595—“Recep ayı büyük ve önemli aydır. Bu ayda iyilikler kat-kat artar. Kim Raecep ayında bir gün oruç tutarsa, adeta bir yıl oruç tutmuşçasına değerlendirilir. Kim Recep ayında yedi gün oruç tutarsa, gökten bir ünleyen ona, “senin geçmiş günahların bağışlandı, artık bundan böyle yeniden hizmete giriş” diye seslenir. Kim daha fazla amel işlerse, Allah’ta karşılığını o oranda artırır. Allah, Recep ayında Nuh’u ve yanındakileri gemiye bindirdi. Nuh oruç tuttu ve beraberindekilere de oruç tutmalarını buyurdu. Böylece gemi onları altı ay süreyle su üzerinde taşıdı, sonunda cudi dağının üzerine indirildi. Allah’a şükür borcu olarak Nuh peygamber ile beraberindekiler ve yabani hayvanlar o gün oruç tuttular. Nitekim yine İsrailoğullarının denizden geçip kurtulmaları da aşure gününde gerçekleşmiştir. Allah, Âdem peygamberin tevbesini ve Yunus peygamberin de görevli gönderildiği şehir halkının, Ninova’lıların da tevbelerini aşure günü kabul buyurdu. İbrahim peygamberde bugün dünyaya geldi. (Ramuz, 1/288-289, h:13)

Birisi Hoca Nasreddin’e, “Hocam dünyanın ortası neresidir” diye sorar. Hoca hemen cevap verir: “Dünyanın ortası benim eşeğin ön ayağının bastığı yerdir” der. Soran haklı olarak itiraz eder. “Hocam iyide nereden bileceğiz ki, senin söylediğin doğrumu yanlış mı? Hoca çok sakin yine cevaplar: “İnanmazsanız, ölçüp bakın” der.

Har sene Aşure günü hocalarımızdan ve vaizlerimizden dinlediğimiz bu uydurma sözü de uyduranı bulsak ta sorsak, her halde “isterseniz peygamberimize sorun” diye cevap verirdi. Bu tür uydurulan hadisler, sanki insanları suç işlemeye teşvik ediyor. Nasıl olsa bir mübarek geceye veya gününe ulaşılırda o mübarek gün oruç tutar, gecesinde de ibadet edersen dağlar kadar günahın olsa affoluyor.

Hadis diye ileri sürülen bu habere de baktığımız da yine hep tutarsızlıklarla dolu ifadeler ve olaylar dile getiriliyor. Allah Resulünün dilinden bu türden tutarsız ifadelerin çıkması asla düşünülemez. Ama adamlar kendi yanlış düşüncelerini ve inançlarını kabul ettirebilmek için mutlaka bu konuda Resulüllah’ın ağzından uydurarak bir şeyler aktarsın ki, bu da halk nazarında bir kabul görsün, istemişlerdir. Bu yüzden de böyle haberler üretmişler ve Resulüllah’a izafe ederek yalanlarına onun adıyla revaç kazandırma yolunu seçmişlerdir.

596—“Recep ayı, içinde savaşılması yasak olan aylardandır. Onun günleri altıncı semanın kapıları üzerinde yazılıdır. Bir kimse o günlerden birinde oruç tutarsa ve orucunun Allah’ın emri ve yasaklarına bağlı kalarak yenileyip tekrarlarsa, işte o kapı ve oruç tuttuğu o günü, dile gelip şöyle konuşurlar: Rabbim, onu bağışla. Eğer istenilen manada söz konusu orucunu Allah’ın emir ve yasakları doğrultusunda yerine getirmezse, o ikisi onun için mağfiret dilemezler ve nefsin seni aldattı denilir.” (Ramuz, 1/289, h:1)

Aman Allah’ım! Altıncı kat semanın kapılarının üzerinde Recep ayının günleri yazılıymış. Yani kapılar birden otuza kadar numaralansa otuz tane kapısı var demektir. Bir gün Hacı arkadaşımın birisi merak etmiş Beytullah’ın kapılarını saymıştı. Kaç taneymiş öğrendin mi dedim? Evet, öğrendim, tam yüz bir tane dedi. Yani Kâbe’nin bu kadar kapısı olursa göğün bir katının kapısının sayısını otuz tane olmasının ve har kapının üzerinde Recep ayının bir gününün yazılmasının anlamı nedir? Haydi, bunların hepsini varsayalım. Recep ayında oruç tutan kişi orucunu Allah rızası için mi tutuyor, yoksa Recep ayının günlerinin mübarekliğini isbat edip onu takdis etmek için mi oruç tutuyor? Ve kendisini kutsamak için oruç tutulan altıncı kat semanın gökleri kendisi için oruç tutan kişiyi affettirmek için dile gelip Allah’a yalvarıyor ve o kişi kurtuluyor. Aracılık şirkinden bir türlü kendilerini kurtaramıyorlar.

Kitabın yazarı Harun Ünal hocamızın bu uydurma söz için yaptığı kısa yorum ise şöyle: Bu ifadeler adeta “Ben hadis değilim, ben o Resulüllah’ın ağzından çıkan sözlerden değilim” diye haykırıyorlar. Bu ifadeler karşısında el insaf demekten kendimizi alamıyoruz. Rabbim bunları uyduranları, bildiği gibi yapsın.