NİSA SURESİ-

36-ALLAH’A kulluk edin ve O’ndan başka hiçbir şeye ilâhlık yakıştırmayın; ana-babaya ve akrabaya, yetimlere ve yoksullara, kendi çevrenizden olan komşulara ve yabancı komşulara, yanınızdaki dosta, yolcuya ve meşru şekilde bihakkın sahip olduklarınıza iyilik yapın! Unutmayın ki Allah kendini beğenmiş küstahları sevmez; 

Muhammed Esed Meali
[YALNIZCA] Allah’a kulluk edin ve O’ndan başka hiçbir şeye asla ilahlık yakıştırmayın. ⁴⁶ Anne-babanıza ve yakın akrabanıza, yetimlere ve muhtaçlara, kendi çevrenizden olan komşulara ve yabancı komşulara, ⁴⁷ yanınızdaki-yakınınızdaki arkadaşa, yolcuya ve meşru yollarla malik olduklarınıza iyilik yapın. ⁴⁸ Doğrusu Allah böbürlenerek küstahça davrananları sevmez;


37-Onlar ki hem cimrilik ederler hem de insanları cimriliğe teşvik ederler ve (infak etmemek için) Allah'ın kendilerine lütfundan verdiklerini gizlerler. Biz de (bu) inkârcı (nankör)lere, rezil edici ve alçaltıcı bir azap hazırladık.

Mehmet Türk Meali
Nisâ Suresi 37. Ayet Açıklaması

1 Cimrilik: Harcanması gereken malı sarf etmekten kaçınmak, para ve malı çok sevdiğinden dolayı, başkasına bir şey vermekten çekinmek demektir. Parası ve malı olduğu halde bir Müslüman, aile fertlerinin bakımı, akrabaların görülüp-gözetilmesi gibi görevlerini yapmaz ve malını sarf etmekten çekinirse, cimrilik yapmış demektir. Cimriliğin başlıca sebebi aşırı mal hırsı ve gelecekte fakir düşme korkusudur. Cimriler, insanlar arasında da, Allah katında da sevimsiz ve aşağılık kişiler olarak görülür. Rasûlullah (s.a.v): “Cimri kişi Allah’a uzak, Cennet’e uzak, insanlara uzak ve Cehennem ateşine yakındır.” buyurmuştur. (Tirmizî) Cimriliğin zıddı “cömertlik”tir. Kötü olsalar bile, cömertler için herkesin kalbinde bir sevgi vardır. İyi olsalar bile, cimrilere karşı herkesin kalbinde nefret vardır. Müslüman olmadıktan sonra cömertlerin yaptıkları harcamalar boşunadır.
2 Yahudilerin Ensar’a karşı, “mallarınızı infak etmeyin, korkuyoruz ki fakir düşeceksiniz” diye nasihat etmeğe kalkışmaları bu âyetin inmesine sebep olmuştur.(Elmalılı)

40-
Mehmet Türk Meali
Allah kimseye zerre kadar zulüm¹ etmez. Eğer yapılan iyilik, zerre kadar da olsa Allah onun (sevabını) kat kat artırır ve Kendi katından ona çok büyük bir mükâfat verir.

Mehmet Türk Meali
Nisâ Suresi 40. Ayet Açıklaması

1 Zulüm: Bir şeyi layık olduğu yerden başka bir yere koymak demektir. Dinî anlamdaki manası ise, hak yemek, işkence ve baskı kullanmak, adaletsizlik yapmak, haddi aşmak söz ve fiilde aşırı gitmek demektir. Allah’ın hakkını, Allah’tan başkasına vermek ve Allah’ın şerefli kıldığı insanı, Allah’ın yarattığı varlıklara ibâdet ettirerek alçaltmak, en büyük zulümdür. Çünkü bu, ilâhlığı asla layık olmadığı bir yere koymak demektir. Zira Allah’tan başkasının mabut olmasına hiç bir şekilde imkân ve ihtimal yoktur. Âlimler zulmü üç kısım halinde incelemişlerdir: 1- İnsanın Allah’a karşı işlediği zulüm. (Şirk ve küfürdür.) 2- İnsanlar arasındaki zulüm. Bu da, insanların kendi hemcinslerine karşı işledikleri suçlar, günahlar ve haksızlıklardır. (Adam öldürmek, hırsızlık yapmak, zina yapmak gibi) 3- İnsanın kendi kendine zulmetmesi. Yukarıda sayılan çeşitlerden hangisi olursa olsun, zulüm, yaratılış düzeninden sapmalara sebep olmaktadır. İnsanın dışındaki bütün varlıklar, yaratılış düzenlerini bozmamakta, nasıl yaratılmışlarsa, öyle hareket etmektedirler.

41-
Cemal Külünkoğlu Meali
(Hesap günü) her ümmetten haklarında tanıklık edecek bir şahit (resûl) getirdiğimiz ve seni de bu ümmete karşı şahit olarak getirdiğimiz zaman, bakalım (o inkârcıların) halleri ne olacak?

Cemal Külünkoğlu Meali
Nisâ Suresi 41. Ayet Açıklaması

Bkz. 16/89, 39/69
Peygamberler Allah’ın dinini insanlara tebliğle yükümlüdür. Bütün peygamberler ümmetlerine aynı iman esaslarını getirmiştir. Kur’an’ın bize öğrettiği üzere hayat, devamlı ve organik bir süreçtir. Bölgesel ve sosyal şartlara göre uygulamalar (şeriatlar) değişse de ahlaki prensipler temelde değişmemektedir. Son peygamber olan Hz. Muhammed gelmiş geçmiş bütün peygamberlerin getirdiği ilahi öğretileri ihtiva eden en kapsamlı kitaba (Kur’an’a) muhatap olmuş ve İslam dininin tamamlanmış son şeklini tebliğ etmiştir. Peygamberlerin muhatap olduğu toplumlar, peygamberlerine inanmak ve tebliğ ettiklerine uymak zorundadır. Bu konuda en büyük şahitleri hiç şüphesiz kendileriyle beraber yaşayan peygamberlerdir. Bu bakımdan hesap gününde gerekli görüldüğü taktirde bütün ümmetler için peygamberler tanık durumunda olacaktır. Hz. Muhammed’in tanıklığına örnek olarak Furkan suresi 25/30 ayeti gösterebiliriz: “Resul (Muhammed) de (o gün): “Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş/dışlanmış bir şey haline getirdi” diyecek.

42-
Muhammed Esed Meali
Hakikati inkara şartlanmış olanlar ve Peygamber’e itaatsizlik yapanlar o Gün toprağın kendilerini yutmasını ⁵³ isteyecekler; ama onlar, olup-biten hiçbir şeyi Allah’tan gizle[ye]meyeceklerdir.

Muhammed Esed Meali
Nisâ Suresi 42. Ayet Açıklaması

53 Lafzen, “yerle bir olmayı”. “Peygamber” terimi, burada muhtemelen genel anlamda kullanılmış olup Allah’ın mesajını herhangi bir zamanda tebliğ etmiş olan bütün peygamberlere delalet etmektedir.

43-SİZ ey iman edenler! Sarhoşken ne dediğinizi bilinceye kadar, cünüpken de -seyahat (gibi yıkanmayı güçleştiren hâller) hariç- yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın! Fakat eğer hastaysanız ya da yolculuk yapıyorsanız veya ihtiyaç giderdikten sonra yahut kadınlarla birlikte olmuşsanız ve üstelik su da bulamıyorsanız, o zaman temiz bir toprak alıp yüzlerinizi ve ellerinizi onunla meshedin! Unutmayın ki Allah tarifsiz bir affedicidir, eşsiz bir bağışlayıcıdır.

YORUM: Mustafa İslamoğlu Meali
Nisâ Suresi 43. Ayet Açıklaması
Bir hüküm içermeyen Nahl 67’yi saymazsak, bu ayet içki yasağının ikinci aşamasını temsil eder. Bakara 219 ile başlayan süreç, Mâide 90 ile tamamlanır. Bu âyetlerin hiçbirisinin hükmü geçersiz kılınmamıştır. Benzer şart ve ortamların oluştuğu durumlarda âyetlerin hükümleri de caridir. Bu yasak ibadet ile bilinç arasındaki kopmaz ilişkiye dikkat çeker. İçki insan aklını örtüp bilinci uyuşturduğu için yasaktır. Her alkolik yola ilk ve tek yudumla çıktığı için, o ilk ve tek yudum da yasaktır.
Teyemmüm sembolik abdesttir. Su, kardeşi olan toprakla niyabet ilişkisine sahiptir.

48-Kuşkusuz Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz; fakat isteyen (hak eden)/istediği kimselerin bunun dışındaki günahlarını bağışlar. Zira Allah’a ortak koşan kimseler, (O’na) iftira ederek korkunç bir günah işlemiş olmaktadırlar.

YORUM: Mustafa İslamoğlu Meali
Nisâ Suresi 48. Ayet Açıklaması
İnsanın ruhsal bağımsızlık sürecinin önündeki en büyük engel şirktir. Çünkü şirk, tüm insani vasıfları ve rûhi yücelme çabalarını boşa çıkarır. Zira şirk, şirk koşan insanı şirk koştuğu varlık karşısında nesneleştirir. Bu da bir insanın kendisine yapacağı en büyük zulümdür. Öte yandan şirk Allah’ın sevgisine ve güvenine ihanettir. Allah’tan başkasına tanrılık yakıştıranlar, sadece şirk nesnesine kötülük etmekle kalmazlar, eşyayı kendi yerinden etmek sûretiyle hadlerini aşarak kendilerine de kötülük etmiş olurlar. İşte bu nedenle şirk “korkunç bir zulümdür” (31:13). Bu yönüyle şirk, hayata dair bir alanı Allah’tan koparma cinayetine tam teşebbüstür. İbn Mes’ud bu âyetle “Allah bütün günahları affedebilir” (39:53) ayetinin arasını şöyle telif etmiştir: Şirki ancak tevbe ile affeder, diğerlerini affetmesi tevbeye bağlı değildir. (Taberî, 39:53’ün tefsirinde).