Anne “sadece anne” değildir.
Anne; Önce insan, sonra kadın, sonra eş, sonra da annedir.
Bir insan kadın, anne olduğunda, anne rolünü tüm rollerinin önüne çıkarma eğiliminde olabiliyor. Tüm toplum da bu tavrını destekler tarzda bakıyor. Kendinden vazgeçmiş ve kendini fedakârca çocuklarına adamış, yaşamının başka hiçbir alanı yokmuş gibi davranan insan kadınlar “iyi anne” olarak ön plana çıkarılıyor.
Sonra o insan kadın, öyle bir hayat yaşıyor ki, o, sözüm ona, kendinin olan hayatının içinde, kendisi olarak var olamıyor.
Bir insan kendi hayatının içinde kendini yok etme pahasına diğeri için yaşarsa zaman içinde adeta içi boşalıyor. İçi boşalmış bir insanın en başta kendine hayrı kalmıyor. Uzun vadede, kendine hayrı olmayanın başkasına da hayrı olamıyor…
Bu durum çocuklar için de ömür boyu borçlu hissetme anlamına geliyor. Annesinin kendisi için yaşamını feda ettiğine tanıklık eden, bunu defalarca iyi bir şeymiş gibi “ben senin için yaşıyorum, her şeyim sensin, sen olmasan hayatımın hiçbir anlamı olmaz, senin için kendimden vazgeçtim, senin için katlanıyorum vb. içerikte cümleleri duyan bir çocuk kendine mutlu olmayı bile hak göremiyor. Annesine, çok iyi, mutlu, neşeli, keyfi yerinde olduğunu söylemeyi bile haksızlık ediyormuş gibi hissediyor. Bir yandan annesi ile gurur duyar gibi hissederken bir yandan da acıma ile karışık bir mutsuzluk hissediyor.
Bir insan kadının, anne olduktan sonra, sadece anne rolünü öne çıkarmanın, çocukları için kendinden vazgeçerek sadece anne rolüne odaklanmasını beklemenin hem o insana hem de çocuklarına büyük haksızlık ve yük olduğunu düşünüyorum.
Ben yaşadığı zorlu koşullarla birlikte, bir insan olarak, kendi hayatının içinde kendine özgü olabilmiş, bir kadın, bir eş, bir anne olarak yaşarken bir insan olarak sürekli kendini, kendine özgü içerikte gerçekleştirmeye devam etmiş, evlatları olarak bize insanlığını miras bırakmış, annem Nazlı Aktaş’ın anneler gününü kutluyorum.
Annem için ne yaptıysam ve ne yapıyorsam ona borçlu hissettiğim için değil, sadece içimden gururla geldiği için yapıyorum ve yapmaya devam edeceğim. Dualarımdasın anne…
Annemi, bir kadın bir anne olmasının yanında hep ayrı bir birey ve insan olarak desteklemiş, bu bakış açısı ile evlatlarına da örnek olmuş ve olmaya devam eden babam Osman Aktaş’a sağlıklı ömürler diliyorum. İyi ki…
Annemi kaybettikten sonra rüyamda gördüğüm bir gecenin sabahında yazdığım şiirimi annemin anısına paylaşıyorum;
RÜYAM
Bu sabah bir coşku ile uyandım,
Huzur kokuyordu odam,
Bir pırıltı gözlerimde,
Bir gülümseme yüzümde,
Bir heyecan içimde,
Kalbim kelebek gibi uçuşuyordu,
Neydi bu sabahı dünden farklı kılan,
Beni coşkuyla heyecanla, uyandıran,
Daha güneş bile doğmadan,
Yatağımdan,
Gülümsemelerle kaldıran,
Henüz ısınmamış odamı sıcacık,
Kör karanlıklarımı aydınlık yapan?
Hımm, hatırladım, rüyamdaydın işte,
Uzaklardan, yakınlarıma gelmiştin,
Sevginle, yüreğimi sarmış,
O, gülen, ela gözlerinle,
Ruhuma, gürül gürül akmıştın.
O bıcır bıcır, cıvıldayan sesinle,
Her sorunu kolaylıkla çözen pratik zekânla,
Her türlü farklı düşünceye, duruma karşı,
Olağanüstü anlayışınla,
Hoşgörünle, iyimserliğin ve iyi niyetinle,
Akıllara durgunluk veren,
Müthiş yorumlarınla,
En hasta halinde bile yaşama,
Ve hatta ölüme bakışınla,
Hepimizin yaşamına kattıklarınla,
Rüyamdaydın işte…
Sanırım,
Çok özlediğimi,
Yokluğuna, sensizliğime katlanamaz,
Sessizliğine dayanamaz olduğumu bilmiştin…
Annem!
Bu gece rüyama gelmiştin.
Mutfaktan su böreği kokusu geliyor…
Orada mısın anne?