EN'AM SURESİ-

101-
Cemal Külünkoğlu Meali
Göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısı o’dur. O'nun eşi olmadığı halde nasıl (olur da) O'nun bir çocuğu olabilir! Her şeyi O yaratmıştır ve her şeyi hakkıyla bilen o’dur.

Cemal Külünkoğlu Meali
En’âm Suresi 101. Ayet Açıklaması

Başta insan hayatı olmak üzere bütün canlıları kapsayan bir canlılık olgusu ile karşı karşıyayız. Belirli bir noktada ortaya çıkan bu olgu, varlık âlemindeki tartışmasız düzenle beraber, insana yüce Allah’ın eşinin olmadığına ve dolaysıyla O’nun bir çocuğunun olamayacağına ilişkin kesin bir mesaj iletiyor.

102- 
Mustafa Çavdar Meali
Kendisinden başka ilah olmayan1 ve her şeyin yaratıcısı olan işte bu Allah’tır,2 sizin Rabbiniz. Öyleyse sadece O’na kulluk edin,3 zira O’dur her şeye vekil olan/koruyup kollayan.4, 12/163, 3/2, 59/22, 2 2/117, 16/72, 21/104, 33/51, 6/164, 19/36, 44/81, 11/12, 17/65, 33/48

Mahmut Kısa Meali
İşte ey insanlar, sizin kulluk etmeniz gereken biricik sahibiniz, efendiniz ve Rabb ’iniz olan Allah budur; O’ndan başka ilâh yoktur! Her şeyi yoktan var eden o’dur, o hâlde yalnızca O’na kulluk ve itaat edin! Zira O, her şeye vekildir. Kâinatın idaresi O’nun elindedir, her şeyi görüp gözeten ve gerçek anlamda güvenilmeye lâyık olan, yalnızca O’dur.

103- 
Cemal Külünkoğlu Meali
Gözler O'nu algılayamaz ama O, gözleri (ve gözlerin gördüklerini) algılar. O'nun ilmi her şeyin bütün inceliklerine nüfuz eder. O her şeyden haberdardır.

Cemal Külünkoğlu Meali
En’âm Suresi 103. Ayet Açıklaması

Gözlerin Allah’ı algılayamaz olması, O’nun zatının insanın göz ufkunu aşması demektir. Yani gözler kavrama suretiyle içyüzüne inecek şekilde Allah’ı göremez. O’nun zatı aynı zamanda tasavvur ve tahayyül ufkunu da aşar ki insan gözlerin göremediği Allah’ın zatını gerçek anlamda algılayamaz. Sadece varlık âlemine bakarak O’nun varlığını ve kudretini görür.

105- 
Onlar sana: “Sen iyi ders almışsın” desinler diye ve bir de bilen bir toplum için o (Kur'an')ı açıklayalım diye ayetleri değişik biçimlerde işte böylece açıklıyoruz.

Cemal Külünkoğlu Meali
En’âm Suresi 105. Ayet Açıklaması
Ayetlerin farklı biçimlerde açıklanması ve anlaşılmalarını kolaylaştıracak üsluplarla ve değişik örneklerle insanlara iletilmesi herkes için bir hidayet kaynağı olduğunu göstermektedir. Hz. Peygamber aldığı vahyi tebliğ ederken bazıları için anlaşılması zor olan konularda bile karışıklık olmasın diye yorum yapmaktan ve açıklık getirmekten kaçınmıştır. Zira Kur’an anlaşılması için hem kolaylaştırılmış hem de birbirini açıklayan ayetlerle gelmiştir. Bu konuda Nahl 16/44, Hud 11/1, Kamer 54/17. ayetlere bakarak bir çalışma yapılabilirsiniz.

106- 
Rabbinden sana vahyedilene (Kur’ân’a) uy. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Müşriklerden yüz çevir (kalbini ve zihnini onlarla meşgul etme)!
YORUM: Emrah Demiryent Meali
En’âm Suresi 106. Ayet Açıklaması

“Rabbinden sana vahyedilene (Kur’ân’a) uy”; Vahye uymanın farz olduğunu pekiştirmek için zikredilmiştir. Yoksa hâşâ! Hz. Peygamberin [aleyhissalâtu vesselâm] Kur’ân’dan başka bir şeye tâbi olması mümkün değildir. Hitap, Peygamber üzerinden ümmete yapılmıştır. Allahu a’lem.
Peygamberler, ismet (günahsızlık) sıfatına sahiptirler. Hayatlarının hiçbir döneminde (çocukluk, gençlik, peygamberlik öncesi veya peygamberlik vazifesini yaparken) küçük-büyük, gizli-açık hiçbir günaha meyletmezler, her daim ilâhî koruma altındadırlar.

114- 
(De ki): “Size (gerçekler) apaçık ortaya konulmuş olarak Kitabı indiren Allah’tan başka bir hakem mi arayacakmışım!” Doğrusu kendilerine kitap verdiğimiz kişiler, onun (Kur’an’ın) Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma!

Mehmet Okuyan Meali
En’âm Suresi 114. Ayet Açıklaması

Ayetlerin açıkça ortaya konulmasıyla ilgili bkz. En‘âm 6:55, 97, 98, 119, 126, 154; A‘râf 7:32, 52, 145, 174; Tevbe 9:11; Yûnus 10:5, 24, 37; Hûd 11:1; Yûsuf 12:111; Ra‘d 13:2; İsrâ 17:12; Rûm 30:28; Fussilet 41:3, 44.,Bu ayette verilen bilgiye göre hakem Yüce Allah’ın kitabı Kur’an’dır. Çünkü Hz. Muhammed de ona başvurmakla yükümlü tutulmuştur. Bu ayet Nisâ 4.65, 105, Nahl 16:44 ve 64. ayetlerle birlikte okunmalıdır.

116- 
Eğer yeryüzünde yaşayan kitlelerin ardına düşersen seni Allah yolundan saptırırlar: Onlar yalnızca zanna dayalı bâtıl inancın peşine takılırlar ve onlar sadece uyduruk spekülatif bilgiye dayanırlar.

Mustafa İslamoğlu Meali
En’âm Suresi 116. Ayet Açıklaması
Zann, burada “sahte din, bâtıl inanç” anlamında kullanılmaktadır. Bununla, yığınların sırf yaygın bâtıl inançlara ve varsayımlara dayalı olarak ortaya koydukları iyi ve kötü, helâl ve haram, sevap ve günah ölçütlerinin keyfiliğine dikkat çekilmektedir. Bu cümleden olarak cahiliyye Araplarının birtakım hayvanları bâtıl inançlarla kutsayarak onların etini yemeyi kendilerine yasaklamaları zikredilebilir. Devamındaki âyetler bunun ifadesidir.

Yahrusûn fiili, “kesin bilgi” olan yakîn yerine zan ve tahmine dayalı spekülatif bilgiyle hareket etmeyi ifade eder. Bu âyette, sosyal bir kanun dile gelmektedir: ‘Yeryüzünde yaşayan insanların çoğunun inancı sağlam bilgiye değil çürük ve spekülatif bilgiye dayanır.’ İnsanların çoğu inanmadığı için değil, inancını sağlam kaynaklara dayandırmadığı için saparlar. Kur’an insanlığın bu kadim hastalıktan kurtulması için, muhatabını iki ayaklı bilgi sistemini kabule davet eder: “gayb” ve “şehadet” (59:22). Vahyin konusu olan “gayb” ancak Allah’ın bildirdiği kadar bilinir. Aklın konusu olan “şehadet” ise ilim ve tecrübeyle bilinir. İnanç alanında bu ikisine aykırı her şey zan ve spekülatif bilgi kapsamına girer. Bu sahte bilgidir. Sahte bilgiye dayalı dindarlık ise sahte dindarlıktır. Bir dine en büyük kötülüğü onu İnkâr edenler değil, spekülasyona dayalı zanni bilgilerini din ve iman boyasıyla boyayanlar yapar. Kur’an, zanni ve spekülatif bilgiyi din ve iman boyasıyla boyayıp pazarlayanlara harrâsun adını veriyor ve onlara lanet okuyor: “Kahrolsun zan ve spekülatif bilgiye din kılıfı geçirenler...” (51.10)