Rabbimizden müjdelerle başlayalım yazımıza.
Moral verici, kendimize getirici ve bizi ayakta tutucu nitelikte ayetlerle.
"Rablerinin çağrısına güzel bir biçimde karşılık verenlere daha güzeli var!" Ra’d Sur, 13/18
"Onlar ki Allah’la olan bağlantılarına sadakat gösterir, andlaşmalarını (fıtrat sözleşmesini) asla bozmazlar!" Ra’d Sur,13/20
"Ve onlar ki, Allah’ın sıkı tutulmasını buyurduğu (bağları) sıkı tutarlar; Rablerine karşı son derece saygılı ve duyarlı davranır, [O’nun çağrısına sağır kalanları bekleyen] o pek kötü hesaptan korkarlar!" Rad Sur, 13/21
Bu bağlar -aile bağları, öksüz/yetim ve yoksullara karşı taşınan sorumluluklar, komşular arasındaki karşılıklı hak ve görevler gibi- insanlar arası ilişkilerden doğan bütün bağları, ayrıca inananlar arasındaki İslam kardeşliğinin öngördüğü manevî ve dünyevî bağların hepsini içine almaktadır. “Allah’ın sıkı tutulmasını buyurduğu (bağlar)” sözüyle aktardığımız ifade, en geniş anlamıyla, insanın tüm yaratılmış âlemin bağlı olduğu amaç birliğinin farkında olup buna karşı duyarlı kalması yönündeki manevî yükümlülüğünü dile getirmektedir.
"Ve onlar ki, Rablerinin teveccühünü umarak güçlüklere göğüs gerip, namazda kararlılık gösterirler; kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli-açık başkaları için harcarlar, kötülüğü iyilikle savarlar. İşte, ahirette erişilecek olan nihaî huzur böylelerine özgüdür!" Rad Sur, 13/22
"(orada) onların, atalarından, eşlerinden ve çocuklarından doğru yolu tutan kimselerle birlikte gireceği, huzurla dolup taşan ebedî hasbahçeler vardır ki, her kapısından melekler onların yanına varıp;“Size selâm olsun! Çünkü siz (iyilikte) sebat ettiniz!” [diyecekler]. (Hal) böyleyse, ahirette erişilecek olan bu mutlu son ne hoş ve ne güzel!" Rad Sur, 13/23-24
"(Evet,) imana erişen ve dürüst ve erdemli davranan o kimseler ki, kendileri için [bu dünyada] huzurlu bir hayat, [ahirette de] varılacak yerlerin en güzeli ayrılmıştır!” Rad Sur, 13/29
Rabbin çağrısına güzel bir bir biçimde karşılık verenlerin meziyetleri/özellikleri/yaşam biçimleri nasıldır?'ın cevabını veriyor bu ayetlerde.
Buradaki bu müjdeyi duyupta iyilikle yolları nasıl buluşmaz insanın.
“Ey teslimiyet, senin adın İslam’dır!”
“Benim için yeryüzünde iyi, doğru ve güzel ne varsa onun adı İslam’dır!” diyor ya Aliya.
İnsan insan iliskisi, insan Allah ilişkisi, insan eşya ilişkisi, insan doğa ilişkisi, insan olaylar ilişkisi, insan kitap ve kitaplar ilişkisi nasıl olmalıdır ki dünyada cenneti yaşayalım ya da yaşatalım?
Vahye göre, vahiyle, vahiyden ilham alarak ilişkileri sürdürmek öte dünyada cenneti beklemeden bu dünyada cenneti yaşamak ya da yaşatmaktır. Bu dünyada böylesi bir hayatın ardından “Sana selam olsun!” derler.
Yani “Selam olsun sana!”demeselerde. Güvenirler. Severler. Değer verirler. Yol yürürler. Desteklerler. Paylaşırlar. Yuceltirler. Korurlar. Al sana cennet hemde dünyada.
Bu vahyi bilince sahip bir kimse karıncayı dahi incitemez. Eminlik yayar etrafına. Güven verir her tarafa. Sinerji yayar herkese. O herkes için doğru adrestir. O kimsenin olduğu yerde sevgi, şefkat, merhamet, güzellik yayılır etrafa. Mis kokar her taraf.
Bu vahyi binçten mahrum olanlarla yaşamak zorunda kalanların akibeti ise ne kötüdür!
“Akletmez misiniz!” buyuruyor Rabbimiz ayetinde.
Zira akleden kullar fıtrat sözleşmesine sadık kalan, imanın en büyük imkân olduğunu bilen, iyiliklerle yüreklere yürüyen kullardır.
O kulların kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır.
Rabbim cümlemizi akledenlerden kılsın!..