AL-İ İMRAN SURESİ-

79-
Allah'ın kendisine kitap, hikmet ve nebîlik verdiği hiçbir insanın kalkıp da insanlara: “Allah'ın yanı sıra bana da kulluk edin!” demesi düşünülemez. Aksine, (onlara şöyle öğüt verir): “(İnsanlar arasında) öğretmekte olduğunuz ve bilgisini yaydığınız Kitabı'n gerektirdiği gibi Rabbe bağlı kullar olun (O'nun koyduğu hayat prensipleriyle terbiye olun)!

Cemal Külünkoğlu Meali
Âl-i İmrân Suresi 79. Ayet Açıklaması

Bu âyet, Hz. İsa’nın tanrı olduğunu iddia eden Hristiyanlara bir cevap niteliğindedir. Hz. İsa’nın diğer peygamberler gibi Allah’ın kulu ve resulü olduğu gerek İncil’in aslında ve gerekse Kur’an’ın muhtelif yerlerinde anlatılmaktadır.
“Rabbani” ifadesi; Allah’ın kitabının tedrisinden geçerek ondaki öğütlerle tam terbiye olmuş ve bu olgunlukla insanların terbiyesine hayatlarını adamış kişiler için kullanılmıştır.

92-
Sevdiğiniz (kıymet verdiğiniz ve önemsediğiniz) şeylerden infak etmedikçe gerçek iyiliğe asla erişemezsiniz. Hayır olarak her ne infak ederseniz Allah onu hakkıyla bilendir.

Cemal Külünkoğlu Meali
Âl-i İmrân Suresi 92. Ayet Açıklaması

Bkz. 2/168, 172, 5/88, 16/114
İnfakta kalite ve fayda esastır. İşe yaramayan, stoklanacak yer bulamayan ya da çöpe atılmayı bekleyen şeylerle iyilik yapılmaz. Gerçek iyilik, sevilen, lazım olan ve değer verilen bir şeyi vererek başkasının işini ve ihtiyacını görmektir. Almak istemediğiniz bir şeyi vererek başkasına iyilik yapamazsınız. Kısaca iyilik, bütün güzel şeylerin tamamıdır ve hiçbir karşılık beklemeksizin bu güzelliklerin bir başkasıyla paylaşılmasıdır ya da ona aktarılmasıdır.

103-
Ve topluca Allah’ın ipi Kuran’a sımsıkı bağlanın ve bölünüp parçalanmayın! Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın! Hani siz, bir zamanlar birbirinize düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırdı. O’nun bu Kuran nimeti sayesinde kardeşler oldunuz. Siz, bir ateş çukurunun kenarında idiniz de O, sizi oradan kurtardı. Doğru yolu bulasınız diye Allah, size ayetlerini işte böyle açıklıyor.

Cemal Külünkoğlu Meali
Âl-i İmrân Suresi 103. Ayet Açıklaması

Bkz. 2/2, 5/16 ve dipnotu, 6/155, 10/57, 14/1
Âyette geçen “hep birlikte” ifadesi, kolektif şuurla yaşamanın gerekliliğine bir işarettir. Allah’ın rızasını kazanma anlamında her Müslüman Hz. Peygamber’in öncülük ettiği dinin müntesibi ve onun getirdiği Kitab’ın muhatabı olarak tek bir vücut olmalı, yürekler hep aynı gaye için birlikte atmalıdır. Çünkü Allah Resulü tüm insanlığın peygamberidir. (A’râf, 7/158) ve o Peygamber’in tebliğ ettiği Kitap da aynıdır. O halde davranışlar da aynı hedefe yönelik olmalıdır. Nur sûresinin 24/31. âyetinde “hep birlikte tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!” buyrularak, tevbenin bile toplu yapıldığı takdirde kurtuluşa vesile olacağı vurgulanmaktadır.
Hz. Muhammed’in risaletinden önce insanca yaşam neredeyse yok olmuş, sosyal hayat bütünüyle çürümeye yüz tutmuştu. Öyle ki; çok anlamsız ve gereksiz sebeplerle insanlar birbirlerini öldürüyor, mallarını yağmalıyor, evlerini yerle bir ediyordu. Evs ve Hazrec kabilelerinde olduğu gibi soylar arasında yıllarca süren ve binlerce insanın ölümüne, yetim veya dul kalmasına sebep olan savaşlar yaşanıyordu. İslam’ın yeniden insanların hayatına girmesiyle bütün bu hadiseler son bulmuş ve insanca yaşam yeniden filizlenmişti. Allah bu ayetle bir hatırlatma yaparak verilen nimetin kıymetinin bilinmesini istiyor.

104-
Sizden, iyi ve güzele çağıran, kötü ve çirkin olanı da engelleyen bir toplum oluşsun. İşte kurtuluşa erecekler bunlardır.

İsmail Yakıt
Âl-i İmrân Suresi 104. Ayet Açıklaması

“Ye’murûn” fiili “emere” kökünden olup mastarı “emr” şeklinde gelir. Bunun “emretmek” anlamı olduğu kadar, mastar, “iş yapmak”, “iş tutmak” anlamı da vardır. Ayetlerde geçen “ye’murûne bi’l-ma’rûf ve yenhevne ani’l-munker” ibaresi, hemen hemen bütün meâl ve tefsirlerde “iyiliği emrederler, kötülüğü engellerler” şeklinde çevrilmiştir. Kötülüğün engellenmesi semantik analize uygun ama iyiliği emretmek ne demektir? Bu hususta ancak Allah emreder. Herkes birbirinin amiri gibi “iyilik yap”, sadaka ver, çalış, şunu yap bunu yap gibi emir mi edecek, emir mi yağdıracak? Kendisi yapmayacak mı? İyilik emirle olur mu? Kötülüğü bizzat engelleyecek ama iyiliği bir başkasına emrederek yapacak. Bunun semantik ve mantıkî bir izahı olamaz. İnsanoğlu iyiliği de bizzat yapmalı hatta başkalarına da telkin etmeli, tavsiyede bulunmalıdır. “Emere” fiilinin asıl anlamı olan “iş yapmak, iş edinmek ve aynı zamanda çevresine de telkin etmek” ayetin bağlamına daha uygun düşmektedir. Bu sebeple meâl boyunca bu ayetleri “kendine iş edinmek ve çevresine telkin etmek” şeklinde çevirdik. Dolayısıyla insan iyiliği kendine daimi olarak iş edinecek, tabiri caizse, iyilik meleği olacak yani elinden geldiği kadar hep iyilik yapacak ve bunu diğer insanlara da telkin ve tavsiye edecek, aynı zamanda kötülüğe de engel olacak. Sosyal ahlakın en önemli ilkesi budur.

“Min” takısı Arapçada “harf-i cer” olarak kullanılan bir edattır. Tercümelerde farklı kullanımları vardır. Bu ayetteki “min” edatını açıklayıcı yani beyaniye olarak aldığımızda ayete yansıttığımız anlam çıkar. Kur’an’ı bütünlüğü içinde ele aldığımız zaman bunun bütün Müslümanlara yapılmış bir çağrı olduğunu tespit edebiliriz. Hatta bunu bir önceki ayette “Hep birlikte Allah’ın ipine yapışınız..” ayetinde de görebiliriz. En doğru meâlin böyle olması gerektiğidir. Nitekim bu ayetteki “min” edatının beyaniye olarak ele alınması gerektiği bilgisini hocam Mehmet Said Hatipoğlu’na borçluyum. Bkz. İslam’ın Aktüel Değeri Üzerine, 2, s.102-105). Bu ayeti hemen hemen bütün meal ve tefsirciler “min” edatının en genel kullanımı olan ve kısım, bölüm ve aidiyet ifade eden “den, dan” anlamıyla tercüme etmişlerdir. O zaman da anlam, “sizler... bir topluluk olun” değil, “sizden bir topluluk olsun” şeklinde olur. Daha önceki ilk iki baskıda biz de bu şekilde tercüme etmiştik. O zaman toplumun sosyal ahlakını koruyan ve onun gelişmesini sağlayan her bakımdan örnek bir grubun var olması gerektiğine vurgu yapılmaktadır diye düşünmüştük. Her iki tercüme de Arapça kurallara uygundur ancak Kur’an konteksine en uygun olanı meâle yansıttığımızdır.
105-Kendilerine açık belgeler geldikten sonra dağılan ve ayrılığa düşenler gibi olmayın. Onlar için büyük bir azap vardır.

130-
SİZ ey iman edenler! Faizi kat kat artırarak boğazınıza geçirmeyin; sorumluluk bilincini kuşanın ki mutluluğa erebilesiniz!

Cemal Külünkoğlu Meali
Âl-i İmrân Suresi 130. Ayet Açıklaması

Bkz. 2/276 ve dipnotu.
Peygamberimize ilk karşı çıkanların başında amcaları gelir. Bunun en temel nedeni zenginliklerini borçlu oldukları tefeciliktir. Kat kat arttırılmış olarak kazandıkları faiz gelirlerinin ellerinden alınmaması uğruna Allah resulüne şiddetle karşı çıkmışlardır. Hatta suikast planları yaparak defalarca öldürmeye teşebbüs etmişlerdir. Şimdi birde ekonomik sorunları sebebiyle bu zalimlerden fahiş faizlerle borç almak zorunda kalan fakir, gariban halkı düşünelim… İşte İslam’ın ne kadar adaletli ve hak din olduğunun en büyük delillerinden biri de budur.

131-
Gerçeği yalanlayan nankörler için hazırlanmış ateşten korunmak için takva sahibi olun.

Ahmet Tekin Meali
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah'a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler için hazırlanan ateşten, Allah'a sığınıp, emirlerine yapışarak, günahlardan arınarak korunun.