"Ne aldanan ol nede aldatan!" diyen bir peygamberin ümmetiyiz. O(sav)'nun ümmeti olmakla gurur duyuyoruz. Ama hep aldatmaya devam ediyoruz. İki yüzlülükten bir türlü vaz geçemiyoruz. Fırsatcılık iliklerimize kadar işlemiş. Dünyevileşme hastalığından bir türlü kurtulamıyoruz. Enaniyet, kendini beğenmişlik ve kibir dersen gırra gidiyor. Biriktirdikçe biriktirme tutkusu almış başını gidiyor.

Ümmetin hepsi böyle mi?

Değil tabiki.

Ne olacak bu ümmetin hali?

Esas can alıcı soru bu.

Ayette Rabbimiz;

"Allah'ın Resulünde sizin için güzel örneklikler mevcuttur!" buyuruyor. O(sav)’nun ailesiyle, akrabalarıyla, komşularıyla, arkadaşlarıyla, tebaasıyla, cemaatıyla, ordusuyla ve hatta düşmanlarıyla münasebetlerini çok çok iyi biliyoruz. Ama!

Hz. Aişe(ra) validemiz;

"O(sav)'nun ahlakı Kur'an'dı!" sözleriyle O(sav)'nu özetliyor.

Peki o yüce ahlakı; arkadaşlık ilişkilerimize, aile ve akrabalık ilişkilerimize, komşuluk ilişkilerimize, ortaklık ilişkilerimize, paylaşmak kültürümüze, evlilik yada boşanma durumumuza, mesleki hallerimize, ast üst ilişkilerimize niye bir türlü taşıyamıyoruz?

O yüce peygamberin hayatının hiç bir evresinde iki yüzlülük, kibirlenme, enaniyet, insanları hor görme, aldatma, küçümseme, akrabalık bağını kesmek, komşuya zulmetmek yoktur, kimsenin hakkına tecavüz etmek ve insanlarda kusur aramak yoktur.

Ne var peki o yüce Resul(sav)'ün hayatında?

Eşi Hz. Hatice(ra) vefat ettiğinde onun arkadaşlarını zaman zaman ziyaret etmiştir. Sırf vefa uğruna. Dolayısıyla O(ra)'nun hayatında VEFA vardır.

Hicret esnasında yolculuk yaptığında yanında sadece dostu, Hz. Ebubekir(ra) vardı. Müşrikler onların izini sürüp saklandıkları mağaranın kapısına kadar geldiklerinde Hz. Ebubekir(ra) çok tedirgin olmuştu. O yüce Resul (sav) "Mahsun olma kardeşim! Allah(cc) bizimle beraberdir!" diyordu. Dolayısıyla O(sav)'nun hayatında DOSTLUK ve DAYANIŞMA vardır.

Sahabe anlatıyor ve diyor ki;

"Peygamberimiz(sav) komşuluk haklarından öyle bahsetti, öyle bahsetti ki neredeyse komşuyu komşuya varış kılacak zannettik!" Dolayısıyla O(sav)'nun hayatında KOMŞULUK vardır.

Düşünsenize Uhud harbi yaşanıyor. Peygamber(sav)'in dişi kırılmış. Amcası Hz. Hamza(ra) şehid edilmiş. Okçular tepesinde konuşlanmış askerler cepheyi terketmiş ve ganimet peşine düşmüş. Bu tür sebeplerle bu savaşta bir çok kayıplar yaşanmış olmasına rağmen peygamberimiz bu ordunun mensupları ile ilişkilerini sürdürmüştür. Ve bir süre sonra ayet geliyor; "Sen katı, sert, kaba davransaydın. Onların her biri dağılır giderdi!" Yani onlarla yine istişaresini sürdürmüş, küsmemiş tavır almamış onlara. Başlarına kakmamış bu yaşattıklarını. Dolayısıyla O(sav)'nun hayatında İSTİŞARE vardır.

Ve hatta çok uç bir olacak ama anlatmamız lazım. Mekke fethediliyor. Müşrikler şaşkın. Hepsi korku ve endişe içindeler. O yüce Resul(sav) onlara;

"Bugün size ne yapmamı bekliyorsunuz?" Onlar şaşkınlıkları devam ederken diyor ki;

"Bugün size Yusuf'un kardeşlerine dediğini diyorum. Affedildiniz. Serbestsiniz!" Güç ahlakını kuşanmak bu. Güç sarhoşluğu yaşamamak bu. Dolayısıyla O(sav)'nun hayatında AF ve MERHAMET vardır.

O(sav)'nda olanı almak, hayata taşımak, topluma yaymak esas sünnettir. “Adım Müslüman!” demekle bitmiyor. Adı Müslüman olan Ümmetin af ve merhamet damarları ne kadar çok açık olur, İstişare'ye ne kadar ehemmiyet verir, Komşuluk haklarını ne kadar çok gözetir, Dostluk Arkadaşlık ve Dayanışmada ne çok güzel örneklik teşkil eder ve hatta Vefa'yı sadece İstanbul'da bir semt'in adı görmez ve onu hayatına taşır işte o kadar çok sünnetle kendini ve etrafını zengin ve değerli kılar. Ve o kadar çok o Resul(sav)'ün ümmeti olmayı hak eder.

Kısaca;

O(sav)'nun ümmetinden olmak O(sav)'nun gibi olmaktır.

O(sav)'nun gibi okumak.

O(sav)'nun gibi zalimlere meydan okumak.

O(sav)'nun gibi iyiliği emretmek, kötülüklerden nehyetmek.

O(sav)'nun gibi sözün her türlüsünü dinlemek ve en güzeline tabi olmak.

O(sav)'nun gibi rahmeti, merhameti gazabına galebe çalmak.

O(sav)'nun gibi hayatı ve ölümü, namazı ve tüm ibadetleri alemlerin Rabbi olan Allah(cc)'a hasretmek.

O(sav)'nun gibi ne aldanan nede aldatan olmaktır!...