ŞEYHLİK VE MEHDİLİK:

Altmışlı yılların başında geçirdiğimiz Kur’an kurs hatıralarımızı yazmaya devam ediyoruz. Bir evvelki sohbette Şeyhlerin genellikle Evladı Resul-Seyyid olduklarından bahsetmiştim. Tarikatlar da Şeyhlerin Seyyid olmasında ki avantajlardan biri de Mehdilik konusudur.

Kur’an’ı kerimde Mehdiyi işaret eden bir ayet olmadığı halde önce Şiilerin icat ettiği Mehdiliği sonradan Sünnilikte üstlenmiş ve en çok kendilerine yarayacağına inandıkları için tasavvuf ve tarikatçılar Mehdiliği sahiplenmişler ve şeyhlerini ya Mehdi ilan etmişler ve yahut ta yakında gelmesi muhakkak olan Mehdi bizden olacak diye bağlılarına ümit dağıtmışlardır.

Günümüz de Diyanetin, Mehdilik hakkındaki genel kanaat şöyledir:

Hidayete erdirilmiş, doğru yolu bulmuş kişi anlamına gelen “Mehdî”, ıstılah olarak Ahir Zaman’da kıyamete yakın bir dönemde zulüm ve adaletsizliğin her tarafı kapladığı bir devirde gelip, yeryüzünü adaletle dolduracağına inanılan kişi olarak kullanılır. Gerçekten, temel itikadi bir mesele olmamakla beraber Ehl-i Sünnet inancına göre Kütübü-i Sitte ’de mevcut bazı hadislere dayanılarak Mehdi’nin Ahir Zaman’da geleceği, bozuk dünyayı düzelteceği, Hz. İsa’nın gökten inerek kendisine tabi olacağı ve birlikte Deccalı öldürecekleri inancı her devirde var olmuştur.

İslâm tarihinin daha başlarında Emevi Devleti’nin kurucusu Muaviye’nin 680 yılında ölümünden sonra ortaya çıkan fitneler ve iç savaşlar sırasında, idareyi ele alarak âlemi ıslah edecek birinin beklentisi başladı. Başta Ömer b. Abdülaziz olmak üzere bazı Emevi halifelerine Mehdî gözüyle bakıldı. Hilafeti Emicilerden devralan Abbasîler de aynı inanç ve beklenti ile kuruluşları arifesinde çıkan ihtilali desteklediler.

Bazı Abbasî halifelerinin adı da Mehdî idi. Zaman ilerledikçe Müslümanlar arasında Mehdî inancı hiç kaybolmamış, karşı karşıya kalınan en zor durumlarda hep bir kurtarıcı beklenmiştir. Ancak çoğu zaman bu inanç bazı kişiler tarafından kötüye kullanılmış, büyük iç karışıklıkların ve kanlı kavgaların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Özellikle İslam dünyasında mehdilik iddiasıyla ortaya çıkmış kişilerin, büyük siyasî buhranlar, istilalar ve anarşi dönemlerinde görülmeleri de tesadüfî olmamıştır.

Abdülkadir Özcan’dan alıntı

Böyle olunca Mehdiliğin getirilerinden istifade etmek isteyen Tarikatlar Mehdinin geleceğini bildirmek için yüzlerce hatta binlerce hadis uydurmuşlardır. Tabi bu konuda Hadis uyduranlar sadece Tarikatçılar değildir. Hz Ali soyundan gelen 12 imamı sahiplenen Şiiler, Emicilerden gördükleri zulmü defetmek için Mehdinin kendilerinden geleceğini hatta geldiğini iddia etmişlerdi.

Mehdilik hakkında ki ilk hadisin Mehdinin Adı Muhammed, babasının adı Abdullah ve evladı Resul olacak diye şartlandırılması, tarih boyunca ben Mehdiyim diye ortaya çıkanların iddialarının gerçek olmadığının ispat etmeye yardımcı olmuş ama yine bilhassa tarikatlardan yüzlerce Mehdi çıkmıştır. Hatta Afrika da ki İslam beldelerinde bir biri ardı sıra yönetici olan Mehdiyyun devleti bile kurulmuştur.

 Aslında ilk çıkan Mehdiden sonra ki gelen Mehdi, kendinden evvel gelen Mehdinin yalan söylediğinin delilidir. Çünkü kıyamete yakın bir Mehdi gelecek diye bildirilmiş ama birbiri arkasına gelen her Mehdi kendinden öncekini adeta yalanlamıştır.

Osmanlı da Tarikat şeyhi olarak gelip sonra da çizgiden çıkanlar olmuş, zamanın âlimlerinin verdiği fetvalar ile idam edilenlerde olmuştur. Günümüzde sadece İstanbul da sekiz tane Mehdi olduğu söylenmektedir. Belki de 1450 senedir yaşanmayan bir Mehdi olayı da günümüz de yaşanmaktadır. Yarı çıplak kadınlarla dans ederek Mehdilik ilan eden bir kişi de bin seneden fazla hapis cezası almıştır.

Bu yazı devam edecek: