İman, Allah’ın varlığı ve birliğine, Hz. Muhammed(sav)’in onun kulu ve resulü olduğuna ve onun getirdiklerinin doğruluğuna kesin olarak kalpten inanmaktır. İman etmiş kişiye, Kur’an’ın tanımlamasıyla, Mü'min veya Müslüman denir. Böylece kişi, aynı zamanda İslam toplumunun bir üyesi olur. İman, en genel anlamda kişinin kendisiyle, yaratanıyla ve toplumla barışık olması, yani güven içinde olması ve başkasına da güven verecek bir kişiliğe sahip olmasıdır. Böylesi bir kimlik ve kişiliğe sahip olan bir kimsede ne gibi özellikler ön plana çıkar? Gelin bunu hayat kitabımız Kur'an'ın ayetleri ışığında maddeler halinde ele alalım.;

1- Mü'minler o kimselerdir ki; Fâsık/Münafık/artniyetli birisini kendisine (önemli) bir haberle geldiğinde, durup gerçeği araştırır! Bu inceleme ve araştırmayı yapmazsa peşin hükümlü davranırsa, sergilediği cahilane davranışı nedeniyle içinde bulunduğu toplumun başına olmadık işler açar. Gün gelir bu yapıp ettiği işlerden pişmanlık duyar belki ama iş işten geçmiş olur. Açtığı yaralar belkide toplumda kabuk bağlar.

2- Mü'minler o kimselerdir ki; Asla zulümde ısrar edenlerden yana eğilim göstermez. Böyle yaparsa ahirette ateşin kendisine dokunacağını bilir. Hud Suresi 113. Ayete göre böylesi kimselerin Allah’tan başka koruyucusu olmadığına göre bir başkası tarafından da bu kimseler yardım göremeyecektir.

3- Mü'minler o kimselerdir ki; Allah(cc)'ın yalnızca hak ve hakikat dâvâsı uğrunda, sağlam ve yekpare bir bina gibi, kenetlenmiş saflar halinde mücadele ederler. Davaları nefis davası değildir. Esas dertleri adaleti, merhameti, iyiliği, ahlakı, erdemi, yardımlaşmayı, fazileti, değer üretmeyi, insanlığa faydalı olmayı, kötülükleri ortadan kaldırmayı ilke edinmektir.

4- Mü'minler o kimselerdir ki; Yapmayacakları şeyleri söylemezler. Söz ve eylem bütünlüğü içerisindedirler. Zira bilirler ki; yapmayacakları şeyleri söylemek, Saff Suresi 2-3. Ayette bildirildiği gibi Allah(cc) katında büyük bir nefretle karşılanır ve en tiksinti verici bir haldir.

5- Mü'minler o kimselerdir ki; Mutedil olmak, itidalli davranmak, ortayolu, dengeyi gözetmek, ifrat ve tefritten kaçınmak, aşırı uçlarda dolaşmamak vasat ümmet olmanın bir gereğidir. Bakara Suresi 143. Ayete göre Rabbimiz "Ve işte böylece sizi dengeli ve ölçülü bir toplum kıldık ki insanlar nezdinde Hakk'ın şahitleri (örnekleri) olasınız ve resul de sizin hakkınızda şahit/örnek olsun!.." diye buyuruyor. Allah inanan kulun inancını kesinlikle göz ardı etmez. Ve inancının gereğini yapanları asla karşılıksız bırakmaz. İnanan kul bilmelidir ki; Allah(cc), insanlara karşı en şefkatli ve en merhametli olandır.

6- Müminler o kimselerdir ki; Allah(cc) için hakkı/adaleti ayakta tutan ve adaletle şahitlik eden kimseler olmaya titizlikle gayret gösterirler. Bir topluluğa karşı duydukları kin/kırgınlık/kızgınlık/öfke/nefret onları hasımlarına karşı adaletsizliğe sürüklemez. Zira bilirler ki; Maide Suresi 8. Ayete göre bu davranışları adilanedir. Allah(cc)'a karşı sorumluluk bilinciyle yaşamalarının bir gereğidir.

7- Mü' minler o kimselerdir ki; Sözün tamamını, her türlüsünü dinlerler ve en güzeline tabi olurlar. Sözün gücüne inanırlar. Güçlünün sözcülüğüne soyunmazlar. Aktif akıl sahibi olmanın, akleden bir kul olmanın gereği budur. Aklını, ruhunu ve tüm benliğini vahiyle formatlayan, peygamberi ahlakı kuşanan bir mü'min kula yakışanda budur.

8- Mü'minler o kimselerdir ki; Mü’minlere, mazlumlara, masumlara karşı alçakgönüllü, kâfirlere/zalimlere/fitnebazlara karşı onurlu/izzetli davranır ve dik duruş sergiler. Allah(cc)'ın hak ve hakikat davası uğruna tüm çabalarını ortaya korlar, kınayacak olan bir kimsenin kınamasından da korkmazlar.

Son söz;

Mü'min vede Müslüman bir kul olmanın gereğini yapmak kişiyi onurlu, izzetli ve şerefli kılar. Mü'min vede Müslüman bir kula yakışanda kendisini bu onur, izzet ve şereften yoksun bırakmamaktır.

Şeref, İzzet ve onur en çokta mü' min vede Müslümana yakışan bir payedir. Ne olur günübirlik çıkarlar uğruna, nefsimizi tatmin etmek adına, birilerini memnun etmek adına kendimizi bu payeden mahrum etmeyelim dostlar.

Selam ve dua ile!..