Bir milletin varlığı, yalnızca toprağıyla değil, o toprağa ruh veren inancıyla, mücadelesiyle, değerleriyle şekillenir.
İşte İstiklal Marşı, tam da bu ruhun sesi, bu mücadelenin yankısı. O, sadece bir marş değildir; bağımsızlık aşkıyla atan yüreklerin haykırışı, şehitlerin bizlere bıraktığı emanettir.
“Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak...”
Akif, ilk kelimede bize sesleniyor: Korkma! Çünkü Türk milleti korkmamıştır, korkmayacaktır. Çanakkale’de mermilerin arasında yürüyen Mehmetçik, Sakarya’da kanının son damlasına kadar direnen neferler, Anadolu’nun dört bir yanında “Ya istiklal ya ölüm!” diyen o büyük ruh… İşte onlar korkmadığı için bugün biz varız!
O yılları düşünelim. İşgal altındaki İstanbul’da, cami minareleri mahzun… Anadolu’da köyler sessiz, anaların gözleri yaşlı… Ama o sessizliğin içinde bir fırtına kopuyor. Bir millet, küllerinden doğmaya hazırlanıyor. İşte o kıvılcımın adıdır İstiklal Marşı!
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.”
Hürriyet… Bu milletin mayasında var! Tarihin hiçbir döneminde esareti kabul etmedik. Mohaç’ta, Malazgirt’te, Çanakkale’de nasıl dimdik durduysak, 1919’da da Samsun’a çıkan o adımlarla kaderimizi yeniden yazdık. Çünkü biliriz ki, eğer göklerde dalgalanan bayrak yere düşerse, ruhumuz da düşer!
Mehmet Akif, bu marşı yazarken bir kalem tutmadı elinde; bir milletin ruhunu kâğıda işledi. Onun dizelerinde gözyaşı vardı, bedel vardı, iman vardı. O yüzden bir ödül kabul etmedi. Çünkü bu marş, altınla ölçülecek bir şey değildi, kanla yazılmış bir destandı.
“Bastığın yerleri ‘toprak!’ diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.”
İşte tam burada durup düşünmeli… Şu an rahatça yürüdüğümüz sokaklarda, huzurla uyuduğumuz evlerde, ezan sesiyle güne başladığımız şehirlerde kimlerin kanı var? Bizden önce kimler geçti bu yollardan, kimler düştü yere, kimler son nefesini vatan diye verdi?
Bu marşı her okuduğumuzda, aslında bir yemin ediyoruz. Bir daha asla düşmeyeceğimize, bayrağımızın göklerde hep dalgalanacağına, bu toprakları namahreme çiğnetmeyeceğimize dair bir yemin…
Bugün, 104 yıl sonra bile her kelimesi yüreğimizi titreten bu marş, bir hatıra değil, bir vasiyettir! O yüzden ne zaman bir tören meydanında, bir okul bahçesinde, bir stadyumda İstiklal Marşı yankılansa, başımızı dik tutup yürekten söylemeliyiz! Çünkü biz, o şanlı marşın yazıldığı vatanın evlatlarıyız!