EN'AM SURESİ-37-40-50-51-52-

35-
Cemal Külünkoğlu Meali
Eğer onların (imandan) yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, elinden geliyorsa yerkürenin derinliklerine inen bir kanal ya da göğe çıkaracak bir merdiven bul da onlara başka bir delil getir. Eğer Allah dileseydi (onlar isteseydi), onları doğru yolda bir araya getirirdi. O halde (bu gerçeği gözardı edip, onların gereksiz tekliflerine uyarak) sakın cahillerden olma!


Cemal Külünkoğlu Meali En’âm Suresi 35. Ayet Açıklaması
Burada Hz. Peygamber’e asıl vazifesi hatırlatılarak inkârcıların direnmelerinden dolayı üzülmesine gerek olmadığı bildiriliyor. İnkârcıların inanmak gibi bir niyetleri, arzuları ya da bir arayışları olmadığı için Kur’an’dan başka mucizeye gerek kalmadığına dikkat çekiliyor.
Mûcize; sözlükte “bir şeye güç yetirememek” anlamındaki acz kökünden türeyen “muciz” kelimesinin isim şeklidir. Terim olarak, Yüce Allah’ın, peygamberlik iddiasında bulunan zâtı doğrulamak ve desteklemek için yarattığı, insanların benzerini getirmekten aciz kaldığı olağanüstü olay olarak tanımlanır.“Mucize” kelimesi Kur’an’da geçmez, “âyet, âyât, beyyine, delil ve delâil” kelimeleri “mucize” anlamında kullanılır.
Bu ayetten ayrıca anlıyoruz ki mucize getirmek peygamberin iradesiyle olacak bir iş değildir. Mucize Allah’ın peygamberlerini doğrulamak ve desteklemek için yarattığı ve insanların aynısını yapmaktan aciz kaldığı bir fiilidir. Mucize gerçekte Allah’ın işidir. “Peygamberin mucizesi” denilmesi, mucizenin onun aracılığıyla olması ve onun doğruluğunu göstermesi sebebiyledir. Allah murad etmeyince hiçbir peygamberin herhangi bir mucize göstermesi mümkün olmaz. Ra’d 13/38. ayetinden de anlaşıldığına göre, Allah’ın izni olmadan hiçbir peygamber bir mucize getiremez.


37-
Mahmut Kısa Meali
“Madem Muhammed Peygamber olduğunu iddia ediyor, o hâlde ona Rabb’inden olağanüstü bir alâmet, bizim istediğimiz türden bir mûcize indirilseydi ya!” diyorlar. De ki: “Allah, elbette mûcize göndermeye kâdirdir. Ve zaten, Kur’an gibi muhteşem bir mûcize göndermiştir de.” Fakat insanların çoğu, iman etmek için Kur’an’ı inceleyip onun üzerinde düşünmenin yeterli olduğunu, her attıkları adımda zaten binlerce mûcize bulunduğunu bilmezler. İşte o mûcizelerden biri:

Muhammed Esed Meali En’âm Suresi 37. Ayet Açıklaması
Yani, Muhammed (s)’e, o’nun gerçekten Allah’ın mesajının tebliğcisi olduğunu göstermek için.
Lafzen, “onların çoğu bilmezler”, yani, Allah’ın kendisini -bir sonraki ayetin işaret ettiği gibi- sürekli tekrarlanan kendi mahlûkat âlemi aracılığıyla tezahür ettirdiğini.

40-

Mehmet Türk Meali
(Ey Muhammed!) Onlara: “Eğer siz, doğru kimselerseniz, söyleyin bakayım! Allah’ın azabı size (ansızın) geliverse yahut kıyamet kopuverse, Allah’ı bırakır da başkasına mı yalvarırsınız?” de.

Mehmet Türk Meali En’âm Suresi 40. Ayet Açıklaması

1 Yani, vicdanlarınızın derinliklerine inerek kendinizi iyice yoklayın bakayım, böyle bir felâket karşısında bulunduğunuz zaman bütün ümitleriniz silinir, tamamen ümitsizliğe mi kapılırsınız? Yoksa yine bir kurtuluş ümidi besler, derinden derine Allah’a mı sığınırsınız? (Özetle-Elmalılı)

50- 
Muhammed Esed Meali
De ki: “Ben size, Allah’ın (Sevap ve nimet) hazinelerinin benim elimde olduğunu söylemiyorum. Gaybı da (Gelecekte neler olup biteceğini de) bilemem, ben size, ben meleğim/kralım da demiyorum. Ben, ancak bana vahyedilen Kuran’a uyuyorum.” De ki: “Hiç gerçeğe karşı kör olan ile onu gören bir olur mu? Hâlâ düşünmeyecek misiniz?” 7/188, 11/31, 13/19, 25/8, 39/19, 10/15, 38/28

Muhammed Esed Meali En’âm Suresi 50. Ayet Açıklaması
Peygamber adına tabiatüstü güçlere sahiplik iddiasının bu şekilde reddedilmesi, öncelikle, inanmayanların (37. ayette zikredildiği gibi) Hz. Peygamber’den kendisine “mucizevî bir işaret”in verilmesini sağlayarak peygamberlik görevini isbat etmesini talep etmelerine işaret etmektedir. Ancak, bu özel atfın ötesinde yukarıdaki pasaj, Hz. Peygamber’in herhangi bir şekilde ilahlaştırılmasını önlemeyi ve o’nun -kendisinden önceki bütün peygamberler gibi- yalnızca bir insan, Allah’ın mesajını insanlığa iletmek için seçtiği bir kul olduğunu açıklığa kavuşturmayı amaçlar. Ayrıca bkz. 7.188.
Yani, “Allah’ın mesajlarına karşı kör ve sağır olanlar, Allah’ın vahyi aracılığıyla manevî bir görüş zenginliğine ve yol gösterici rehberliğe ulaşmış olanlar kadar iyi ve düzgün bir hayat kurabilirler mi?”

51- 
Muhammed Esed Meali
Umulur ki [takvâ]lı (duyarlı) davranırlar diye kendileri için O’nun peşi sıra hiçbir dost ve şefaatçinin bulunmadığı (mahşer gününde) Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları onunla (Kur’an ile) uyar!

Mehmet Okuyan Meali En’âm Suresi 51. Ayet Açıklaması
Kur’an ile uyarıda bulunulması noktasında Kâf 50.45’te şöyle bir ifade yer almaktadır: “Tehdidimden korkanlara (gerçeği) Kur’an’la hatırlat!” Bu emir her çağın insanına tebliğin ne ile yapılması gerektiğini öğretmektedir. vahiy Yüce Allah’ın bir kitabıdır. Her yönüyle insan ise diğer kitabıdır. İki kitabın sahibi Yüce Allah olduğuna göre, eğer tebliğ vahiy ile ve doğru bir şekilde yapılırsa bu iki kitabın birbirini yadırgaması mümkün değildir. Benzer mesajlar: En‘âm 6:70; İbrahim 14:52; Enbiyâ 21:45; Furkân 25:52; Sebe’ 34:50; Kâf 50:45.

52- 
Cemal Külünkoğlu mEALİ
Sırf Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O'na kulluk eden (fakir)leri, (inkârcılar istiyor diye) yanından uzaklaştırma! (Sen fakirlerle berabersin diye ekâbir takımı iman etmese de) onların hesabından sana (hiçbir sorumluluk) düşmez ve senin hesabından da onlara bir şey düşmez. Bu yüzden onları kovarsan zalimlerden olursun.

Cemal Külünkoğlu Meali En’âm Suresi 52. Ayet Açıklaması
Bkz. 18/28, 26/112-114Mekke’deki bazı müşrik önderleri (sözde ekâbir takımı), Hz. Peygamber’in köleleri ve (onlara göre) alt tabaka diye tabir edilen kimseleri etrafından uzaklaştırması halinde Hz. Muhammed’le birlikte olacaklarını bildirmişlerdi. Sa’d b. Ebi Vakkas’ın anlattığına göre; Hz. Peygamberin yanında altı kişi bulunuyordu. Müşrikler Peygamberimize: “Yanında bulunan şu adamları uzaklaştır ki, bize karşı cüretkâr davranmasınlar” dediler. Peygamberimizin yanında bulunanlardan biri bendim, biri İbni Mesut, biri de Hüzeyl kabilesinden bir kişi, diğer biri de Bilal idi. Bir de isimlerini hatırlayamadığım iki kişi vardı. Bunun üzerine Peygamberimizin gönlünde yüce Allah’ın geçmesini istediği düşünce geçti ve bu ayet nazil oldu.

Bu konuda Hz. Nuh’un Kur’an’da yer alan, inkârcıların taleplerine verdiği cevap buna benzer niteliktedir. “(Nuh) dedi ki: “Onların öteden beri yaptıkları hakkında benim bir bilgim yok. Onlar hakkında yargıda bulunmak bana değil, sadece Rabbime düşer. Keşke bu gerçeğin bilincinde olsanız! Ben inananları kovacak değilim. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.” (Şuara 26/112-115)