MÜCEDDİD VAR MIDIR?
Mürşid-i Kamillerin yüz yılda bir geleceğine dair Hadis-i şerif: Ebu Hüreyre Radiyallahu anhu rivayeti ile Resulullah Sallallahü aleyhi ve sellem:
„Tahkik (Muhakkak) Hakk Teâlâ bu ümmete baas eder, gönderir. Her yüz yılda (yüz senede) bir kimse din işlerini yeniler, tazeler, (baas eder)” diye buyurmuştur.
Hadisin sahih olup olmadığı bir yana, hadiste Mürşidi Kâmilden değil de bir nevi Müceddid’ten bahsediliyor. Günümüzde bu kelimeye karşılık olarak batıdan alınma Reform denmiş ama eskiyi yeni ile değiştirmeye razı olmayan muhafazakârlar tarafından kabul görmemiştir.
Tasavvuf ehli her 100 yılda geleni Mürşidi Kamil olarak isimlendirse de, her yüz yılda gelen ve ben Mürşidi Kamil’im diyen tasavvuf ehli onlarca olunca yüz yılda beklenen şudur diyememişler ve hadisin içinde geçen “Baas” diriltici manasından yola çıkarak Müceddidî demişlerdir.
Yüce Allah, A’li İmran 104 ayetinde şöyle buyurur: “İçinizden, iyi ve yararlı olana davet eden, kötü ve yanlıştan alıkoyan bir topluluk mutlaka bulunsun. Nihai kurtuluşa erişecek kimseler, işte bunlardır.” Bir kısım âlimler Müceddidî hadisinin delili olarak bu ayeti gösterirler.
Hâlbuki bu ayete göre doğruyu haber veren ve yanlışlardan kaçınmaları için insanları uyaran ilim ehli her zamanda ve her zeminde olmalıdır. Yüzyılda bir yenileyici değil her zaman yenileyiciye ihtiyaç vardır. Aslında bu ölçülere uygun Emri Maruf, Nehyi Münker yapan ilim adamları her devirde olmuştur ve olmaya devam da edecektir. Bu kişiler sonradan icat olmuş tasavvuf ve tarikatlardan uzak oldukları için halk tarafından pek bilinmezler. Hatta bozguncu, Reformcu olarak ta karalanırlar. Diğer taraftan yüz yılda bir gelecek diye beklenen Mürşidi Kamil’in yerine Müceddidî konunca ona da tasavvufçular sahip çıkmışlardır.
Hindistan da 971 hicri tarihin de Zeynilâbidîn el-Fârûkī Ahmet es-Sirhindî isminde birisi doğdu ve bu kişi hicri 1034 tarihinde öldü. Bu kişi Nakşibendî tarikatı içinde yaşayan bir aileden geliyordu. Tasavvuf ilimlerinde ilerleyerek bugüne ulaşan iki ciltlik MEKTUBAT RABBANİ isimli bir kitapta yazdı. Halk içinde İmamı Rabbani diye tanındı.
İmamı Rabbani ismi “Benim Rabbim olan İmam” anlamına geldiği için ben bu ismi pek kullanmak istemiyorum ama Süleymancı kurslarında Süleyman Efendiden sonra isminden bahsedilen en önemli kişi İmamı Rabbani denen bu Hindistanlıdır. Hindistan Yogasından esinlenerek icat edilen ve bir nevi tapınma Ritüeli haline getirilen Rabıtayı tasavvufa sokarak Halidi Bağdadı vasıtasıyla Osmanlıya gelmesini sağlayan da bu kişidir.
Peygamber Efendimizden yaklaşık bin sene sonra Ahmet Sirhindi, İmamı Rabbani ismini alarak ve Rabıta gibi bir sapıklığı tasavvufa sokarak “MÜCEDDİDİ ELFİ SANİ” oldu. Yani ikinci bin yılın yenileyicisi diye namlanan bu kişi din adına hangi yeniliği getirmiştir bilen yoktur.