerem zamanı da eli cebine gitmeli. Aksi takdirde dua etmenin, göklere el açıp kaldırmanın, yalvarıp yakarmanın ne faydası var? Elde ettiğin altın ve gümüşten elinde bulunan, nimet ve servetten başkalarını da faydalandır. Sen kendin de ondan istifade et. İster, bir kerpici altından, ister öbür tuğlası gümüşten olsun, bu evi günün birinde bırakıp gideceğini bil ve bunu aklına getir…

TEBESSÜM: Nasreddin Hoca ciğeri pek severmiş, ciğeri aldıktan sonra demiş ki kasaba; şunun bir tarifini yaz ver de güzelce pişirelim. Kasap bir kâğıda yazmış vermiş tarifi, hoca kâğıdı özenle cebine yerleştirmiş. Ciğer elinde sallanarak eve doğru giden Hoca’yı yukarlardan takip eden bir çaylak, ciğeri kaptığı gibi uçup giderken, hoca arkasından seslenir; “Hey bana bak çaylak, tarifi bende, ağız tadıyla yiyemezsin ki!” Takımlarımızın Avrupa yolculuğunu yazalım istedik keyifle, alçak terör yüzünden ağzımızın tadı bozuldu, keyif almadık açıkçası…