KIRK YIL, YATSI NAMAZININ ABDESTİ İLE SABAH
NAMAZINI KILMAK VE İBRAHİM B. EDHEM
Süleymancı Kurslarındaki tasavvuf sohbetlerinden aklımda kalanları anlatıyordum. İmamı Azamın faziletini anlatırken son iki senesinde tasavvufa geçmeseydim helak olurdum dediğini söylüyorlardı. Ama bu söz hiçbir kitabında veya onun bütün fetvalarını yazan İmamı Yusuf ve İmamı Muhammed’in kitaplarında da geçmiyordu.
Fıkıh ilminin kurucusu kabul edilen İmam Ebu Hanife’nin bu özelliğine rağmen hakkında keramet ari uydurulan bir başka olay vardır. İmamı Azamı, tasavvufçu olduğu için takva yönünden yüceltmek maksadıyla onun “kırk sene yatsı namazının abdesti ile sabah namazını kıldığını” söylerler.
Bu iddiayı sadece Süleymancılar söylemezler. Ama sohbetlerde daha çok bu söylentiyi ben Kurslarda dinlediğim için böyle anlatıyorum. Bunu söylüyorlar da bunu söyleyenler bu işin tatbikatı mümkün mü, bunu hiç düşündüler mi acaba?
Bu yazıyı yazdığım tarih 04. 01. 2023 olduğuna göre yatsı namazı ile sabah namazının arsı 12 saattir. Yani bir insan 12 saat abdest bozmadan hem de kırk gün, kırk ay değil de kırk sene durabilir mi? Birisi çıkıp, yahu arada abdest tazelemiştir diye bilir. O halde “Yatsı namazının abdestiyle sabah namazını kılmış” denmesinde, hiç uyumadan sabaha kadar ibadet ve taatta bulunmuş desin.
Gerçi bu da mümkün değildir. Çünkü geceleri hiç uyumadan sabaha kadar uyanık duran kişi gündüzleri uyudu ise bu ilmi nasıl ve ne zaman elde etti? Bir de Ebu Hanife’nin kumaş ticareti ile geçimini sağladığı söylenir. Gece hiç uyumayan insan gündüz yapması gereken işleri nasıl yapmıştır?
Bu sebepledir ki İmamı Azam’ı tasavvufçu olduğu için yüceltmek maksadıyla söylenen bu söz uydurulmuş bir yalandır. Tıpkı yine tasavvuf sohbetlerinde anlatılan İbrahim b. Edhem hikâyesi gibi:
Yine Kurslarda çokça dinlediğimiz tasavvuf menkıbelerinin başında gelen İbrahim b. Ethem kıssası gelir. Efendim, anlatıldığına göre Hicri 120-130 arasında Halkının çoğu Müslüman olan ve kendisi de dindar bir Müslüman olan genç bir padişah varmış. Bir gece kuş tüyünden yapılmış yatağında yatarken çatıdan bazı sesler duymuş. “Kim var orada” diye seslenmiş.
Yukardan gelen ses: “Benim, develerimi kaybettim de onları arıyorum” der. Bu söze taaccüp eden yatakta ki Padişah: “Yolunu mu şaşırdın be adam. Çatı katta deve mi aranır” diye seslenmiş. Yukarıda ki, meşhur cevabı vermiş: “Sen kuş tüyü yatakta Allah’ı arıyorsun ya, ben niye çatıda devemi aramayayım” der.
İşte bu cevabı duyan İ. B. Ethem kalkar, tacını tahtını terk eder ve çöllere düşer. Bu uydurma hayat hikâyesini üzerinden tasavvufçular öyle şeyler uydururlar ki akıl, fikir almaz. Hiç alakası olmadığı halde İ. B. Ethem’e yakıştırılan Menkıbe de:
İ. B. Ethem’in şeyhi kendisini çağırır “bana bir kadın bul, canım dünya güzeli bir kadın istiyor” der. Edhem çıkar aramaya düşünür taşınır, bir çare bulamaz. Eski halim olsa harem de ki cariyelerin en güzelini alır götürürdüm diye düşünür. Sonra başka çare bulamayınca evine gider hanımına derken kalk üzerine en güzel elbiseni giyin der ve onu alıp şeyhine götürür. Ve şeyhine dünyanın en güzel kadınını sana getirdim” diye takdim eder.
Birileri amma abarttın diye bana kızmasın, bu kıssanın güvenilir Tasavvuf eserlerinde olduğunu bu yolun yolcuları olanlar kabul ederler. Ama ben bu menkıbeye inanmadığım gibi İbrahim b. Ethem diye Belh şehrinde birinin yaşadığına, padişahlık yaptığına da inanmıyorum.
Sonradan öğreniyorum ki bu hikâyeye inanmadığımda çok ta haklıymışım. Meğer tacını tahtını terk edip Allah’ı aramaya çıkan kişi İranlıların dini olan, Mecus iliğin Peygamberi olarak kabul edilen Zerdüşt’ün hayat hikâyesinden alınıp İ. B. Edhem’e uyarlanmasıymış.