Prof. Dr. Önder KÜTAHYALI

Ülkemizin tek görme engelli genel müzikoloğu olan Önder Kütahyalı, 16 Mayıs 1936 yılında doğuştan görme engelli olarak  İzmir’in Tire ilçesinde dünyaya geldi.

1946 - 1947 ders yılında, İzmir Sağır - Dilsiz ve Körler Kurumu’nda ilkokul eğitimine başlayan Kütahyalı,  Sağlık Bakanlığı’na bağlı olan bu kurumda müzik dersleri  almış,keman çalmayı bu dönemde  Madam Marta Amati’den  öğrenmiştir. Kabartma yazı nota yöntemini de  Şemsettin Görenel’den öğrenen Önder Kütahyalı, Josef Stavrides’in orkestra çalışmaları sayesinde birlikte müzik yapma alışkanlığını kazanmıştır.

Farklı engel gruplarının bir arada eğitim aldığı bu kurum, uygulamanın başarısızlığı yüzünden 1951 yılı Kasım ayından itibaren,  Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanarak  Ankara’ya nakledilip “Körler okulu ve Yetiştirme Yurdu”’na  dönüşmüş ve yeni  okulun müdürlüğüne de son derece başarılı bir idareci olan görme engelli Mithat ENÇ getirilmiştir.

Önder Kütahyalı’nın, alanında başarılı bir sanatçı ve akademisyen olmasında Sayın Mithat Enç’in önemli destek ve çabaları olmuştur. Bu durumu ve Kütahyalı’nın hayat mücadelesinden bir kesiti gelin kendisinden dinleyelim:

“Oldukça iyi keman çalıyordum. Ankara Devlet Konservatuarı’na gönderilmem gündemdeydi. Sanırım 1952 yılının Mart ayındaydık. Hocamız Mithat Enç , Milli Eğitim Bakanlığının bir genelge yayımlamasını sağladı. Buna göre ilkokulu bitiren görme engelliler, diğer okullarda gören öğrencilerle birlikte eğitim yapabileceklerdi.

Böyle bir gelişme üzerine, 1952 yılının Temmuz ayında, arkadaşlarım Hüdaverdi Gaffaroğlu , Şükran Kırıcı ve ben, Ankara Devlet Konservatuarı’na başvurduk. Kurumun Baş Müdür Yardımcısı değerli ozanımız Cahit Külebi, ilk görüşmemizde bizi tepkiyle karşıladı. Kendisine genelgeyi anlattık. Körler okulunu telefonla aradı ve müdür yardımcımız sayın Emin Sağlamer , Cahit Külebi hocaya metni okudu. Aynı gün, Konservatuar Müdürü Mithat Fenmen ile de görüşmüştük. Dünyanın en iyi yürekli insanlarından biri olan sanatçı, bizi ilgiyle dinledi ve genelgeyi inceleyerek gerekeni yapacaklarını söyledi.

Bir süre sonra Konservatuar Danışma Kurulu’nun kararını öğrendik. Kuruma girmemizde sakınca görülmemişti ama, orkestra, oda müziği, koro ve ritmik jimnastik gibi toplu derslerden bağışık tutulmamız yolunda alınan karar, bakanlıkça da onaylanmıştı. Kabul sınavını başarıyla verdik ve 1 Ekim 1952 günü derslere başladık.

Bakanlık kararına karşın ritmik jimnastik dersini izledik ve öğretmenin istediklerini sorunsuz yerine getirdik. Koroda söylememiz de kolaydı. Lise döneminde başlayan oda müziğinde ise dersin öğretmeni Licco Amar’ın önyargısıyla karşılaştık. Bizi sınıfa almadı. Yönetimle yaptığımız görüşmelerin de yararı olmadı.” diyen görme engelli sanatçı Önder Kütahyalı, görenlerin kullandığı nota sistemini kendine has buluşlarla kabartma yazıya aktarmayı başardığını,  sayın  Gültekin YAZGAN’ın yardımıyla Almanya’dan getirtilen kabartma daktilo ile çalışmalarının  daha da  kolaylaştığını belirtmektedir.

1958 yılının Haziran ayında, konservatuarın lise kısmını  bitirerek yüksek bölüme  geçen Kütahyalı: “Burada dersler azdı; üstelik Licco Amar okuldan ayrılmıştı. Böylece arkadaşlarımın oda müziği çalışmalarına katıldım. Dersin hocası olan Martin Bochmann ile aramız çok iyiydi. Birliktelik sorununu da şöyle çözmüştük:

Bir yaylı çalgılar dörtlüsünde giriş işaretlerini birinci kemancı verir. İkinci keman çalmama karşın, bizim dörtlüde bu görevi ben üstlenmiştim.

Ankara Devlet Konservatuarı’nın 1950’li yıllarda uyguladığı eğitim programı günümüzdekine kıyasla oldukça hafifti. Geriye baktığım zaman şanslı sayıldığımı anlıyorum; ancak şunu güvenle söyleyebilirim; şimdiki programda da başarı çizgim aynı olurdu” Diyor ve Günümüzde konservatuarlarda yatılı eğitim verilmeyişini görme engelli öğrenciler açısından dezavantaj olarak gördüğünü ifade ediyor.

1960 yılının Haziran ayında, konservatuarı “Pekiyi” dereceyle bitiren Önder Kütahyalı, O dönemde konservatuarın müdürü olan Fuat Turkay ile, yine o dönemin Güzel Sanatlar Genel Müdürü Cevat Memduh Altar’ın yardım ve destekleri ile, İzmir Devlet Konservatuarı’na “Keman Asistanı”olarak atanır.

Keman öğretmeninin iki küçük öğrencisini haftada iki kez çalıştırma göreviyle işe başlayan  Önder Kütahyalı, Bir yıl sonra konservatuarda müzik tarihi dersine  girmeğe başlar ve konservatuvardan emekliye ayrıldığı  13 nisan 2004 yılına kadar “Opera Tarihi”, “Bale Tarihi”, “Müzik Formu” gibi, Genel Müzikolojinin, “Müzik Teorisi” kısmı dışındaki   dallarında dersler verip, “Çağdaş Müzik Tarihi”, “Bale Tarihi” kitaplarını  hazırlayarak, 1987 yılında doçentlik, 1999 yılında ise, profösörlüğe yükselir.

Ders vermenin yanı sıra, İzmir’de bir senfoni orkestrası kurma arzusunda olan ve bunun için büyük gayret sarfeden, İzmir Devlet Konservatuarı’nın kurucu müdürü olan Orhan Barlas’ın orkestrasında ikinci keman partisini çalmayı   gönüllü olarak üstlenir ve 1960-1970 yılları arasında, 10 yıl süreyle de bu müzik etkinliğini sürdürür.

Çağdaş müzik alanında düzenlenen birçok toplantı, sempozyum ve seminere iştirak eden Kütahyalı, sunduğu tebliğ ve bildirilerle önemli katkılarda bulunmuştur.

prof. Dr. Kütahyalı’nın, Şef Hikmet Şimşek’in yardımıyla hazırladığı “kırk yılın sesi” adlı eseri 1996 yılında yayımlanmıştır. Eser,  bazı ilavelerle 2001 yılında “kırk artı beş yılın sesi”  adıyla tekrar neşredilmiştir. Bu eserde, alanda yayınlanan diğer eserlerden farklı olarak,  konserler yerine sidi ve plakların incelenip değerlendirilmesi yapılmıştır.

1983 yılından itibaren, uzun yıllar “Orkestra” dergisinde yazan sanatçının, 1995 yılı aralık ayından itibaren Cumhuriyet gazetesinin kültür sayfasında  Çarşamba günleri müzikle ilgili  yazıları yayınlanmaktadır. Zaman zaman, çeşitli müzik dergilerinde müzik eleştirmeni olarak yazıları yayınlanmakta olan görme engelli yılmayan çınarın, sayısız ödülleri bulunmaktadır.

Hayatı boyunca mavi gökyüzünü görmedi, denizin mavisini bilemedi. Çok zor bir eğitim sürecinin ardından konservatuarda öğretim üyesi olarak Türkiye'nin tek görme engelli öğretmeni oldu. Emekliye ayrıldığı 13 nisan 2004 tarihine kadar binlerce öğrenci yetiştirdi, bugün İzmir'de opera, senfoni ve bale sanatçılarının neredeyse yarısı onun elinden geçti. görme engelli birinin senfonide çalmasının "imkansız" olarak değerlendirmesini boşa çıkararak tam 10 yıl senfonide kemanıyla görev aldı. 13 yıl önce emekli olmasına karşın 43 yıllık eğitim hayatındaki çalışmaları nedeniyle hala ödüllere layık görülen Prof. Dr. Önder Kütahyalı, bugün konservatuarda görme engellilerin eğitim almasında zorluklar yaşandığını belirterek, "önyargılar kırılmalı" diyor. Bir kez daha dünyaya gelse aynı hayatı tercih edeceğini söyleyen Kütahyalı, "Görme özürlülük bana müzik gibi ulu bir sanatı armağan etti. Görerek yaşasaydım büyük olasılıkla onu hiç tanımayacaktım" diyerek müziğin engel tanımayacağını belirtiyor.

Görme engelli yılmayan çınar Önder Kütahyalı, bugün de görme engellilerin müzik eğitimi konusunda engellerle karşılaştığını ve bunların aşılmasında büyük zorluklar yaşandığını vurguluyor. Görme engellilerin konservatuvar eğitimi yapması, gerektiğinde bu kurumlarda öğretim elemanı olarak görev almasını istediğini ancak kendisi dışında bunun mümkün olmadığını söyleyen Kütahyalı, "Görme engelli müzisyenler yok mu, var. Peki neden konservatuarlarda değiller? Neden istedikleri eğitimi alamıyorlar? Çünkü, karşılarına engel çıkıyor. Önyargılar kırılmalı" dedi.

Müziğin, çağdaş uygarlığın üyesi olmak isteyen herkes için eşi bulunmaz bir yaşam kılavuzu olduğunu söyleyen Kütahyalı, "Görme özürlülük bana müzik gibi ulu bir sanatı armağan etti. Görerek yaşasaydım, büyük olasılıkla onu hiç tanımayacaktım. Dünyaya bir kez daha gelsem yine aynı hayatı yaşamak isterim" diyor.

4 kitaba  imza atan Prof. Dr. Kütahyalı tam 40 yıl 10 ay boyunca müzik aşkını öğrencilerine aktardı. Neredeyse İzmir'deki opera, senfoni ve bale sanatçılarının yarısını o yetiştirdi. Tan Sağtürk'ten Aytül  Büyüksaraç'a , Taşkın Oray'dan Çağdaş Alapınar'a kadar birçok değerli sanatçı bugün O’ndan aldığı eğitimle yine bilgilerini gelecek nesile aktarıyor.

Görme engelliler olarak, O’nunla gurur duyuyor, hayat mücadelemize rehber edindiğimiz yılmayan mücadelesini ve başarılarını şükranla,  gururla ve en kalbi duygularla selamlıyor ve alkışlıyor, kıymetli hocamıza rahmetler diliyoruz.