Bizi olumlu veya olumsuz hissettiren şey yaşadığımız olaylar/ kişiler değil, onlar hakkındaki düşüncelerimizdir. Shakespeare, Hamlet adlı oyununda "İyi ve kötü diye bir şey yoktur, düşünce onu öyle yapar." dediğinde düşüncenin gücü hakkında ne kadar da haklıydı.

Toplum olarak genelde olumsuz hissetmemizin sebebi olarak yaşadığımız olayları veya gün içinde karşılaştığımız insanları görebiliriz Böyle hissetmemizin bizim kontrolümüz dışındaki, bir şeylerden kaynaklandığını düşünürüz.

Oysa bir an durup kendi düşünme şeklimizi sorgulasak "böyle hissetmemin sebebi yaşadığım olay, karşımdaki insan mı yoksa bu durum hakkında benim düşünme/algılayış şeklim mi" desek, belki kendimizi daha az üzeceğiz.

Yani demek istediğim şu aslında; bizleri sadece kendi düşüncelerimiz olumsuz hissettirebilir, karşımızdaki kişiler veya yaşadığımız olaylar değil. Şu anda böyle hissetmemizin nedeni, şimdi düşünmekte olduğunuz şeylerdir. Olaylara bakışımızı, olaylar hakkında düşünme şeklinizi değiştirebilirsek duygumuzun ve bununla birlikte davranışımızın da değiştiğini göreceğiz. 

Günlük hayatta bir kitabı okuma/anlama hızımızı, yeni bir yemeği yaparken hissettiklerimizi, yeni bir ortama gireceğimiz zaman ki hislerimizi ve davranışlarımızı vb. etkileyen şey aslında düşüncelerimiz.

Eğer düşünceleriniz üzerine yoğunlaşırsanız yani işlevsel(gerçekçi) /işlevsiz(gerçekçi olmayan) düşünceleri bulup ona göre düşüncelerinizi düzenlerseniz böylelikle duygunuzun ve davranışınızın düzene girdiğini yani işlevselleştiğini göreceksiniz.