Adaletli olmak, merhametli davranmak, dürüstçe muamele sergilemek, erdemli davranışlar ortaya koymak, iyiliklerle yüreklere yürümek, iyinin, güzelin, doğrunun, hak ve hakikatin savunucusu olmak en çokta "Ben Müslümanım!" diyen kimselere yakışıyor!..
Temiz kalpli olmak, temizliğe önem vermek, kibar nezaketli, saygılı, naif, letafetli, görgülü, paylaşımcı, fedakar, empati kültürü gelişmiş, attığı her adımda Allah’ın rızasını gözeten, insanların hak ve hukukuna riayet eden müslüman ne güzel müslümandır.
Düşünsenize herkesin evinin önünü temizlediğini, her evin önünde estetik, mis kokulu süslerin ağaçların yeşilliklerin boy verdiğini. O semtte kötü koku olur mu hiç?
Dedikodudan gıybetten kaçınmak, iftiraya yönelmemek, kimseye kin gütmemek, kimseye buğz beslememek ne güzel hasletler bunlar.
Düşünsenize böylesi güzel hasletlerle donanmış insanlarla aynı parkta çay içiyor, aynı caminin şadırvanında abdest alıyor, aynı pazarda alış veriş yapıyor, aynı alanda piknik yapıyor, aynı sahillerde kitap okuyor, aynı yürüyüş bandında koşu yapıyor, aynı toplu taşıma araçlarında yolculuk yapıyorsunuz.
Al sana hayat, al sana güzellik, al sana medeniyet.
Medeniyet dediğiniz ne ola ki dostlar?
İnsanca muamele sergilemekinsan olmanın gereğidir.
Şehirde yaşamak şehirlileşmek değildir. Trafikte aşırı sürat yapmak, araç içerisinde bangır bangır müzik çalmak, yollarda makas atmak, lüks apartmanlarda oturup balkondan sofra bezi silkelemek, tatlı su çeşmelerinden saatlerce araba yıkamak, parklarda çekirdek çitletip ortalığı pisliğe boğmak, bir sayfa bile kitap okumaya zaman ayıramamak, karnı aç komşuyu yetim öksüz akrabayıgörüp gözetmeden tatil köşelerinden hava atarak caka satmak..
Kurban kessen, hacca gitsen, namaz kılsan, senede 5 defa umre yapsan, sakal uzatsan sarık taksan ne fayda.
"Allah'ın hoşuna giden hayat ne şekilcilikte nede merasimciliktedir!" diyen Roger Garaudy'a hak vermemek mümkün mü?
Hacc bitince umre gelince başlar, namaz her tür kötülüklerden alıkor, kurban et demek değildir ki...
“Ey İnsan! Nedir seni lütuf sahibi rabbinden alıkoyan!”(İnfitar Sur, 82/6)
İnsanlığımız gelişmeli, müslümanlığımız güzelleşmeli, ahlakımız artmalı.
Hiç birimiz denizin sıfır seviyesine inemeyebiliriz ama herbimiz yüreklerde sıfır seviyesinde buluşarak ulvi bir davranış sergileyebiliriz.
Bir çoğumuz belki Ayder'in, Uludağ'ın, Toros' ların, Zigana'nın, Kaz dağlarının, Abant’ın bol oksijenli yüksekliklerinde temiz hava teneffüs edemeyebilirizama sahte su şebekelerini sökerek, ev ev merhamet şebekeleri kurarak her birimiz yaşadığımız hayatı daha da anlamlı hale getirebiliriz.
Hani bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır ya.
Bir kimse kılı kırk yararak kırk yıl süren dostlukları bir hiç uğruna bitirmek için adeta züccaciye dükkanına giren fil gibi bir davranış sergiliyorsa içilecek kahvelerin değil kırk yıl kırk dakika bile hatırı kalmaz!..
Vasat ümmet olmak, güzel huylu bir kimse olmak, itidal sahibi olmak, kendi nefsin için istemediğini bir başkası içinde istememek, ortak aklı devreye koymak, ötekileştirici olmamak, tekfirden kaçınmak, kibirden uzak olmak, asabiyet duygusu taşımamak, körü körüne teslimiyetcilikten kaçınmak, mü'min bir kula yakışan güzel hasletlerden birkaç tanesidir!..
Peygamberimiz ne güzel buyurmuş:
“Mü’min o kimsedir ki görüldüğü zaman Allah(cc) hatırlanır!”
Bir kez daha söylüyorum. Kötülükleri bitiremeyiz ama iyilikleri çoğaltabiliriz. İyilik sadece belli yerlerde belli zamanlarda belli kimselere olmaz.
Çünkü;
Her zaman her yerde herkese bir çok iyilik yapma yetisi ile donatılmış varlıklarız bizler.
O halde boş değil hoş yaşayalım dünyayı!..